Bitmeyecek herhalde ya da bunlar son demler... Cidden bilmiyorum ama ünlüsü ünsüzü, kıymetlisi unutulmuşu, en yakını en uzağı, sevileni silinmişi yine hepsi beraber, bir arada, sabaha kadar rüyamda benimle beraber. Günlerdir haftalardır böyle. Her sabah yeni bir şaşkınlık ile kalkış, afallayış, gülümseyiş and the beat goes on.
Showing posts with label dream on. Show all posts
Showing posts with label dream on. Show all posts
Thursday, March 21, 2019
Dream On # 3
Bitmeyecek herhalde ya da bunlar son demler... Cidden bilmiyorum ama ünlüsü ünsüzü, kıymetlisi unutulmuşu, en yakını en uzağı, sevileni silinmişi yine hepsi beraber, bir arada, sabaha kadar rüyamda benimle beraber. Günlerdir haftalardır böyle. Her sabah yeni bir şaşkınlık ile kalkış, afallayış, gülümseyiş and the beat goes on.
Sunday, March 3, 2019
Dream On # 2
Gerçekten bitmiyor. Hem rüyalar, hem de rüyaların fantastikliği... Eski yeni günler boşuna dememişiz. Her biri de o kadar olabilecek şekilde akıyor ki, uyanınca acaba gerçekten oldu mu bütün bunlar diye kalkıyorum yerimden.
Şunu anladım ki benim kesinlikle bitirmem gerekiyor. Bitişin kötü, ağlak, acıklı, sancılı, hoyrat olmasının hiçbir önemi yok; oralar bende bir duygu yaratmıyor. Öyle "kapanış"lara filan da gerek yok, ağdalı laflar, acıklı söylemler filan. Gerzek işler, oralar benlik değil. Ama ben kendimi açık ve seçik ifade etmeli ve kendim için noktayı yüksek sesle söyleyerek koymalıyım. Cidden şu kadar yıldan sonra hayatla ilgili kendime dair anladığım en önemli bilgi bu herhalde. Bununla bağlantılı olarak da asıl karşımdakini düşünmemeliyim. Bu şaşırtıcı gelse de, görünüşe aldanmamak lazım çünkü dışardan benden çok daha vicdanlı, iyiliksever ve iyi insan olarak gözükenlerin karşısındakine davranışları ile karşılaştırıldığında fark ediyorum ki ben özellikle bazı kelimeleri bazı gerçekleri bilerek canı acımasın diye telaffuz etmiyorum. Oysa karşı taraf bu medeni seviyede davranmayıp, bunu güçsüzlük olarak yorumlayıp kendisini öne çıkartarak her şeyi dökünce, o işi kendi kafasında kapatmış, benim içinse kapanmamış oluyor. Ve yıllar geçiyor. Kısacası karşıdaki seni hedef alıp ona göre ilerliyorsa kesinlikle onu düşünerek hareket etmemek lazım. Dümdüz ilerlemek lazım.
O kadar kalabalık ki rüyalar, sanırsın Medrano Sirki...
Şunu anladım ki benim kesinlikle bitirmem gerekiyor. Bitişin kötü, ağlak, acıklı, sancılı, hoyrat olmasının hiçbir önemi yok; oralar bende bir duygu yaratmıyor. Öyle "kapanış"lara filan da gerek yok, ağdalı laflar, acıklı söylemler filan. Gerzek işler, oralar benlik değil. Ama ben kendimi açık ve seçik ifade etmeli ve kendim için noktayı yüksek sesle söyleyerek koymalıyım. Cidden şu kadar yıldan sonra hayatla ilgili kendime dair anladığım en önemli bilgi bu herhalde. Bununla bağlantılı olarak da asıl karşımdakini düşünmemeliyim. Bu şaşırtıcı gelse de, görünüşe aldanmamak lazım çünkü dışardan benden çok daha vicdanlı, iyiliksever ve iyi insan olarak gözükenlerin karşısındakine davranışları ile karşılaştırıldığında fark ediyorum ki ben özellikle bazı kelimeleri bazı gerçekleri bilerek canı acımasın diye telaffuz etmiyorum. Oysa karşı taraf bu medeni seviyede davranmayıp, bunu güçsüzlük olarak yorumlayıp kendisini öne çıkartarak her şeyi dökünce, o işi kendi kafasında kapatmış, benim içinse kapanmamış oluyor. Ve yıllar geçiyor. Kısacası karşıdaki seni hedef alıp ona göre ilerliyorsa kesinlikle onu düşünerek hareket etmemek lazım. Dümdüz ilerlemek lazım.
