Saturday, August 29, 2015

Breathe-Respire, III

Yalan değil tatlı bir heyecan hakim. Birçok şeye olduğu gibi, hemen önümüzdeki günlere de. Zamanıydı, iyi oldu, ani oldu ama iyi oldu, güzel oldu, beklenmedik oldu, summer breeze oldu. 

Sous le soleil bebeğim...

Tuesday, August 18, 2015

(muhtemelen) En sağlıklı ilişki biçimi

Bazı ilişkiler neticesinde gelinen nokta aynen yukardaki gibi oluyor. Muhtemelen "her şeyden sonra birbirine yabancı olmak" çoğu insana acıklı veya üzücü gelse de açıkcası değil. Aksine gayet sağlıklı bir durum. Bir dönem bir şekilde belli bir seviyede duygular paylaşılıp vakit geçirilmiş olması kimsenin kimseye eyvallahı olmasını gerektirmediği gibi üzerine kilit vurmak ilişkiyi sağlamlaştırmıyor, gerçek kılmıyor. Kötü kötüdür, gitmeyen gitmiyordur, biten de bitmiştir. Öyle "ama biz şöyle çok eski arkadaşız" veya "nasıl bu aşk ilişkisi biter" tarzı abartılı söylemler de bir yerden sonra inandırıcılığını yitiriyor kadar çünkü gerçek hayat öyle ilerlemiyor. Kimi zaman bir insandan bir durumdan gitmek de bırakmak da uzaklaşmak da gerektiği gibi yeri geldiğinde yabancılaşmak da gerekir. Garip üzücü filan değil sadece işin doğası böyle. Doğru, pek tercih edilecek durumlar değil bunlar ama hayat boyunca da yaşanması yüksek ihtimal şeyler olduğunu bilmeli insan.

Yine de zor , kimsenin tercih etmeyeceği bir durum. O yüzden de yaşanmış her şeyden sonra muhtelif sebeplerle bir dönem en kıymetli olana karşı yabancı gibi durmak herkesin harcı değil ve muhtemelen de bu yüzden herkes böyle bir ihtimalini gerçekçi görmediği için ilişki içerisinde ilişki yaşanırken çok iddialı laflar ediyor, büyük puntolu, bağırmalı cümleler kuruyor. İnsanlar genelde kendileri için hissedilmesi olağan bu yabancılaşma duygsunun yaşanmayacağını, bir yerde bir şekilde mutlaka o "derin arkadaşlık, sevgililik" duygusunun baskın çıkıp karşıdakinin girdiği o yabancılaşma duygusundan-nasıl olacaksa o iş- vazgeçileceği düşünüyor, rahatlıyor. Oysa gerçekler öyle değil. Elbette sıklıkla değil belki ama bunu ilişkinin kendisi gerektirdiği yapan hayata geçiren mutlaka çıkıyor ve işte ne zaman bunu rahatlıkla yapan biri ile karşılaşılıyor, o zaman işler değişiyor, resim çirkinleşiyor. 

Yukarda bahsedilenler beni şaşırtmayan, bana garip gelmeyen, oluyorsa oluyordur diye hissettiren duygular. " Olabilir" diye düşünüyorum, inanıyorum. İnsanlar birbirlerinden tamamen kopabilir, birbirlerine tamamen yabancılaşabilirler. Hem de her türlü (zamanında) hayranlık uyandıran o aşk ve o sevgi duygularını (zamanında) karşılıklı beslemelerine rağmen. Çok değil ama yine de birçok insana göre daha fazla yaşadığım bir duygu bu "yabancılaşma". Çoğunluk denilen baskıcı, şekilci ve hatta yarattığı illüzyon ile korkutucu bir güruha göre bu duygu asla kabul edilemez olsa da (bir dönem tanıdığım, beraber yaşadığım, beraber vakit geçirdiğim) karşıdakine çok rahatlıkla gayet yabancılaşabilen, o insan veya insanlardan gidebilenlerdenim. Bu kendiliğinden oluşan, bu yönde gelişen bir durum olduğu için ortaya acıklı bir sahne çıkmıyor, eksiklik hissi yaşanmıyor, hele hele ağlaklık hiç varolmuyor. Aksine! O noktaya  gelmek aslında bir sürecin neticesinde olduğu için bir şekilde her türlü ruhsal oluşum kendi içinde kişiyi hazırlıyor. Na zamanki yaşananlar veya aradaki ilişki manasız, bencil, yıpratıcı, değersiz ve hatta "olsa da olur olmasa da olur" gereksizliğine bürünüyor, işte o zaman olması gereken ne ise o gerçekleşiyor. Hiç öyle zorlama duygularla filan da değil, gayet  su gibi, olduğu gibi. 

Garip ama öyle oluyor. Bu yabancılaşma tecrübesi kaç kere yaşanırsa yaşansın hissedilen garip hissi de insani olarak pek şaşırtıcı olmasa gerek. Günün sonunda herkes hayata dair beklentiler umutlar dilekler taşıyor. Kimi oluyor kimi olmuyor. Yabancılaşma duygusu artık yabancı bir duygu olmasa da yine de insan olmaktan mütevellit o garip hissi kendini gösteriyor, "hiç düşünememiştim buraya geleceğimizi" cümlesi yine de telaffuz ediliyor. How bizarre.  Ama sonra gayet rahat ilerleniyor, öyle şaşkınlık ve hayal kırıklığı hissetmeden. Hayat da zaten epey garip bir şey. Oluyor yani türlü türlü fantastik garipliklte olaylar. 











