Saturday, June 28, 2014

Breathe-Respire, II

sanki thassos gibi, sanki kişiye özel deniz gibi, sanki gizli deniz gibi, sanki derin mavi keyif gibi, sanki huzur gibi, sanki su hafifliği gibi, sanki engin mutluluk gibi, sanki içteki pırpır eden mutluluk gibi. 

p.s. gerçekten de thassos'taki, herkesce "gizli cevher" zannedilen ama çoktan turistlerce keşfedilmiş delicesine kalabalık olan yer gibi. yine de 2013 yunanistan tatili high fidelity filmindeki gibi yapılan listelerin en üstlerindekidir. cidden; yolculuğu, rezervasyonsuz otelleri, fantastik kavgaları, fantastik barışmaları, fantastik yemekleri, fantastik içkileri, fantastik kıyafetleri, fantastik arabası, fantastik yolda kalmaları, fantastik yayılmaları ile yalan değil en ama en şahanelerindendi.     

Monday, June 23, 2014

Yaz geldi! Gerçekten!

21 haziran itibariyle gerçekten yazın gelmesi, hafifliğin gelmesi, her şeye ama cidden her şeye rağmen (çünkü bizim yaşadığımız gerçek ülkede her gün bir olay, her gün bir katastrof) artık bir şeylerin bizi mutlu edecek şekilde gelmesinin ihtiyacı, havanın iyice yaza dönmesi, tiril tiril etekler uçuşurken karşı cinsin düz renk şahane keten gömleklerle ortalıklara çıkması, bir şekilde ruhun hafiflemesi derken geçen haftadan kalan ferah feza sefası üzerinden haftaya başlangıç, manasız ve rahatsızlık veren hastalık, radio days, "kurs, kurs, kurs; eğitim eğitim eğitim" diye gey kapılım z. & metresim e. ile gidemediğim ama bir o kadar içimde kalan, kıpır kıpır beklediğim mini kıprıs seyahati, risotto nite, saturday nite risotto yanında bayılarak içtiğim sauternes , yaz gecesi sinemaları, yaz gecesi yürüyüşleri, yaz gecesi sefaları, yaz gecesi seyirleri, yaz gece müzikleri, yaz gecesi içkileri, yaz gecesi keyifleri, yaz sabahının erken sesleri, yaz sabahının iyice erken uyandıran sesleri ile yaz gerçekten geldi 21 haziran'da. oh be!

Friday, June 13, 2014

Dün aslında bugün, bugün de yarın


Yaşananları, içimdekileri, hissettiklerimi, kararlarımı, düşüncelerimi ve nihayetinde davranışlarımın nedenini, nasıl buralara geldiğimi anlatırken hep bu cümleyi kuruyordum; "dün aslında bugün, bugün de yarın" diyordum. Bazen # 8'e ama çoğunlukla da İ.K.'ya. "Neden artık bazı şeyleri istemediğimi, bazı davranış biçimlerine tahammülümün kalmadığını, bazı insanları görmediğimi, bazı ortamlarda bulunmak istediğimi, bazı laflara itibar etmediğimi, bazı "mış gibi" görüntülere inanmadığımı "filan anlatırken kullandığım cümleydi. Her ne kadar bütün bunlar "sosyal" veya "özel" hayata dair örnekler için olsa da aslında hayatın kendisinin de döngüsü böyle bir şey. 

Aynen bugün Türkiye'nin içine düştüğü jeopolitik kısır döngü gibi. Her şey "çok iyi, çok istikrarlı, çok dünyanın sayılı ekonomilerinden, çok "yetmez ama evet", çok medeniyetler beşiği, çok kültürler buluşması, çok insan haklarına saygılı, çok Ortadoğu'nun lideri, çok "Esat 3 haftaya gider", çok muktedir duruyorken, ya da biz gerzeklere öyleymiş gibi gösteriliyorken bir anda el patlayan durumlar aslında hiçbir şeyin aslında bugüne ait olmadığını, yapılan her hareketin bir sonucu olduğunu bir kez daha göstermiş oldu. 

Özel hayatta da, toplumsal hayatta da. Iyilik edersen iyilik bulursun, gidip de iti beslersen it ile muhatap olursun, bu kadar basit. Ha bir de bir sorum var; indireni indireceksin gibi büyük harfli laflar telaffuz ediliyor. E yine indi bir tane daha. Peki sınırın diğer tarafındaki o indiren indirilebiliyor mu? Yok. O taraf gayet rahat, kurmak istediği şeriat devleti haritasını da yaymış twitter üzerinden. Bütün dünya da yani bugüne değin onun iştahını besleyen tüm ülkeler de ne yapacağını bilmez şekilde hop oturup hop kalkıyor, "bu meret ne zaman bu kadar pislik haline dönüştü" diyerek her geçen gün iyice çirkinleşen pisliğe çare arıyor. Büyük tutmuşuz da farkında değiliz. Hadi, hayırlı cumalar. 13'ü cuma filan. Her şey fantastik!

P.S. şurada ağız tadıyla dünya kupası seyredeceğiz, heyecanla bekliyoruz nihayet futebol seyredeceğiz diye, yaz gelmiş tiril tiril kıyafetlerler içerisindeyiz. onda da gündemde sanki yeterince yokmuş gibi yine bir ciddi mesele ciddi bir konu.  ne coğrafya kardeşim...






