Showing posts with label disko. Show all posts
Showing posts with label disko. Show all posts

Monday, February 25, 2019

Cuma Eğlencesi # Oscar

Madem eski yeni günler dedik, madem hayatın eğlenceli rahat günlerindeyiz, madem Oscarlar verilmiş dün gece. O halde dükkan eski yeni günlerine göz kırpar ve aylar yıllar sonra Cuma Eğlencesi sahnelere geri döner. 

Kıyafetlerin büyük çoğunluğu sıkıcı veya daha doğru ifade ile olgun, sorumluluk sahibi bir tarz olsa da geceye imzasını atan sayılı (bir elin parmağını geçmeyecek) birkaç elbise ile başlayalım. 

Şahane bir elbise, şahane bir renk, acayip güzel de bir kız. Valentino son yıllarda zaten çok güzel işler çıkartıyor. Geçen sezon kırmızı, siyah elbiselerine büyük tavdım, Oscarlar'da bu çinli ingiliz aktris giymiş, iyi ki giymiş... Gemma Chan, Valentino Couture deyip gecenin birincisini ilan ediyorum. Aynısını giyip çıkmak istiyorum da nereye tabii orası soru. Günün sonunda boklu İstanbul'da çıkıyorsun yani. 


Ve gecenin en cool hareketini yapan Julia Roberts... Şöyle ki kendisi herkes gibi öyle kırmızı halıda filan yürümüyor yani kıyafeti makyajı mücevherleri vs gözükmüyor, geleceği kesin değil filan derken gecenin sonunda elinde zarfla en prestijli ödülü En İyi Film ödülünü sunmaya çıkıyor. Normalde bayılmasam da acayip güzel burada. Üzerindeki Elie Saab elbise de keza öyle. Bundan sonrakiler yemin ediyorum sıkıcılar listesi...


Yıllardır Oscar alamayan, sürekli Meryl Streep ile karşılaştırılıp dalga geçilen, sarkastik Instagram hesaplarının gözdesi Glenn Close, ki kendisi Fatal Attraction ile aslında bir efsanedir de, olmadı bir türlü. Bu yıl da olmadı, yine Oscar başkasına gitti. Gerçekten üzülüyorum kendisine. Carolina Herrera elbisesi güzel ama doreye rağmen sönük bir elbise. Ama Oscar da gittiği için çok yüklenmeyeceğim kendisine. Neyse en azından milyon dolarlık hediyelerle dolu Oscar goody bag/swag bag'i var. 

 Facia... Yemin ediyorum facia... Annesi Minnie Riperton'ı seviyorum, programda çalıyorum ama Maya Rudolph neden böyle şeyler giyiyorsun, hem de sunuyorsun filan? Hayır, zaten dünya güzeli bir insan değil şimdi, peki neden böyle polygamist tarikatlardaki kadınlar gibi bir elbise giymek ister ki? İnanılmaz kötü. 

Bu kız güzel bir kız. Kıyafeti de güzel. Ama o kadar. Özelliksiz, masalsı filan değil. Öyle giydirmişler çıkmış. 
 Zincirlikuyu'da eşşek gibi yazan (ve cidden şehirdeki en manasız şeylerden olan) "her canlı ölümü tadacaktır" yazısı gibi şu da bir gerçek ki "her canlı yaşlılığı tadacaktır". Zor iş yaşlılık. Cidden. İnsan kabul etmiyor ama pörsüyorsun, cildin, götün başın her şekilde pörsüyor. Ama yapacak bir şey yok; herkesin kaderi. Helen Mirren 73 yaşında olup da fuşya renkli Schiaparelli elbisesi içerisindeki hali gibi olmak iyi olabilir. 

Neden? Gerçekten neden diye soruyor insan. Hani tamam sarışın beğensem de öyle Charlize Theron hayranı olmasam da güzel bir insan kendisi. Peki bu çirkin Dior Couture elbise, bu kötü saçlar, bu sıkıcı pırlanta Bulgari yılan kolye. Sonuç mutsuz bir karlar kraliçesi Los Angeles Kodak Salonu'nda. Amaç ne? 