O kadar kalabalık ki rüyalar, sanırsın Medrano Sirki...
Friday, February 1, 2019
Dream On
Öyle böyle değil... Evet, cıvıl cıvıl kıpırtılar, değişik karşılaşmalar, tesadüfler, düşünüp olmalar filan yine her arife döneminde olduğu daim gibi yine oluyordu da, bu kadar rüyalarla iç içe olduğumu hatırlamıyorum.
Hep bir fantastik rüyalar insanı olsam da, hep bir şekilde yaşanan rüyalar hayatın içinde gibi olsa da, hep bir celebriti olsa da şu içinde bulunduğum günler gibi uzun yıllardır olmamıştı. Yani bu denli yoğun, bu denli arka arkaya, bu denli gerçek.
Bazen yorucu bazen komik oluyor. Genelde komik de, rüyada görüleni ertesi gün duymak yorucu oluyor. Sanıyorum bu sefer büyük bir veda söz konusu. Sevmediklerimle veda. Sevmediğim, varlığını hayatımda istemediğim ve çıkarttığım insanları, yaşamları, varlık biçimlerini, semtleri, yiyecekleri (evet, manasız), kıyafetleri (evet, daha da manasız) kısacası bir "tarzı" görüyorum ve olay "bitmiş" vaziyette uyanıyorum.
Büyük ölçüde sağlıklı bir durum. Lütfen, mümkünse bu tarz neyse adı artık tamaman sonlansın, gecemden uykumdan çalmasın.
Ama uyanınca OMG..!
Wednesday, February 7, 2018
Arada Yaşananlar: Şili ...
Yalan değil, fantastik hatta şahane geçen Şili macerasının üzerinden tam 1 ay geçmiş de ben daha burada bahsetmemişim bile. Eskiden böyle şeyler düşünülemezken bugün değil düşünmek, aklıma dahi gelmiyor. Neymiş bir kez daha görüyoruz ki, her şey değişiyor şu hayatta.
Peki Şili'ye geri dönersek ... Öyle böyle değil, 25 saatlik uzun bir gidiş dönüş yolculuğunun hedefi. Bir de tabii asıl arkadaş ziyareti. Aynen. İnsanın üniversitede beraber okuduğu, sonrasında da farklı milletlerden olunmasına, farklı coğrafyalara yaşamalara rağmen koparmadığı arkadaşları varsa işte ya vaftiz anne filan olunuyor ya da gidip ziyaret ediliyor. İlk olasılık Carlo ile zaten bir ömür boyu sürecek gerçeğe dönüştüğü düşünülürse geriye ziyaretler kalıyor.
Aynen Jules ile Elisa 'yı Santiago'da ziyaret gibi.
Sıra ile madde madde gidersek bebeğim;
- Santiago, Şili cidden çok ama çok uzak. Bunu yaptıktan sonra ben artık dünyanın her yerine uçarım. Şimdi üşenmedim baktım; Melbourne 20 saat, Cape Town 11 saatmiş. Hadi Melbourne, Santiago ile aynı fantastiklikte ama Cape Town, bildiğin çerez patlamış mısır tadında. Direkt uçuş olmadığı için İstanbul-Amsterdam-Buenos Aires-Santiago güzergahı evlere şenlik in, bin, dur, kalk, kemer bağla, kemer çöz, uyu, uyuma, yemek ye, su iç, tuvalete git, kulağına tıkaç tak, film seyret, çinlilerin susmasını dile derken geçip gidiyor işte. Zaten geçip gitmeyip ne olacak ki? Ama uçaktan korkan birisi için akıl karı bir iş değil. Kesin her seferinde panik atak geçirir, ortaya bir yere atar kendisini. Uçak korkusu olmayan ve adımımı attığım anda uyuyabilen biri olarak çok önemsemesem de dönüş yolunda Çinliler yüzünden uçağın deli gibi yüklenmesi ve Çinlilerin bir türlü koltuklarını oturmaması sebebiyle kalkışın gecikmesi aklıma Aaliyah'ın overloaded uçağın düşmesi sebebiyle ölmesi ve Uruguay rugby takımının meşhur And Dağlarına çakılması ve yolcuların hayatta kalabilmek için ölüleri yemesi gelmedi değil ama işte olmadı.
- THY uçmadığı için KLM ile gidip neden ben KLM ile uçmuyorum diye düşünmedim de değil. Evet, yemekler matah değil de yani THY insanda antipatik duygular uyandırıyor. Her şeyi ile.