 

Monday, June 9, 2014

Arada yaşananlar, VII

nisbeten sakin geçen bir hafta, yağmurlu hafta, uzun süredir görmediğim kadar sık gördüğüm f.a., fransız yayıncının kendisine söylemi ile "fazlasıyla ve lüzumsuz derecede mütevazi" olan f.a., fransızlar, yayıncılar, yemekler, konuşmalar, konferanslar, fransız sınırları içerisinde olma durumu ile öğle vakti içilen şaraplar, üzerinden 2 hafta geçmesine rağmen hala geçmeyen kaburga ağrısı ile t. 'ye "herhalde dayak yedik de bu hale geldik" yorumları, hala mutlu mesut radio days ve bilmem kaçıncı program, gökyüzünde çakan şimşekler, sel eden yağmurlar, 21. yüzyılda hala su altında kalan modern türkiye şehirleri ve 12 yıllık iktidarın hiç kendinde hata bulmaması, hatırlanan kahraman şimşek santrafor ve başlayacak olan dünya kupası heyecanı, çocuk halli # 8, forever kırpık, istisnaların yaşandığı haftasonu ile cumartesi gecesi yemeğinin ev haline girmesinin ardından hem tematik hem uzun pazar kahvaltısının ferah feza'daki gey kapılım z. & metresim e. ile brunch hali, kavuşma hali, geçmiş doğumgünlerini, yıldönümlerini kutlama hali, prosecco hali, sanki evin mahzeninden geliyormuşcasına sürekli gelen şişeler hali, hesabın değil şişmiş çoktan elde patlamış hali, günlerden sonra gelen never on sunday hali, dost hali, keyif hali, çocuk hali, eğlence hali, nefes alma halinden gidilen arada yaşananlar ve başlayan hafta. inadına güzel başlayacak...sırf sana inat!

Tuesday, June 3, 2014

Nihayet

Uzun sürse de gelişi hatta o süreç içerisinde kaotik anlar yaşansa dahi olsa gelmesi gerektiği zamanda geliyormuş, o garip huzur denilen şey. Boktan coğrafi gündeliğimizde huzur bizim mahalleye zaten pek uğramadığı için kendisini ancak bizim üstün çabamız ile görebiliyor, hissedebiliyoruz. 

nisandan daha da garip geçen mayıs ayı, bir başlayıp bir bitişi, serin hava, hızlı doğumgünü, hızlı şekilde san francisco yolcusunun takibi, bodrum, eğitim, gelgitli ruh hali, gelgitli bahar havası, giyilen çıkartılanlar, gece yarısı çalan alarmın mesaisi, kavgası, rakının güzelliği derken içki karıştırmanın ergenliği, midede olduğu kadar kaburgalardaki sonucu, "geçen sene neler oluyordu bu yıl neler oldu" diye düşünürken gelen 31 mayıs gerginliği, sokaklardaki polis, gaz, gaz maskesi kabusu, iran devrim muhafızlarından hallice tiplerin istiklal'e hakimiyeti, mutsuzluk, huzursuzluk, "bitsin gitsin artık" diye haykırış derken biraz biraz yükseliş, heyecan, bekleyiş, gece yarısı uyanışı derken nihayet ... hem huzur hem # 8 için "nihayetinde geldi" denilen günler. dışarda zaten olmayan ve daha bir süre bizler için olmayacak huzur ancak içerde büyüyüp serpilebiliyor. gerzek habitattaki iyice gerzek işleyişten, işleyişin adamlarından çoktan umudu kestik bile. 

p.s. kırpık. az insanın anlayabileceği ama tamamen ben olan şahane tipleme. bir o kadar da mutlu eden. o kadar güldüm ki ...

p.s. (2) hadi ben yaparım böyle şeyleri de beklenmeyen kişilerin kendilerinden beklenmeyen şeyleri yapmasına iyice gülüyorum, şaşırıyorum haliyle de mutlu oluyorum. "deli deliden korkmazmış, kan çeker, anlaşırmış" derler ya. doğru olduğunu bir kez daha çantadan çıkan içi dolu in-n-out kese kağıdını görünce afallayarak, ağzım açık kalarak anladım. cidden kan çekermiş, aynı dili konuştuğunu anlarmışsın. 

p.s. (3) bu "kan çekme" hadisesinin de kolaylıkla fos çıktığını belirtmek gerek. fani duygularla naifliklerle karşısındakine gitmeye olduğu kadar kendisini de kandıracak güce sahip olan insanoğlu, o kadar kolay karşısındakini kendisine yakın kendisi ile "bir" hissediyor ki hemen onun için "işte o" diyor... oysa değil. olmadığı gibi yakınında dahi değil. hem zaten her şey o kadar bariz şekilde kendisini gösteriyor ki olmadığını ama işte insanoğlu en çok da kendi dediklerine, kurguladıklarına inanıyor ve inatla "evet o evet o" deyip duruyor. sonra fiyasko sonuç epic fail. o yüzden bu iddialı lafları mümkünse ben hiç duymayayım, normal olsun benimkisi.