Offfff... Kız Brie bir şey adını tam bilmiyorum ama ışıksız olduğunu biliyorum. Ayrıca gerizekalı insan Hedi Slimane'ın elinde iyice sıradan ve sönük olduğunu biliyorum. Tüm o lameye rağmen (evet, I hate Hedi Slimane). 


Facia forever devam ediyor. Rengi hariç korkunç bir Givenchy elbise plastik mlastik bir şeyler var üstünde. Rachel Weisz'in üstündeki yegane güzel şey kafasındaki Cartier taç. Gerisi talihsizce kötü.


Şimdiiii güzel yaşlananlara, yaş alanlara gelelim...Jennifer Lopez. Hiçbir zaman dev hayranı olmasam da gayet güzel yaşlanıyor kendisi. Üzerindeki de güzel de yani...Tom Ford yapmış (ki artık feci sıkıcı bir tip oldu) olsa da dikkatli bakınca sanki Barcelona'daki Park Güell'in mozaikleri gibi. Bir de saç rengi güzel değil, ne bileyim, çok ortadoğu sarımsı/röflemsi bir şey. 


Bence kendisi depresyonda. Emma Stone. Genç yaşta iyi filmlerde roller, kazanılan Oscarlar filan derken bu yüz ifadesi, bu müstehzi gülüş bundan başka bir şey olamaz. Marka yüzü olduğu Louis Vuitton elbise de kabus, facia forever. 

Depresyon part # 2. Pharrell ve karısı. Bitmiş gitmiş bu ilişki, o el tutuş, o uzaklık, o suratsızlık (hayır, coolluk değil). Hayır, kendisini bu kadar beğenen insanım ama o giydiği ne ya? Tamam, Chanel giymiş ama yani böyle izci kampına giden çocuk gibi mi giyinir insan? Bu kadar güzel bir insan oysa. Kesin mutsuz bebeğim. 

Kendisini, Glenn Close'u ezip geçip aldığı Oscar için tebrik etmek lazım da o kıyafet ile cidden neden diye soruyor insan. Yani ingiliz insanısın, London Fashion Week gibi bir şey kültüründe var, tarihin şahane modacılarla dolu. Evet, bu da Custom Prada ama Prada ya... Overrated markaların başında gelendir ya Prada. Hiç anlayabilmiş değilim insanın Prada'yı her sezon sevebilmesini, giymesini, satın almasını. Valla bir eteğim var yazlık bir şey, arada bir giyiyorum. Bir tane böyle bluzumsu bir şey vardı, onu da birilerine verdim galiba. Kısacası Oscar'a ödül almaya gitsem, hele hele İngiliz olsam asla ve asla Prada giymem. Yüzlerce efsane İngiliz modacı var. Neden insan elinde onlarca seçenek varken sıkıcı Prada giymek ister ki? 



Gecenin en cool insanı bence Irina Shayk. Sevgilisi, partneri Lady Gaga ile iç içe şarkı söylemiş filan umrunda değil. Kılık kıyafet de keza gayet umrunda değil büyük özgüven var.. Gerçi Burberry giymiş olsa da bayağı kool bir insan. #8'in yorumuna göre: "Rus olduğu için böyle. Anaerkil bir toplumda bir kadın için en önemli güç aracı olarak çocuğunu yapmış, kariyerinde yaşına rağmen halen çok iyi bir yerde, sevgilisi dünya yıldızı. Tamamdır artık, Irina da Rusların gözünde ilah konumunda. Umrunda olmaz. Bu adamdan ayrılır gider Jeff Bezos ile beraber olur, ondan da çocuk yapar, o kadar cool.". 


