Friday, September 11, 2015

Komşunu Tanıma Zamanı, part II

"Peşmerge kıyafeti' giyip sosyal medyada paylaştığı için Muğla'da saldırıya uğrayan ve zorla Atatürk büstü öptürüldükten sonra linç edilmek istenen İbrahim Çay olaydan sonra ilk kez konuştu: Beni dövenler kapı komşumdu ".
Çok olmadı değil mi buraya " Komşunu Tanıma Zamanı" diye yazalı. Eh işte, talihsiz yalnız ama güzel ülkem; şüpheli, kötü, tehlikeli bir şeyi düşündün mü sana gani gani veren ülkem...
Her şey gitgide çirkinleşiyor, leşlikten kafamızı çıkartamayacak vazitetteyiz. Bir baskıdan kurtulma umudu diğerinin putperestliğinde bitiyor. 
 Evet, zaman komşunu tanıma zamanı, eşini dostunu bilme zamanı. Güven dostluk saygı kolay işler değil. O yüzden hala inandığım şey şu; evet belli bir şekilde belli temel değerlerde iyi anlaşan insanlar beraber kalmalılar, kendilerine yarattıkları dünyanın parçası olmalılar. Budur. Gerisi zaten bakıldığında oldukça acıklı. Baksana kapı komşum dediğinin yaptıklarına. Ya da 6-7 Eylül'de yaptıklarına. İlk değil ama son mu? Zannetmiyorum. Ama bir şekilde gerçek temelli bir birliktelik dostluk arkadaşlık komşuluk bazı şeyleri kökten değiştirebilir.  

Wednesday, September 9, 2015

Komşunu Tanıma Zamanı

Kimse kusura bakmasın ama zaman insanın dostunu, sevgilisini, komşusunu, arkadaşını hatta kardeşini tanımasının zamanı. Her şey zaten çirkin, her şey zaten rezil, her şey zaten iç karartıcı vaziyetteyken bari en azından yanımda beraber nefes almaktan mutlu olduklarım olsun. Eş dost çevresi tamamdır. Girilen süreç olması gerektiği gibi işledi, her şey elekten geçti ve geriye biz, kalması gerekenler ve kalmasıyla mutlu edenler kaldık. İş, profesyonel hayat ilişkilerini filan geçiyorum çünkü iş hayatı dediğin şey normalde evine dahi sokmayacağın insan ile günün en uzun saatlerini geçirme zorunluluğunu getiriyor. Bir şekilde idare ediyorsun, çok kaale almıyorsun lafını edip yürüyüp geçiyorsun. Komşuluk ise ilginç ... Ahh o eski komşuluklar diyecek halim yok, öyle arayışlarım da yok. İyilerine denk düştüğümüz Yeşilköy günlerinde çocukluğum şahane geçti ama bitti gitti. Bugün ise birçok insan gibi öyle içiçe olalım, pasta börek alışverişi yapalım kandillerde helva dağıtalım arzum yok. Karşılıklı düzgün, medeni ve yapışmayan ve mesafeli olsun, tamamdır. Ve tabii temel değerlerde hemfikir olabilmek en güzeli...

Evet, iyi bir kadın. Yine kendisi gibi hakkında pek bir şey bilmediğim ailesi de fena değil. Neredeyse on yıl olacak taşınalı, o sürede zarfında çocuklar bile büyüdü. Adamı pek bilmiyorum, sabahları çok erken gidiyor, nadiren görüyorum ve kim olduğunu bilmeden iyi akşamlar, günaydın deyip geçiyorum. Birimiz en alt bir diğerimiz en üst kat olunca bu durum dahi gayet medeni. Ancak günün sonunda kapı önündeki paspasın üzerine atılmış Sabah gazetesini görmek zaten kayıtsız medeni olan ilişkide her şeyi netleştiren nokta oldu. Paspasın üzerinden hane bireyleri tarafından içeri alınmayı bekleyen Sabah gazetesi, niyet veya amaç veya sebep ne olursa olsun her şeyin göstergesi oldu. En azından benim için. Özellikle de içinde bulunulan bu kabul edilemez faşizan günlerde... Çirkinliğin, yalanın, yalakalığın, cehaletin göstergesi bir gazete öyle veya böyle girdiği evin ve okuyucusunun da bir yerde ne olduğunun göstergesidir. Belki çok müthiş, iyi insanlardır; olabilir. Ancak öyle bile olsa bu kadar bilerek, amaçlı ve mimarının belli olduğu bir kötülük ekseninde yer alan bir gazetenin okuyucusu, seveni, takipçisi, destekleyicisi, çalışanı olmak hiç mazeretsiz o kötülüğe imzayı atmaktır. Benim için ise araya net bir şekilde duvar örülmesi gerekendir. Merhaba-iyi akşamlar ve aidat üçgenindeki medeni konuşma devam eder ancak okunulan gazetenin binlerce insana ettiği kabul edilecek bir şey olamaz. 

Duvar da kapı da her zaman kötü bir şey değildir. Özellikle de fiziki olmayanları. Birey ile istemediği her şey ile arasına mesafeyi koyar, kendi dünyasında nefes aldırır. 

Tanımak lazım komşuyu, arkadaşı, eşi dostu. Tam da bu günlerde.