- İstanbul buz gibi kışı yaşarken orada havanın 30 derecenin üzerinde olması şahaneydi.
- Yemekler gayet güzel ama fazla et ve mısır. Deniz mahsülleri ise harika olmakla beraber çiğ yenmiyor. Nedense üzerine peynir meynir gibi şeyler ekleniyor ki bence gerek yok. Ohhh çiğ istiridye filan nasıl da yerim ( gerçi sünniler sevmiyor hatta sevmemekle kalmayıp bunu dinen yasaklıyor filan. gerizekalılar). Ama burada tanesi 8 liraya kadar çıkan avokadonun orada kilosu o kadar. Veya canım yaban mersinleri...burada 100 gr 15 lira, orada kilosu 2 dolar. Ve o kadar lezzetliler ki...
- Evet, şaraplar gerçekten çok güzel. Bir de sevenler için tatlılar.
- Julien ile günler boyu aynen üniversite öğrencisi gerzekliği ve salaklığında saatler geçirdik. Bayağı Strasbourg'daki gibiydik. Asıl bomba: Petrus'un çocuğunun olması. Şok şok şok. Acayip dalga geçtik.
- Ayrıca çok acayip rüyalar gördüm. Çok fazla geldi her yerde Petrus.
- Valparaiso ve o kıyı şeridi insanı gayet Güney Amerika'da hissettiriyor. Santiago büyük şehir, her şey var, çok kozmopolit, çok hareketli. Ama ufak yerleşimler muhtemelen daha çekici daha cezbedici.
- Hayat güzel. Belli ki travmalar yaşanmış atlatılmış ama hafif ve güzel bir hayatın peşindeler. Elbette Güney Amerika denilen yer koskoca bir kıta ve farklı onlarca toplum ve etnisiteden oluşuyor ve genellemek manasız. Ancak bu tarafta yani Şili, Arjantin vs tarafından her şey başka bir denklemde.
- Meşhur stadyuma yani Pinochet'in darbe yapıp solcuları, solcu öğrencilerin, sendikacıları vs işkenceden geçirdiği stadyuma gittim. Biraz J.A. & F.A.'nın zorlamasıyla desem yalan olmaz çünkü onların hissettiği ile benimkisi çok farklı. Julien de gitmemişti, beraber gittik. Garipti. Çünkü gündelik hayatın devam ettiği, hala milli stadyum olarak kabul edilen, maçların, çeşitli sportif müsabakaların yapıldığı ve şehrin ülkenin akışında gayet önemli yer tutan bir stadyum. Ama bir tribün hala o günlerin anısına dokunulmamış vaziyette duruyor. İçinde fotoğraflarla, mermi izleriyle, kırık dökük hali ile.
- Pinochet, Evren filan tamam bunlar bir şekilde yargılandı, itibarları zedelendi de yani noldu? Hepsi 90'nına kadar yaşadı bir bok da olmadan öldüler. 90'nında hapse atsan ne olur, atmasan ne olur? Olan sadece genç, pırıl pırıl beyinleriyle sadece daha iyisini daha eşitlikçisini isteyen filizlere oldu.
Bilmiyorum, bazı kötülükler çok uzun sürüyor ve hiçbir şekilde kötüye bir şey olmuyor. Eeee adalet neresinde bunun? Burada, bu dünyada olmadığını biliyoruz da ilahi adalet gerçekten var mı?
- Ama her şey bir yana, I heart my friends ve iyi ki de gitmişim.
Tuesday, November 21, 2017
Sabah mutluluğu
Gerçek mi? Gerçekten de "sabah mutluluğundan" söz edebilir miyiz? Veya bu dükkan bu kadar hafifleyebildi mi acaba? Bokun içinde nefes alabildi mi?
Gel-gitli diyelim ama zaten sorun bizde değil ki? Biz zaten küçük hayatlarımızda gayet mutlu gayet keyifli gayet tiril tiril ruh halindeyiz. Ama işte, o dış etkenler, her şeyimizi (yaz saati diretmesiyle güneşimizi bile elimizden alan) yöneten dış etkenler yok mu? Yoksa bizler iyiyiz, cool'uz kendi eksenimizde.
Ancak bugün bir keyif oldu. Sabah sabah hem de. Tatil de eklenince. Ulan eski Türkiye günleri gibi, sanki...
Ha bi de rüyamda Red Hot Chili Peppers gördüm, James Baldwin gördüm. Daha ne değil mi?