Bitmeyen facia, facia forever...Tommy Hillfiger ve karısı. O kadar sıradan ki...Kötü bile değil. 

Yaşlılık kötü şey dedirten örneklerdenVanity Fair partisindeki Angelica Houston. Büyüklerime saygılı bir insanım ve susuyorum. 



"Oley, çok güzel çiftiz, oley renk uyumumuz da var ayrıca Fendi giyiyoruz ki  iki gün önce ölen Karl smokini özel dikti bendeki de Fendi Couture son örnek". Ahhh...Bilmiyorum ama itici buluyorum o ikisinin saçları, tarzın yoruculuğu. Hele hele adamın sağ bileğindeki Amerikalıların scrunchy dedikleri kadifeden saç tokasını andıran şeyin anlamsızlığını daha fazla yazamayacağım. Herhalde o harikulade saçlarını toplamak için anlamıyorum. Bir tek renk yani pudra pembesi güzel, gerisi ehhh. 

Acayip "gerçek" ve "içtenlikle samimi" bulduğum Rami Malek'in sevgilisi müthiş sıkıcı Rodarte elbise içerisinde. Oysa Golden Globe'larda dore parlak bir tulum giyip ortalığı sallamıştı. Ama bu babaanne kıyafeti ile sıkıcılıktan ileri gidememiş. Yazık etmiş kendisine. Bu arada neden Rodarte giyer ki bir insan Oscarlar'a? 

Gayet güzel elbise. Herkes bombalamış ama acayip güzel; ab'lerine güvenen giysin ama Oscar'a giderken de ab yapar insan herhalde. Seviyorum galiba böyle kabarık kırmızı elbise. 

Üzülerek dünya yakışıklısı Joe bilmemne ile güzeller güzeli Sofia Vergara de ayrılacağı düşüncesindeyim. Vücut dili biraz uzak, gergin, öyle eski günler gibi değil ki, eskinin güzel çifti bunlar. Güzel insanlar birlikte olsun ya. Sofia Vergara da herhalde Oscar değil de Vanity Fair partisi olunca bu kadar özenmiş, biraz sallamış. 


Nedense çok beğendim. Renee Zellweger. Normalde hiç beğenmediğim bir kadın olsa da bilmiyorum zayıflığı (ki aşırı zayıf ve aşırı zayıf güzel gelmez bana) güzel geldi. En azından kendisinde bu elbise, bu zayıflık çok güzel olmuş. 


Ve dükkanı iyi aile kızı, anadolu lisesi mezunu, ailesini hiç üzmeyen, erken yaşta evlenip beyi ile şekillenen, aşırıya kaçmayan hep derli toplu tarzına hep french manikür yaptıran sıkıcılıktan geberen türk kızı Jessica Alba'nın sıradanlığı ile kapatıyoruz. Narciso Rodriguez elbisesinin hispanik dayanışması olduğunu düşünüyorum ama öyle bir tasarımcı bana bu dikip giy dese kafayı yerdim, o kadar sümsük sönük bir şey. Hele bir de elinde elbiseden daha da sümsük saten bir çanta var ki... facia forever

Oscar kıyafetleri artık sıkıcı. Herkes çok ciddi, çok yetişkin, çok sorumluluk sahibi. Yazık. Zaten bütün dünya yeterince sıkıcı ve sevimsiz biraz hafifleme zamanında imkanı olanlar bari bu kadar sıradanlaşmasınlar. 

whatever



Monday, January 1, 2018

31 Aralık

Güzellikler, mutlu, sağlıklı günler dileyelim mi? Neden olmasın? Zaten bok çukurundayız belki şans güler bize. 

P.S. Bir tane sığır var (tabii ülke o kadar zengin ki, sayıları binlerle ifade edilir de bu yine biraz ilginç), çıkmış evin damına Noel Baba'yı bekliyormuş. Beklemek yetmiyormuş, gelince de "imana gel" diyecekmiş... Benim bir dileğim daha var; oksijen israfı olan bazı insanlar mümkünse en kısa zamanda dünya üzerinden silinsinler, ölüp gitsinler. 