Thursday, August 13, 2015

Breathe-Respire # 2


2015'in her açıdan fantastik ve terminus halinde geçeceğini biliyordum da bu kadarını beklemiyordum. Bir türlü bitmeyen (ruhsal ve manevi) sonlar, sonlanmalar ve aynı zamanda yine bir türlü bitmeyen ölümler, cenazeler...

Geçen hafta içerisinde kaldırdığım iki cenazeye bir de bu hafta pek sevdiğim Strasbourg A.'nın annesinin cenazesi eklenince artık her şey başka bir hal aldı. Yorgunluk, hastanelere taşınmalar, mezarlıklarda yer beğenmeler, beyhude halde teselli etmeye çalışmalar, garip saatte eve dönüp yatıp kalkıp sabah tekrar A.'nın yanına gitmeler, yer yer aksayan işler, beklenmedik anda beklenmedik hatalar veren ev aletleri, bir o kadar beklenmedik iletişim hatası veren ev insanları, havanın korkunç sıcaklığı, Türkiye cehenneminin her geçen saniye artan sıcaklığı, gerzeklerin erken seçim uğraşı uğruna aldıkları canlar ve breathe-respire...

Oysa ağustosun fantastik bir ay olması bekleniyordu. Gerçi daha var...Ardından başka şeyler de var. 

whatever. be water, my friend. Gerçekten de nefes al ve be water...En güzeli. 

P.S. Etiler-Levent hattı yeni mekanım, mahallem oldu resmen. Yani. Bayıldığımdan deği zorunluluktan da bu yeni metro hattı ile pratik olmuş. Gerçi yeni metro hattının içi pavyon gibi ama yine eğlenceli ve pratik ve trafikten uzakta.

P.S. (2) Cenazeler, hastane görüşleri, beklemeleri derken o kadar çok insan gördüm ki bu sabah insan görmekten sıkıldığımı farkettim. Geçicidir muhtemelen ama şu an hissettiğim bu. 

P.S. (3) Oysa nefes almıştık haftasonu. Cumartesi gecesi Juno bir anda #8 ile pöti bir buluşmadan efsane kadrolu buluşmaya dönüşmüştü, eğlenceli ve keyifli olmuştu. Ama işte gelen haberler, ciddiyetini sabitledi. Ülke dediğin yer zaten mutsuzluk ve asık suratlılık yeri. 

P.S. (4) Ölüm, kayıp geride kalanlar için kesinlikle çok zor işler de hastalık sebebiyle hastanede yatanın sevenleri için öleceği zamanı beklemek daha büyük bir azap. Arafta bekliyorsun işte. Cennet de cehennem de bir adım uzaklıkta. Hele vicdan duygusu...Belki de en zoru. O yüzden eğer ölümcül bir hastalığın sona yaklaşan bir evresi varsa mümkünse erken bitsin, gerçekle yüzleşilsin. Aksi takdirde "ya uyanırsa" duygusunu takip eden gece yarısı gelen hastane telefonları ile yaşamak hastaya değil ama hasta yakınları için gerçek bir kabus. 

P.S. (5) Şimdilik bu ölüm vs hadisesini kapattığımızı umarak ilerliyorum ayın ortasına doğru. Daha fantastik daha eğlenceli günlere...

Tuesday, August 4, 2015

Breathe- Respire

Biraz nefes almak için ne yapmak lazım acaba? Hepimizin kafasındaki soru bu değil mi? Biraz nefes alabilmek, keyiflice vakit geçirebilmek, gülebilmek, güldüğünde suçluluk hissetmemek, 3-5 gerizekalı idiot'un yanlarına bi de idare amiri kılıklıyı alıp sıçtıkça sıçmaları neticesinde pişirilen krizlerle uğraşmamak, gelen ölüm haberlerini acıyla yutkunarak seyretmek gibi ağır mesaiden uzak olmak hepimizin dileği degil mi? Biraz tiril tiril yaşansın biraz mutlu olunsun...

Bu yıl fantastik ama ilginç bir yıl. Bütün dünyada böyleymiş, astroloji kurmayları böyle ifade ediyor. Büyük değişimlerin, büyük sonların, büyük fiyaskoların, ayrılıkların, kopuşların, ölümlerin, bitişlerin yılı olacak (mış). Ancak bu durum sadece kötü olarak algılanılmayıp bunların ardından yeni bir hayatın başlangıcını ifadesi olarak görmek lazım(mış). Gerçekten 2015 bayağı hızlı gidiyor, her şey şekil değişiyor. Ülke sınırları, ülke politikaları değiştiği gibi insanlar ve insanlarla ilgili her şey değişiyor. Bütün ilişkiler. En iyi arkadaşlar en iyi dostlar bir anda tanımadık birine dönüşüyor, en mutlu gözüken sevgililer çoktan ayrılmış, bir o kadar mutlu evlilikler bitmiş oluyor. 

Birçok şey değişiyor ve bir daha asla aynı olmayacak. Ama yine de kötü bir şey değil bu. 

Her şey değişti, kabuklar kalktı, zırhlar söküldü ve bunu hiç sorunsuz anlıyorum da bir de şu sabahları uyanıp güne "çabasız" mutlu başlama değişimi de yaşansa burada, işte o zaman her şey bombastik olacak...

P.S. Bu arada anlatacağım birçok şey olsa da ya unutuyorum, ya üşeniyorum ya da zaten yaşananlar neticesinde yüreğimde coşkulu hal kalmıyor.