Gel-gitli diyelim ama zaten sorun bizde değil ki? Biz zaten küçük hayatlarımızda gayet mutlu gayet keyifli gayet tiril tiril ruh halindeyiz. Ama işte, o dış etkenler, her şeyimizi (yaz saati diretmesiyle güneşimizi bile elimizden alan) yöneten dış etkenler yok mu? Yoksa bizler iyiyiz, cool'uz kendi eksenimizde.
Ancak bugün bir keyif oldu. Sabah sabah hem de. Tatil de eklenince. Ulan eski Türkiye günleri gibi, sanki...
Ha bi de rüyamda Red Hot Chili Peppers gördüm, James Baldwin gördüm. Daha ne değil mi?
Saturday, September 30, 2017
Dream On
Nereden nereye değil mi?
Yıllar boyunca güzeller güzeli blogum fani ve eğlenceli konularla coşarken birden kendi isteğimiz dışında ve başkalarının kötülükleri neticesinde cehennemin boklu katlarına düştük. Öyle ki Dante'nin Cehennem'i neredeyse halt edecek...Hayat kalitemiz, ruhumuz, coşkumuz hep demir çitin ardında, engellerin gerisinde.
Ancak insanoğlu da çirkinliğinin yanında sürekli yaşamaya programlı varlık. Yani sürekli yaşamak için devam ediyoruz. Kötülükleri, çaresizlikleri kısa süreliğine bile olsa unutuyoruz.
Şarkıdaki gibi "bir gece ansızın gelebilirim" ve rüyana girebilirim.
Kennedy...
Wednesday, March 2, 2016
Tuesday, November 17, 2015
Sabah keyfi
Hey yarabbim...Daha dün darlanıp delirmişken, rüyalarımın sıkıcılaşmasına kadar işi vurmuşken şahane bir rüya ile uyanmak böyle oluyormuş. İnsanın keyfini yerine getiriyormuş, güldürüyormuş. Her şeye rağmen. Utanıyoruz ya artık gülmekten, güzel vakit geçirmekten e o zaman da garip oluyor her şey...
whatever...
İlginç ama eğlenceli ama komik bir rüya ile uyandım. Ve tabii hiç mi hiç sıkıcı değildi. Eski dünyadan iz yoktu. Oh be!
whatever...
İlginç ama eğlenceli ama komik bir rüya ile uyandım. Ve tabii hiç mi hiç sıkıcı değildi. Eski dünyadan iz yoktu. Oh be!
Monday, November 16, 2015
Sabah # 2
Paris patladı, insanlar öldü ve bütün dünya ağladı. Paris'ten iki gün önce Beyrut patladı, insanlar öldü ve bütün dünya farkında dahi olmadı. Ankara geçti gitti; Paris'in ardından hemen taziye mesajlarını Fransa'ya gönderen sözde büyük çapsız adamlar kendi ülkelerinin ardından kıllarını kıpırdatmadı.
Artık bazı şeyler cidden can sıkıcı. Bu abuk subuk dünya düzeni, çirkinliği filan her türlü sıkıcı. İnsanoğlu ise öyle böyle değil, toptan can sıkıcı ve sevimsiz. Hiçbir katkısı filan da yok dünyaya. Bence hepimiz patlayabilir ve ölebiliriz. İnsanoğlunun, insanlığın bir şekilde tükendiğini düşünüyorum. Ha, ama evet bireyler olarak bir şey yaşayacağız, iyilikler yapıp kendi küçük dünyamızda umut taşıyıp mutlu olmaya uğraşayacağız. Ama küresel değil, tamamen bireysel çabalarla.
Daha boktanı artık gerçek yaşamı geçtim, rüyalar bile çok sıkıcı. Nerede gördüğüm o eski şahane rüyalarım? Beautiful people dolu, yer yer erotik yer yer macera dolu komik eğlenceli rüyalarım bile sıkıcılaştı. Özellikle de içinde yer alan insan tiplemeleri, profilleri ile.
Anladım bu insanoğlu denen şey cidden sıkıcı da, bu etrafımı çevreleyen geniş halkayı oluşturanların sıkıcı olması pek olmadı benim açımdan. Gerçi ben bu sıkıcılık ve sıradanlıktan çoktan ayrıldığımı, kendilerine vedamı ettiğimi düşünüyordum. Sahiden ayrılmamış mıydık biz? Çoktan o sahte ve sarhoşlukla geçen günlere adieu dememiş miydik? Demek ki vedayı rüyalarda da yapmak, rüyalarda da ayrılmak lazımmış. Gerçek hayatta sona eren her ilişki rüyalarda da bitmeliymiş.