P.S. (2) Yine bu sığırlara inat gayet güzel eğlendim. Hem de beklenmedik şekilde. Güzel de içtim. Ohhh. Daha ne? 



 

Sunday, December 24, 2017

Vol. - X ( veya hatırlanamayan)





Muhtemelen 10 yıl oldu ilk partiden bu yana. Ve o günden beri neler neler değişti, evrildi veya sonlandı. Bu yılki de efsane şekilde yaşandı bitti. Yani biz yine yeni yıla girdik. Şimdi ayın 31'inde tüm dünya ile bir kez daha girmemiz gerekiyor ama bizim cephede her sene olduğu gibi pre-yılbaşı partisi her türlü kalabalığı, eğlencesi, coşkusu, mutluluğu, diskosu, müziği, şampanyası ve tabii leşliği ile gerçekleşti...

Mutluyuz, gururluyuz, canım İstanbul'un parti günü saat 3'te başlayan ve ertesi gün yine öğleden sonra 3'e kadar yani 24 saat süren su kesintisine her şey olabileceğinin en iyisiydi. 

# Mutluluk... Şurası kesin ki bu yıl, 2016'nın iğrençliğinden pisliğinden sonra insanlar nisbeten daha hafif, daha keyifli daha umutlu daha mutluydu. Hemen herkesin hissiyati bu yönde bu çizgide olunca ortaya çıkan da mutluluk oluyor. 

# Payet... Zorunlu hiç değildi ama isteyene Studio 54'e gider gibi gelsin demiştim. Elbette kızlar için eğlenceli oldu, şahane oldu. İyi ki oldu. 

Evet, mümkünse yenisi bugünleri aradığımız değil, aydınlığın güzelliğin yılı olsun.... Şampanya hep olsun. 

Not: Her yerde Moet&Chandon fotoları paylaşımları var da, Moet bildiğin vasat bir şampanya. Bayağı sıradan. Onu içeceğine iyi bir Venedik prosecco'su iç daha iyi. Daha lezzetli, daha anlamlı daha ucuz. Ama Veuve-Clicquot, Louis Roederer (ki malum Cristal bu markanın), Ruinart, Dom Perignon gibi markaları mümkünse hep içelim, hep içme fırsatı bulalım.


Friday, December 30, 2016

Her şeye rağmen "parti"






Sıkıcı ve karanlık gündem, dinmeyen patlamalar, kapanmayan yaralar, bitmeyen acılar, sönmeyen yangınlar derken hiçbir şey hayatın devam etmesini engelleyemiyor, güneşin doğması ve her gün yeni bir güne başlanması ertelenemiyor... Ne yaparsak yapalım hayat devam ediyor; bebekler doğuyor, cenazeler kalkıyor, insanlar işe, çocuklar okula gidiyor ve her an her şeyin olabileceği hissiyatını bir hissedip bir unutuyoruz...

Bu boklukta eğlenmeyi, gülmeyi, hafifliği, kahkaha atmayı, tiril tiril ruh halinde yaşamayı da unutuyoruz. Unutturuluyoruz. Yüzlerimizde çirkin bir ifade ile ciddi vaziyette oturuyor, her an umudu kaybedecek şekilde oturduğumuz koltuğa tırnaklarımızı geçirerek bekliyoruz. 

whatever...

Her şeye ama her şeye rağmen bu yılki partiyi özellikle yapmak istedim. Doğru, artık iyice kalabalık, masraflı, yorucu, sağlam hazırlık gerektiren bir parti haline dönüştü ama yine de beni mutlu ediyor, insanları mutlu ediyor ama en çok da insanların mutlu olması şahane. 

