Thursday, April 17, 2008

"carb" meselesi


Günlerdir ülke sanki kıtlığa girmişcesine "pirinç" meselesini konuşuluyor. Fiyatı yükselmiş, kıtlık geliyormuş ama eğer "birkaç gün pirinç pilavı değil de bulgur pilavı yersek sorun giderilirmiş" hatta sabahın 5'nde pirinç için kuyruğa giren insanlar televizyonlara "aç kalmak istemiyoruz" diye konuşmuşlar. Pirinç ne kadar önemli bir besin kaynağıymış...Hoş türkler için hep "eğer yemekte ekmek yoksa türkler doyduklarına inanmazlar" dendiğini duymuştum ama bu kadar da karbonhidrat düşkünü olduğumuz anlamamışım.
Ateşinde sürekli pilav-et, makarna-et pişen bir evde yetişmediğim bana oldukça garip geliyor yoğun karbonhidrat tüketimi. Karbonhidrat denilen şey insanı mutlu ediyor ve kimi zaman en güzel, en keyifli yemekler domates soslu bir makarnanın etrafında şekillenenler oluyor. Ancak yoğun tüketimi o kadar da sağlıklı değil.
Garip bir ilgi ile izliyorum olacakları. Dünyada gerçekleşecek kuraklığa akabinde gerçekleşecek yoksunluğa, fiyatların tavan yapmasına filan elbette duyarsız yaklaşmıyorum ama bir aile ne kadar pilav yiyebilir ki? Nedir bu kadar üzülünen, kaygı duyulan (kuraklık, yoksunluk, fiyat gibi konuların dışında) ?
Dediğim gibi yaz-kış dolabı açtığımda zeytinyağlı gördüm; pilavı da eskiden güzel yapardım, artık hemen hiç pişirmediğim için beceremiyorum, hele tereyağlı pilav... aman diyeyim, almayayım. Ancak domatesli olabilir. Tam pirinçli domatesli pilav. Normal şartlarda hiçbir şekilde beyaz un, beyaz şeker yememem gerekiyor ama işte karbonhidrat bu, kimi zaman insan kendini zaptedemiyor. Sabahın 5inde pirinç kuyruğu. Ekmek, un olsa yine anlayacağım ama pirinç ya...

No comments: