Wednesday, December 31, 2014

Bring it on, bebeğim !

Yalan değil, birçok açıdan oldukça boktan bir yıldın ama salla. Yapacak bir şey pek yok! İnadına yaşamak, hem de güzel yaşamak dışında. En azından denemek lazım. İnadına keyif, inadına kahkaha, inadına glamour, inadına bling bling, inadına mutluluk, inadına içki, inadına şampanya, inadına hayat, inadına direniş ...

O yüzden bring it on !!! Nick Cave'in dediği gibi hem de, oh beybi...

Tuesday, December 30, 2014

Wish List # 2

Yıl biterken yüreğim heyecanla yükselmişlen şöyle geçtiğimiz yılın Wish List 'lerine baktım ve pek şaşırtıcı vaziyette karşıma çıkan sadece tek bir yazı oldu. Ya geçtiğimiz yıl çok sıkıcı bir hayatım olmuş ya da hayat beni tüketmiş, bezdirmiş ve ciddiyete boğmuş. Valla kendimin sıkıcı olma ihtimalini kafadan elediğim için hemen ikinci seçeneği tercih ediyorum...Beni bu hale sokanlar utansın, daha ne diyeyim...Ne ruhumda glamour kalmış, ne şampanyanın içine düştüğüm günler kalmış, ne keyifle uyanıp da hayatın güzelliğini hissetmek kalmış. Hayatım, mutsuz insanlar, mutsuz insanların hırslı davranışların, mutsuz çocukluk geçirip de mutsuz yetişkin olanların kötü insana dönüşme hallerinin savaşlarla, bombalarla, açlıkla, öldürülen çocuklarla, adaletsizlikle süslendiği neredeyse siyahın hiç kalkmadığı günlere saplanmış resmen ...  Çok sıkıldım. İnsanoğlundan da hırsından da çirkinliğinden de aptal egosundan da. 

Kendime wish list'im (kırmızı altın Rolex'i geçtim bu yıl): " Sarhoşluk döneminde görüp de öğrendiğim karşındakini takdir etmeme, başarısını es geçip görmezden gelme hatta itibarsızlaştırma, özellikle de güzelliğini başarısını kıskanma gibi korkunç huylardan kurtulmak!". Aynılarına maruz kalıp tepki olarak sadece benzer davranış gösteren bir kısım insana yapsam da mazereti olmayan bu çirkin hareketler tamaman bitmeli. Hepsi tek kelimeyle korkunç! En sevmediğim şey karşımdakine bakıp da takdir etmemek, beğenimi söylememek...Hiç benlik değil ama sarhoşluk döneminin öğretilerinden olmuş, yapmışım ve hala bugün ne yazık ki kendilerinden görüp de öğrendiklerime karşı da hala yapıyorum. Hiç benlik değil. Aksine bayılıyorum karşımdakine dair güzellikleri, gururları telaffuz etmeye. Yükselsin etrafımdakiler, sevdiklerim. Aksi hal resmen büyük fiyasko! Kendim için. Gerisi ile zaten ilgilenmiyorum. Evet, giderayak 2014 wish list'im budur. Nasıl olsa öğrenilmiş davranışlar bunlar, değişebilirler.

Sunday, December 28, 2014

Never on sunday # 5

oh beybi! oh beybi! cıstak, cıstak! inadına

Beklenmedik şekilde güzel geçen parti, Etiler, hem Sekvotka & pek sevdiğim A. , hem Yeşilköy People, hem Den. a.k.a Louboutin derken tek eksiği hasta bir # 8. Ama o partiye gelemeyene partiyi getirirler değil mi? Aynen! Hasta da olsa, payetli elbiseler içerisindeki evlere şenlik happy halimi göremese de o parti #8'e gelir. Ertesi gün ise, Şayan 'daki tuzlama ardından never on sunday olur. Kahvaltısı, gazetesi, sineması, patlamış mısırı, soğuk hatta soğuk kar havası ile...

P.S. " Planete İ."

P.S. (2) Yalan değil, bu yıl geleneksel partiyi yapmadığıma son anda pişman oldum. Aslında istiyordum da üşeniyordum organizasyonu yapmaya, mailleri yazmaya, günü saati ayarlamaya. İşin organizasyonel kısmı üşendiriyor, evin hazırlanması, yemekler, içkiler değil. Orası en sevdiğim kısmı. Ama geçti gitti, üşengeçlikten geleneksel pre-yılbaşı partisi yapılamadı bu yıl. Oysa T. olsun,  Çirkin ama karizmatik erkek B. söyleyip duruyorlardı "yap yap" diye. Gaza da gelmiştim ama geçti gitti, seneye artık. 

P.S. (3) Herkesin ne kadar çok eğlenmeye ihtiyacı varmış. Ne kadar tüketmiş bizi burası...

Saturday, December 27, 2014

(gece) çıkmadan önce # 2

Yıllar sonra ilk defa bir başkasının pre-yılbaşı partisine hazırlanış, bir yandan çok istemekle beraber bir yandan da gelen duyumların gerçek çıkmasından korkmak ama yine de payet, yine lacivert, yine single malt, yine müzik, yine soul hatta soulshine ile (gece) çıkmadan önce ...

Thursday, December 25, 2014

Sabah Keyfi # 5

Garip, garip, çok garip bir ay, bu aralık ayı. Hem güldüren, hem düşündüren hem heyecanlandıran hem de az biraz tatlı tedirgin eden garip bir ay bu aralık. 

"Touche du bois" bebeğim

P.S. Ey schadenfreude !!! Ne kadar büyükmüşsün ki korkudan ağzımı açamıyor, tek kelime edemiyorum. Ama yalan da değil hani, açtığım anda yaşadığım bokları düşündükçe herhalde en iyisi bu. Sana da respect! Büyük güçsün resmen!

Sunday, December 21, 2014

Arada yaşanlar # XV

Arada yaşananların fazlalılığı, olanlar, bitenler, devam edenler, gelenler, gidenler derken fantastik şekilde geçip giden iki hafta... Radyo Günleri'nin pazartesi etkisi, yazılan paragraflar ve gelen mutluluğu, Miracığım'ın yürüyen ve konuşmaya çalışan hali; gidilemeyen karşı taraf, kavuşulamayan insanlar, üç günlüğüne de olsa Hamburg insanı #8; özlenilen Gina ve Mr. Hyde; ve gelen doğumgünü haftası+ Galata Mevlevihanesi+ Cavit= bday boy #8; insanlar nezdinde artık şaşırmadığım ama epey kabak tadı veren egosantrik ve anlamsız hareketler; eğitim * 2 gün ve hiç beklenmedik şekilde ortaya çıkan, herkesi heyecanlandıran " fikir " ve garip cumartesi ve mutlu cumartesi-pazar ile arada yaşananlar...

P.S. Ya tamam, modern hayatlardaki insanların ego patlamasına, şişmesine filan alışkınız da ne zaman bitecek bu? Gerçekten? Hayır daha da boktanı içinin boş olması. Hadi dolu olsa belki bir nebze olsun çekilir de hem kekeme hem pepeme misali olanı cidden hiç çekilmiyor. Günün sonunda "yazık" diyor insan. O kadar gülünç duruma da düşüyor ki...Cidden "yazık".

P.S. (2) Sema gösterisi oldukça ilginç bir şey. Tahmin edilecei gibi bahsi geçen sema gösterisi biletlerinin 200 küsür lira olup, şakşakçı alkışlarla cumhurbaşkanı konuşması, methiyesi, putlaştırılması ile "maneviyatı hissetme" başlıklı sirk gösterileri değil.  Ayinin ya da "düğün gecesinin" kendisi izlerken bambaşka bir duygu kaplıyor insanı. Son yılların pek rövaçta olan duyguları "aşk, şems" gibi bilindik duygularını geçiyorum ama etkileyici başka bir şey var orada. Ne zaman ayin bitti ve dördüncü selam'a gelindi. Şeyh orada kendisini ortaya çıkartıp selama katıldı ve sesini duyurdu...İşte şaşırtan, şaşırttığı kadar da mutlu eden şey oldu, şeyhin "alçak ama bir o kadar etkili ve güçlü sesi" duyuldu. Mutlu etti çünkü bugünlerin olmazsa olmazı böğürme halinin ne kadar sahte bir gövde gösterisi olduğunu bir kez daha gösterdi. Güçlülüğü hissettirmek veya kendini özgüvenli hissetmek için öyle günümüzün ucuz değerlerinin temsilcileri gibi böğürmeye gerek yokmuş demek ki. O kadar etkileyiciydi ki. Demek ki her muktedir böğürmeye, bağırarak konuşmaya ihtiyaç duymuyormuş. Sosyal hayatta da iş hayatında da politik hayatta da...

P.S. (3) Ah bebeğim ya ... Bu kadar gergin olmaya ne gerek var? Neyin hırsı, neyin kızgınlığı? Sıkıcı bir hayat bu, biraz rahatlamak iyi gelebilir. Uzakta tabii...