Bu yıl yapmak istememin en büyük sebebi de herkesin böyle bir eğlenceye duyduğu özlemdi. Yalan değil, hepimiz biraz olsun hafiflemek, eğlenebilmek, gülmek, dans etmek, flört etmek, sarhoş olmak arzusu içerisindeyiz. O halde neden olmasın, her şeye rağmen güzel bir pre-yılbaşı partisi. En sevdiğimiz, en ihtiyacımız olan...

tam 23 aralık günü, cuma günü, büyük hazırlık, güzel yemekler, güzel içkiler, güzel kalabalık, güzel insanlar, güzel müzik, güzel ilişkiler, güzel gece, güzel parti ve biraz olsun mutluluk biraz olsun "oh be" hali... elbette mutluluğun şampanya halinin güzelliğini hep hatırlamalıyız, değil mi?

Sunday, December 27, 2015

Ve işte o gece



Gelenekselleşmiş olsa da bir şekilde son iki yıldır yapmaya üşendiğim neden üşendiğimi de açıkcası anlamadığım pre-yılbaşı partisi nihayet gerçekleşti. Hem de en skandallı, en payetli, en şampanyalı ve en kalabalık haliyle ... Gecede kimler olduğunu, neler olduğunu yazacak kadar halim yok ancak efsaneye yakın demek yanlış olmaz. Kısacası şanına yakışan şekilde bir gece daha yaşandı, yeni yıla çoktan girildi, gerzek 2015 defteri kapandı. 

P.S. Parti her yıl yeni bir skandal yeni bir skandal açılımı ile geliyor. Yapacak bir şey yok. Çoğunlukla vandal bir ortam işte, ne yaparsın. İşin eğlencesi de biraz burada. 

P.S. (2) Biz, her sene olduğu gibi yine yılbaşına girmiş olduk. Şimdi diğerini beklemek gerekiyor. Cidden gereksiz!

P.S. (3) Korkum gereksizmiş. Genelde çevreleri birleştirmesem de doğru insanların birleşmesi güzel oluyormuş, geçiş rahat oluyormuş. 

P.S. (4) Nereden nereye değil mi? Gerçekten de memory lane gibi geldi geçti tüm yıllar, tüm partiler, tüm insanlar. 

P. S. (5)  Şampanya... İçine düşüldü demek yanlış olmaz. Single malt ve diğerlerini geçiyorum bu coşkunun yanında. Bi de buraları takip edip de hırslananlara sonra da kendini tutamayıp mesajlara boğanlara gelsin. Öyle böyle değil valla; net İstanbul'da başka bir ev partisinde bu kadar şampanya açılmamış içilmemiştir. Öyle zavallı Moet veya Henkel değil bahsettiğim, bildiğin vintage. Ha, ben hep bitmesini ister miydim, hayır, bu sene ortaya iki şişe bırakıp diğerlerini kaldırmayı ihmal ettim ve sonuç hepsi açıldı. Bir şekilde iyi oldu, her şey 2015'i tepe tepe gönderdi.

Saturday, December 27, 2014

(gece) çıkmadan önce # 2

Yıllar sonra ilk defa bir başkasının pre-yılbaşı partisine hazırlanış, bir yandan çok istemekle beraber bir yandan da gelen duyumların gerçek çıkmasından korkmak ama yine de payet, yine lacivert, yine single malt, yine müzik, yine soul hatta soulshine ile (gece) çıkmadan önce ...

Saturday, September 26, 2009

Dream on # 11


yeşilköy, çiroz, a bloğun önü, diana ross, aretha franklin, diana ross konseri ,merdivenlerden koşarak geri dönen f., gözükmek, "spotted", backstage, love hangover, "if there's cure for this" diye başlayan diana ross'un bizi sahneye çekmesi, berry gordy dedikodusu ve love hangover-forever.

Tuesday, November 13, 2007

Just An Ilusion

Just an illusion muhteşem bir Imagination şarkısıdır, 80lerin başlarıdır, kıpır kıpır eder yüreği. Ben de içimden geldi şöyle güzel bir ân hayal edeyim dedim.