Kesinlikle! Bari rüyalarımda nefes alayım...Alalım...
Artık bazı şeyler cidden can sıkıcı. Bu abuk subuk dünya düzeni, çirkinliği filan her türlü sıkıcı. İnsanoğlu ise öyle böyle değil, toptan can sıkıcı ve sevimsiz. Hiçbir katkısı filan da yok dünyaya. Bence hepimiz patlayabilir ve ölebiliriz. İnsanoğlunun, insanlığın bir şekilde tükendiğini düşünüyorum. Ha, ama evet bireyler olarak bir şey yaşayacağız, iyilikler yapıp kendi küçük dünyamızda umut taşıyıp mutlu olmaya uğraşayacağız. Ama küresel değil, tamamen bireysel çabalarla.
Daha boktanı artık gerçek yaşamı geçtim, rüyalar bile çok sıkıcı. Nerede gördüğüm o eski şahane rüyalarım? Beautiful people dolu, yer yer erotik yer yer macera dolu komik eğlenceli rüyalarım bile sıkıcılaştı. Özellikle de içinde yer alan insan tiplemeleri, profilleri ile.
Anladım bu insanoğlu denen şey cidden sıkıcı da, bu etrafımı çevreleyen geniş halkayı oluşturanların sıkıcı olması pek olmadı benim açımdan. Gerçi ben bu sıkıcılık ve sıradanlıktan çoktan ayrıldığımı, kendilerine vedamı ettiğimi düşünüyordum. Sahiden ayrılmamış mıydık biz? Çoktan o sahte ve sarhoşlukla geçen günlere adieu dememiş miydik? Demek ki vedayı rüyalarda da yapmak, rüyalarda da ayrılmak lazımmış. Gerçek hayatta sona eren her ilişki rüyalarda da bitmeliymiş.
Kesinlikle! Bari rüyalarımda nefes alayım...Alalım...
Saturday, October 17, 2015
Dream on # 6
Ulan kaç zaman sonra yazacağım edeceğim içimden gelmiş, uyandığım insanlara bak? Resmen çirkin yemek karışımları gibi. Hemen düzeltilsin, "çirkin yemek" olmaz, lezzetsiz yemek olur, tatsız yemek olur ama çirkin yemek sadece boktan bir türkçenin ifadesidir.
whatever .
Hepsi vardı işte, doldur doldur kepçeye ne gelirse artık. Cidden hepsi oradaydı. Meseleler de konuşulanlar da ciddi mevzular, aynı gerçek hayat gibi, gerçek gerçek konuşuluyor filan. En sonunda bi de yolumu kaybettim mi eve dönerken ve yine "kahretsin, yine mi ulan?" dedim. Nasıl olsa güvenmediğim için Gratel gibi dönüş yolunda kaybolmayayım diye cebime taş parçacıklarını almalıydım diye bile düşündüm. Yemin ediyorum rüya değil, sanki gerçek hayat. Freud'a göre zaten her rüya gerçek hayat da onu geçiyorum.
Lezzetsiz, tatsız tuzsuz kötü bir fast food combo'su gibiydi. Hiç öyle resimdeki canıım In-n-Out gibi değil. Ah, canım # 8, nasıl da getirmişti çantasında...
Olsun, bitti gitti. Her şey boktan, rüyalarım bari fantastik olsun dedik, çıkana bak, gerzekler combosu.
whatever .
Hepsi vardı işte, doldur doldur kepçeye ne gelirse artık. Cidden hepsi oradaydı. Meseleler de konuşulanlar da ciddi mevzular, aynı gerçek hayat gibi, gerçek gerçek konuşuluyor filan. En sonunda bi de yolumu kaybettim mi eve dönerken ve yine "kahretsin, yine mi ulan?" dedim. Nasıl olsa güvenmediğim için Gratel gibi dönüş yolunda kaybolmayayım diye cebime taş parçacıklarını almalıydım diye bile düşündüm. Yemin ediyorum rüya değil, sanki gerçek hayat. Freud'a göre zaten her rüya gerçek hayat da onu geçiyorum.
Lezzetsiz, tatsız tuzsuz kötü bir fast food combo'su gibiydi. Hiç öyle resimdeki canıım In-n-Out gibi değil. Ah, canım # 8, nasıl da getirmişti çantasında...
Olsun, bitti gitti. Her şey boktan, rüyalarım bari fantastik olsun dedik, çıkana bak, gerzekler combosu.