P.S. (4) Ego... ego... ego...Şişik ama boş olanı bir yerden sonra cidden çok sıkıcı. 

Thursday, December 11, 2014

Breathe-Respire, III

Elbette çirkin bir yerde yaşadığımız, her günümüzün içine edildiği için keyifle, huzurla nefes almamızı sağlayan pek bir şey yok. Kendimizden başka! Başkalarından, devletlerden, hükümetlerden, kurumlardan, adamlardan, kadınlardan, çocuklardan medet ummaktansa kendimizi bilmemiz muhtemelen en sağlıklı ve kolay yolu. Geçen gün Jules'e yazdığım gibi "j'emmerde le pays".

O yüzden sadece istediğim, güneş açtığı, bir şekilde sebepsizce keyifli, leş, cıvık olduğum için breathe-respire. 

"Apres moi, le déluge" herhalde artık birçok insanın yaşam motto'su olmuştur diye tahmin ediyorum. Bu kadar manasızlığın yaşandığı yerde ne olacaktı ki ...

 

Tuesday, December 9, 2014

Arada yaşananlar # XIV

İlginç ve bir o kadar fantastik günlerin gelişi ; mutlu mesut radio days, fantastik karşılaşmalar, yapılan ilginç bir o kadar fantastik görüşmeler ; bir o kadar değişik ocakbaşı buluşmaları ve masada çirkin ama karizmatik erkek b., sahnelerin insanı t. ve # 8 ile geçen "deyişik" konuşmalar ; devam eden ilginç günler gelen yeni ay, yıl bitiren aralık ayının gelmesi filan derken elbette her aralıkta olduğu gibi ağlaklar kraliçesi evsahibinin beklenen  "kira artışı" temalı konuşmalarına geçen senenin büyük üzüntüsünün üzerine verilen fantastik cevap ; hakkında düşünüp de kendimce harekete geçtikten neredeyse 1 yıl sonra gelen haliyle afallatan telefon konuşması ; benden beklenmeyen şekilde cumartesi günü karşı'ya geçiş-dönüş ve devamında bize göre uzun sayılabilecek bir zaman neticesindeki date nite ve Cavit ve tarama ve altın seri ve keyif ve kahkaha... 

Bir de tabii talihsiz bir vaziyette sıkıcı ve boğucu ve cahil topraklarda yaşadığımız için gündelik hayatımızın içine eden bizleri kendileri ile muhatap olmak durumunda bırakan yalakalar, gerizekalılar, cahiller, sevimsizler, kötülerle dolu günlerin akışı...O yüzden "don't let idiots ruin your day". forever.

P.S. Lahey. 

P.S. (2) İlerleyiş yavaş; yalan değil. Ancak televizyona çıkıp malum mevzu "osmanlıca" hakkında moron ötesi yorumlarda bulunup bir de cehaletle savunan doçent ve profesörleri gördükçe iyi hırslanıyor, "bu embesiller yazıp bitiriyorsa..." deyip her şeyden öte sırf "inadına" yazıyorum. Ama yavaş; yalan değil. 

 

Thursday, December 4, 2014

Devlet denilen şey

Ferguson'da olanlar, bizde olanlar, Hong Kong'da olanlar, dünyanın herhangi bir yerinde otorite ile otoriteye karşı vaziyette yaşananlar çok kötü, çok üzücü ama değişmeyecek olan gerçek. Değişmesi de mümkün değil çünkü devletin, otoritenin istediği her zaman kendi dediğinin uygulanması, kendi izin verdiği ölçüde bireylerin hareket edebilmesidir. Belki bazı devletler daha medenidir, daha insancıldır ama hepsi günün sonunda devletin otoritenin çıkarını savunmak durumundadır. İnsan denilen yaratık elbette sahiplenmek, destek görmek, verdiklerinin karşılığını karşısından geri almak istiyor. Ancak bu gerçek bir rüya! Sözde fakirlik yardımları, bedava sağlık sigortaları, tepedekilerden gelen ödüller, takdirler vs ... Bunların hepsindeki amacın bireyi yerinde ve kendi istediği koşullarda "ehlileştirilmiş" vaziyette tutmak için olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. O yüzden en iyisi hiçbir zaman devlet kavramına inanmamak, savunmamak, güvenmemek. Gerçekten de kişinin güveneceği tek güç kendisinden gelmeli. Gerisinin ne kadar yanlış olduğu zaten ortada.