Uzun bir masa olsun öncelikle (ki uzun ahşap masalara bayılırım ben. karl lagerfeld'inkini görmüştüm bir dergide üzerinde herhalde on tane ipod ve bir sürü paperasse vardı ona rağmen hâlâ upuzun gözüküyordu), üzerinde dergiler (vogue, roll, vs ) ve kitaplar olsun. Ufak bir kasenin içinde meyve olsun renk renk, bol bol . Ve başrolde kahve olsun güzel fincanlar içerisinde. Ama asıl en sevilenler olsun masanın etrafında, konuşuldukça konuşulsun, kahkahalar atılsın, saatler geçtikçe bir şişe Lagavulin açılsın, akşam mönüsü çıksın, sonra da şıkım şıkım giysilerle dışarı çıkılsın....

Autumn Leaves günlerinde Just an illusion eşliğinde day dreaming gururla sundu.

Sunday, April 22, 2007

Confessions on the dance floor


Gerçekten tutamayacağım kendimi, yazacağım, bildireceğim, herkesi tutup kolundan dans pistine çekeceğim...

F.A. London Virgin'de deliler gibi sipariş listemi bulmaya çalışırken artık ahbap olduğu satıcı çocuk (bu öneriden sonra seviyorummm kendisini, gidip tanışmak istiyorum) yine Soul Jazz Records'den çıkan, büyük disko prodüktörü Tom Moulton'nın remixlerinden oluşan albümü önermiş. A Tom Moulton Mix

Günlerdir sadece bunu dinliyorum desem yalan olmaz. Nasıl keyifli ve eğlenceli. İçinde Grace Jones, Isaac Hayes, Detroit Emeralds gibi önemli isimlerin remixlerinden oluşan double albüm son günlerimin eğlencesi.

Hele hele albümdeki Grace Jones ve Isaac Hayes şarkıları...beni resmen yorumsuz bıraktı. Bu kadar mı insanı yerinden kaldırır, dans ettirir? Grace Jones o bayık, hiç sevmediğim La vie en rose şarkısını nasıl müthiş bir şekilde yorumlamış. Uzun uzun sürüyor şarkı, sonlarına doğru yükselen temposu ile ben zaten yerlerdeyim zıplamaktan.

Moonlight Loving'de Isaac Hayes gibi büyük müzisyen kendisini aşıyor, geçiyor. Bu da 9 dakika süren şarkılardan. Bir de Isaac Hayes şarkıda "voulez-vous coucher avec moi" cümlesi dışında zerre kadar anlamadığım bir fransızca ile erotik mesajlar veriyor da, şahsım Isaac'ın fransızca söylediklerinin hiçbirini anlamadığı için ortaya fısır fısır edilmiş laflar kalıyor.





Thursday, April 19, 2007

Love hangover



1976 tarihli, neredeyse Diana Ross ile bütünleşmiş bir şarkı Love Hangover.

Aslı 7 dakika civarında sürüyor ama çoğunlukla kısa versiyonu bulunuyor piyasada. Benim tercihim kesinlikle uzun olan versiyonu. Gerçek bir disko klasiği. Ancak şöyle düzgün bir kaydı filan yok Youtube'da. Bu ise epey bir kısa ama payetli parildayan elbisesi, kabarık saçları ile tam bir Diana Ross görüntüsü oldu.

Çocukken dinlemeyi en çok sevdiğim plaktı Motown basımlı , kocası Berry Gordy prodüktörlüğündeki Diana Ross Greatest Hits'i. A yüzünün ikinci şarkısıdır. Hatırlarım, pikabın iğnesini kaldırır hiç sevmediğim birinci şarkıyı atlar buna geçerdim. If there's a cure for this, I don't want it...

P.S. Sekvotka- Paşam, ben bırakayım bu makrobiyotik hayatı, sen beni diskoya götür.