Friday, May 1, 2015
Dream on # 4
Aslında sadece "deniz, sahil, bira" değil bir de içinde şahane NYC vardı ki bayağı eğlenceliydi böyle uyanmak. Hele hele bütün bir şehir olarak hapishanede olduğumuz bir günü, 1 mayıs'ı yaşadığımız düşünülürse...Kendimize teselli, mutluluk kaynağı yaratma çabalarında sefil bireyleriz işte.
" nyc, g.g., lokantalar, çakal ruslar, bir o kadar çakal olmaya çalışan türkler, bir anda arnavutköy'den denize giriş, hatta minik tekneden denize atlayış, dalgalı ve soğuk marmara denizi, karşı taraftaki eski istanbul'un güzel eski ahşap evleri. "
P.S. Şahane rüyamdan, şahane bireysel mutluluklardan ayrı olarak günün anlam ve önemine kendimce değinmeden edemeyeceğim galiba: "çirkinsiniz. kötüsünüz. insanlarda saygı değil nefret yaratıyorsunuz. ama bir gün her şeyin bittiği gibi bu da bitecek. işte o zaman yenilen o hurmaların çıkışı acı olacak."
P.S. (2) Puffff..Asıl sıfatı eklemeyi unutmuşum. Her şeyden öte çirkinliği mirkinliği bir kenara attım ama asıl "korkaksınız". Hem de öyle böyle değil. Anneannemin dediği gibi demek ki bizim bilmediğimiz ama sizin bildiğiniz o kadar büyük kötülükler yapmışsınız ki bu kadar korkuyorsunuz..."
Sosyal mesajımı da verdikten sonra keyfime geri dönebilirim. Kısa bir sonra gelecek olduğuna emin olduğum iç karartıcı habere kadar...
" nyc, g.g., lokantalar, çakal ruslar, bir o kadar çakal olmaya çalışan türkler, bir anda arnavutköy'den denize giriş, hatta minik tekneden denize atlayış, dalgalı ve soğuk marmara denizi, karşı taraftaki eski istanbul'un güzel eski ahşap evleri. "
P.S. Şahane rüyamdan, şahane bireysel mutluluklardan ayrı olarak günün anlam ve önemine kendimce değinmeden edemeyeceğim galiba: "çirkinsiniz. kötüsünüz. insanlarda saygı değil nefret yaratıyorsunuz. ama bir gün her şeyin bittiği gibi bu da bitecek. işte o zaman yenilen o hurmaların çıkışı acı olacak."
P.S. (2) Puffff..Asıl sıfatı eklemeyi unutmuşum. Her şeyden öte çirkinliği mirkinliği bir kenara attım ama asıl "korkaksınız". Hem de öyle böyle değil. Anneannemin dediği gibi demek ki bizim bilmediğimiz ama sizin bildiğiniz o kadar büyük kötülükler yapmışsınız ki bu kadar korkuyorsunuz..."
Sosyal mesajımı da verdikten sonra keyfime geri dönebilirim. Kısa bir sonra gelecek olduğuna emin olduğum iç karartıcı habere kadar...
Friday, April 3, 2015
Dream on # 3
Aslında bayağı güzeldi onunla uyanmak. Sanki eski günler gibiydi. Eski derken ama epey eski. Öyle böyle değil, on yılları bulur. Bugünkü hali ile alakası yok zaten. Bugünkü hali dediğim de nereden baksan en az 5 yılı vardır böyle. Elbette "sabah kalktım baktım böyle olmuşum ben" gibi bir durum söz konusu olmadığından, her gün artarak geldi, geldi ve ulaştı bugünkü haline.
Bugünkü hali benlik değil. Yapamıyorum. Ama eski hali güzeldi. Belki hiçbir zaman rüyamdaki hali gibi değildi hiç öyle olmadı ama güzeldi. Ben güzel buluyordum, o hiç kendisi için öyle düşündü mü bilmem ama ben güzel buluyordum. Her şeyden öte benim için özeldi, kıymetliydi. Bugünkü hali ile karşılaştığımda ise içim daralıyor, sanki tepeme siyah bir yağmur bulutu geliyor ve o hiç de romantik olmayan çamur gibi yağan yağmurlardan yağdırıyor gibi hissediyorum.
that's life! Hayatta her şey var. İyilik de kötülük de güzellik de çirkinlik de başlangıç da son da. Olur yani, sorun yok. Ama cidden güzeldi onunla uyanmak.
