Saturday, January 27, 2007

Me,myself and Blog


Blogda çok becerikli ve çok hızlı olmadığım için en son yazdığımın üzerinden 1 hafta geçtiğini bugün sayfayı açınca farkettim.

Kendi kendime yazdığımı düşünürken pek de öyle olmadığımı gördüm. Internet ortamı büyükmüş ama bir o kadar da küçükmüş meğer. Tebessüm ettim bilgisayar ekranına :)


Bugün hastayımm, ilaçları yutuyorum, uykumu getiriyorlar, yağmur yağıyor, sevimsiz bir cumartesi sanki...boş boş yazayım bugün. Belki biraz daha ilgim artarsa şenlikli hayatımdan kesitler koyarım, ya da "delete" ederim. Qui sait?


P.S. Babam da okumuş yazdıklarımı ve tahmin edileceği gibi hakim olamamış duygularına. "yavrum" diyerek aradı hemen akabinde.

Saturday, January 20, 2007

Sessizce gelen ölümü düşündüm...


Dün, bir anda gelen Hrant Dink'in ölüm (suikast) haberi ile yaşadığım dünyanın gerçekliğine geri döndüm ve yaratmış olduğum kozadan dışarı çıktım.


Nedense hiçbir şey aynı gelmedi sonra. Hayat tabii ki de devam ediyor ama artık sanki soru cümlecikleri daha bir arttı. "Neden" diye sormak istediğim birçok soru yerleşti beynime.


"Neden" öldürüldü? , "Neden" birbirinden farklı düşünceler beraber varolamaz? "Neden" kızı babasını son kez, soğuk asfaltın üzerinde hareketsizce yatarken gördü?


Ölümü, sevdiklerimin ölümünü, çok sevdiğim babamın ölümünü düşündüm... Ne düşüneceğimi, ne hissedeceğimi bilemedim. Sanki bir acı saplandı yüreğime, nefes alamadım. Gözyaşlarımı tutamadım, süzüldü usulca çenemden aşağıya.


Tam 30 yıl fark var aramızda. 30 yaşındayken aldı beni kucağına, hep sevdi, sevgisini hissettirdi. Daha ben çok ama çok küçükken mektuplar yazdı bana kapatıldığı yerden, hayata dair öğütler verdi, ansiklopedi fasikülleri gönderdi. Büyüdüm, çok uzaklara gittim umarsızca, önemsemedim arkamdakileri, doğal geldi yaptığım. Yine mektuplar yazdı ama bu sefer ben de ona yazdım. Dileklerimi, yaşantımı, halet-i ruhiyemi, en önemlisi hayallerimi kağıda döktüm, onunla paylaştım. Hiçbir zaman "bunlar imkansız şeyler" demedi, hayallerimde hep benimle varoldu, gerçekleştirmem için elinden geleni yaptı.


Hep 30 yaş fark aramızda. Bu yıl, benim yaşımın tam iki katı olacak yaşı. Çocukken çook yaşlı gelen yaşlar, bugünün gözüyle "bahar" sanki. Daha yapacağımız o kadar çok şey varken, sonun her an gelebileceğini biliyor olmak çok ağır geliyor. Ne var ki, hayat da böyle bir şey, değiştirebilecek hiçbir şey yok. Yapılabilecek tek şey, ânı olabildiğince yaşayabilmek, gülebilmek, ağlayabilmek, paylaşabilmek, ve belki de en önemlisi hatırlayabilmek.








Tuesday, January 9, 2007

Yeni Yil, Yeni Hayat...


"Yeni bir yıl geldi" coşkusu yaşarken, birden bire her şey değişti, düzen altüst oldu. Bilindik, alışıldık gündeliklerin çoğu yerinden oynadı, şaşkınlık yarattı, kapanmış kapılar açıldı.
Gerçekten yeni yıla yepyeni bir başlangıç yaparak girmiş oldum, artık önümüzdeki günler biraz inişli çıkışlı olsa da hayat devam ediyor ve edecek de.
O yüzden sürüdeki olmaktansa, sürüden ayrılan kara koyun olmaktır biraz da hayatı, acılarına rağmen güzel kılan.