Bugünkü hali benlik değil. Yapamıyorum. Ama eski hali güzeldi. Belki hiçbir zaman rüyamdaki hali gibi değildi hiç öyle olmadı ama güzeldi. Ben güzel buluyordum, o hiç kendisi için öyle düşündü mü bilmem ama ben güzel buluyordum. Her şeyden öte benim için özeldi, kıymetliydi. Bugünkü hali ile karşılaştığımda ise içim daralıyor, sanki tepeme siyah bir yağmur bulutu geliyor ve o hiç de romantik olmayan çamur gibi yağan yağmurlardan yağdırıyor gibi hissediyorum.
that's life! Hayatta her şey var. İyilik de kötülük de güzellik de çirkinlik de başlangıç da son da. Olur yani, sorun yok. Ama cidden güzeldi onunla uyanmak.
Tuesday, February 24, 2015
Dream on # 2
alt başlık: Kennedy'nin Dönüşü
Arka arkaya dream on olunca insan şaşırıyor, Freudyen bir heyecana kapılıyor. Allah'tan bu seferki öyle sıkıcı, gergin, sevimsiz ve çirkin insanoğulları ile ilgili olmayıp aksine hem heyecanlı hem de komikti. Haliyle güzel de uyandım bu şahane dream on sayesinde. Tam da ihtiyaç duyulan buymuş demek ki. Biraz hafiflik, basitlik, güzellik, çok şey değil yani. Şu bir gerçek ki buranın insanından da, milletinden de, ruhundan da, havasından da, gerginliğinden de, çakallığından da tiksindim resmen. Daha da boktanı keşke yalnız ben olsam böyle hisseden. İçinden yeni bir ülke çıkar, o kadar kalabalık.
Ehhh...Yine nereden nereye. Kennedy'den çirkinliğe gittik. Ne gerek vardı, yaz bitir işte.
Monday, February 23, 2015
Dream On
Ulan, ne bitmez tükenmez davaymış, mevzuymuş... Kurtulamadım gittim yemin ediyorum. Hayatımda neyi istemiyorsam, rüyamda karşıma çıkıyor. Karabasan gibi gerçekten. Hayır, illa Freudyen bir analiz mi yapmak gerekiyor kökünden kurtulmak için, anlamadım ki? Cidden, istemiyorum. Tamamen kopsun, bitsin eğer bugüne kadar hala bitmediyse ki rüyalarda süründüğüne göre devam ediyor.
Vivement la fin...
Vivement la fin...
Thursday, September 25, 2014
Dream on # 4 (Budapeşte'den sevgilerle)
Şu içinde bulunduğumuz günlerde ise benim için en fantastik olanı görülen rüyalar. İstanbul'da, evde, yatağımda gördüğüm ile tatil için gittiğim yerde gördüklerim arasında o kadar büyük farklılık oluyor ki, Rüya görmeyi seven, gördüğü rüyaları hatırlayan, kiminin gerçekleştiğine tanıklık eden birisi olarak durumun fantastikliğine şaşıp kalıyorum. İfadesi gerçekten de zor olup ama tanımlamak gerekirse "bi değişik" geçip giden yaz aylarında neredeyse hiçbir sabah gördüğüm rüyaları hatırlayarak uyanamayıp tatilde veya seyahatta olduğum her sabaha şaşırtıcı, eğlendirici, öğüt verici, hatırlatıcı yani yine bir manidar, fantastik rüyalarla uyanmış olmak bi değişikti. Oyun değişmedi, Budapeşte'de aynı şey oldu. O kadar acayip, o kadar farklı ve bir o kadar manidar rüyalar gördüm ki olan biteni rüyalar üzerinden sorgulamamaya başlamak sanki yanlış olurdu.
Sonuç: 1 # Derdim büyükmüş. Hal varoluş derdi olunca insanın ilk "anlamlıca" sorgulamaya başladığı ortaokul yıllarına kadar gider bu büyük dert hadisesi. Allah'tan dertlerin (veya büyük harfle Derdin) bugünkü hayat ile sıkıcı ve çılgın ergen dünyasındaki büyüklük çapı aynı değil. Elbette temelde bir rahatsızlık, bir ayrıklık hep var, muhtemelen de olmaya devam edecek. Önemli olan kabul ederek uzaklaşabilmek.
2 # Derdim büyükmüş ve susmamalıymışım. Özellikle de karşıdaki rencide olmasın diye çabaladığım gereksiz nezaket içine girdiğimde.
3 # Bazı davranış biçimlerini, manasızlıklarını, tutarsızlıklarını kabul edemiyormuşum. Kabul etmeyi kabullensem fena olmayacak.
Günün sonunda rüyalar üzerinden tahlil sadece kıçın açıkta kalmasından daha derin çıktı. Bir Freud kadar olmasa da.
Wednesday, May 14, 2014
Dream on # 3
Yalan değil rüyam resmen "Kanagawa'nın Büyük Dalgaları" gibiydi. Korkunç değil ama dalga dalga gelir vaziyette, bitmeden, tükenmeden. Konular, insanlar, milletler zaten ilginçken bir de üzerine Guy Ritchie'nin varlığı J.A.'nın "kıçın açıkta kalmış çocuğum" diyeceği cinsten bir durumdu. Cidden ilginçti. Afallayıp kalktım ama kalkabildim. Günlerdir üzerimdeki erken kalkamama halini kırabildim. En azından ona hallelujah!
Monday, February 3, 2014
Dream on # 2
Her ne kadar sıkıldıysam "ciddi ve gerçekçi" rüyalardan, peşimi bırakması bir o kadar zor oluyor. Tamam, biliyorum, neyi kimi görüyorsam aslında hiç hayali bir şeyden bahsetmiyor. Aksine zaten yapabileceği bir şeyi bana hatırlatmış oluyor. O yüzden de hiç mi hiç şaşırmadım söylediğini yapmadığını görünce. Böyle şeyler onunla olur yani! Bugün çok bambaşka bir ruh halini gösteriyorken aslında aklında başka bir şey vardır ve gerçek yaşadığı da, istediği de odur. O yüzden hiç şaşırmadım. Sadece sıkıldım. Böyle gereksiz rüyalarla uyanmak istemiyorum.
Tuesday, January 28, 2014
Monday, January 20, 2014
Sabah
Gerçekten de yapacak bir şey yok. Değiştirilecek ise cidden bir şey yok. Bazı (sözde) değişimler hata iken bazı gözde duygular en büyük yanlışın göstergesiymiş. Hele hele bazı tav olmalar tavlanmalar inanmalar ise tam anlamıyla epic fail'miş. Zaman geçmiş su yolunu bulmuş taşlar yerine oturmuş. O halde no worries. Her şey yolunda.
p.s. rüyamda oşlanmadığım insanları görmeyi sevmiyorum. yani tamam bu rüya üstünde durulacak bir şey değil, bilinçaltı ile ilgili de değil bilinçüstünde, hayatın kendisinde varolmayan rüyalarda ne kadar varolur ki? bir de hatırlayarak uyanmam en manasız olanı çünkü hissiyat boşluk oluyor. işte insanoğlu da ilginç bir yaratık.
p.s. rüyamda oşlanmadığım insanları görmeyi sevmiyorum. yani tamam bu rüya üstünde durulacak bir şey değil, bilinçaltı ile ilgili de değil bilinçüstünde, hayatın kendisinde varolmayan rüyalarda ne kadar varolur ki? bir de hatırlayarak uyanmam en manasız olanı çünkü hissiyat boşluk oluyor. işte insanoğlu da ilginç bir yaratık.
Wednesday, January 1, 2014
Yeni
gelenek devam etsin herhalde malum yeniye özlem yeni bir şey değil. o halde; 1 ocak itibariyle yeni hayallerin, yeni düşlerin, yeni heyecanların, yeni mutlulukların, yeni kurguların, yeni paylaşımların, yeni dileklerin, yeni coşkuların, yeni tatların, yeni kıpırtıların, yeni ilişkilerin, yeni güzelliklerin, yeni bilgilerin, yeni şarkıların, yeni filmlerin, yeni kitapların, yeni evlerin, yeni şehirlerin, yeni ülkelerin, yeni güzergahların, yeni gecelerin, yeni gündüzlerin, yeni sıcaklıkların, yeni dillerin, yeni insanların, yeni kültürlerin, yeni ofislerin, yeni hanelerin, yeni mahallelerin, yeni keyiflerin, yeni şampiyonlukların, yeni maçların, yeni hareketlerin, yeni öğrenmelerin olduğu yıl olsun, bizim olsun. ha bir de yeni güzel beyaz/marin nevresimler olsun, hayal etmesi kolay olsun.
p.s. eski yenilerden kalanlar zaten bizimle. tekrara gerek yok.
p.s. eski yenilerden kalanlar zaten bizimle. tekrara gerek yok.
Subscribe to:
Comments (Atom)

















