Bitmeyecek herhalde ya da bunlar son demler... Cidden bilmiyorum ama ünlüsü ünsüzü, kıymetlisi unutulmuşu, en yakını en uzağı, sevileni silinmişi yine hepsi beraber, bir arada, sabaha kadar rüyamda benimle beraber. Günlerdir haftalardır böyle. Her sabah yeni bir şaşkınlık ile kalkış, afallayış, gülümseyiş and the beat goes on.
Showing posts with label le matin. Show all posts
Showing posts with label le matin. Show all posts
Thursday, March 21, 2019
Dream On # 3
Bitmeyecek herhalde ya da bunlar son demler... Cidden bilmiyorum ama ünlüsü ünsüzü, kıymetlisi unutulmuşu, en yakını en uzağı, sevileni silinmişi yine hepsi beraber, bir arada, sabaha kadar rüyamda benimle beraber. Günlerdir haftalardır böyle. Her sabah yeni bir şaşkınlık ile kalkış, afallayış, gülümseyiş and the beat goes on.
Sunday, September 23, 2018
Evet, geldi!
1 Eylül itibariyle her yere "Yaz bitti" tadında cümleler yazıp çizen durmaksızın ağdali ağlak cümlelerle melankoli pompalayan gruba kötü bir haberim var: Yazın bitiş tarihi 1 Eylül değil, bebeğim. Yaz tam olarak yaşanan son ekinoksla bitiyor ve o da dündü. Bugün itibaren evet, yaz bitti ve gerçekten sonbahar geldi.
Bundan sonrası benim gibi her geçen gün bahar ve yaz mutluluğunun içine düşünler için sıkıcı. En sıkıcı tarafı da gündüzlerin kısalıp gecelerin uzaması, sabahın ışıksız olması. Belki eskiden daha rahat ediyordum, önemsemiyordum hayatın kendisi yaşadığım coğrafya itibariyle nisbeten daha az sorunluydu. Şimdi kendisi zaten sevimsiz bir karanlık bok çukuru olunca insan sürekli mutluluğu hissedebilmek için büyük çaba sarfediyor. Hatta yeri geliyor, güneşe ihtiyaç duyuyor. Güneşe, güneşin sabah kendini göstermesine, kuşların onunla beraber ötmesine... 21 Mart'a kadar bu haller azalacak, her şey bir şekilde kararacak. Ancak sonra yine güzelleşecek. Her daim olduğu gibi, dünya dönüyor, sen ne dersen ve yine dönmeye devam edecek.
P.S. Sonbahar seveni, yaprakların sararmış halini, yağmur altında yürümeyi melankoli seveni vardır. Ben onlardan biri değilim. Doğru, 16-20 yaş arası nihilist hayatımda çok seviyordum da şimdi işim olmaz. Ergenlik ergenlikte kalsın, beraber yürümesin benimle.
Saturday, September 15, 2018
Harika bir sabah
Uzun, çok uzun zamandır blog'a böyle bir başlık atmamış, içimdeki coşkuyu heyecanını tiril tiril ruh halini yansıtmak istememiştim.
Bugün öyle...En azından şimdilik öyle. Elbette bizler Türkiye'de her an her şeyin, bütün güzelliklerin korkunçluğu en yüksek değerlerde yaşanan katastrofik deneyimlere dönüşebilme hızına alışkınız. Hatta "mutluluğun" ayıp sanıldığı, "aman yayılmasın mutluluk da umut da" duygusu ile toplumun tüm sosyal katmanlarında üstüne basa basa schadenfreude arzusunu komşuda, arkadaşta, mesai arkadaşında, zabıtada, poliste, tependekilerde görmeye alışkınız.
Ama bu sefer cidden umrumda değil..!
Güzel mi güzel bir pastırma yazı sabahı, bugün.
Hafifliğin, inceliğin, keyfin, içtenliğin ve garip bir şekilde görgünün duygusu hakim. Sanki 2013 öncesi gibi heyecanla yaşanan günlerin daha da güzelleşmiş hali. Sanki aradaki yıllarda yaşanan tüm toplumsal leşlikler, mide bulandırıcı insanlar, tiksinç söylemler, kurgulan kötülük ve kötücül hayatlar yokmuş gibi, sanki 2013'te güzel geçen bir yaz gecesinin devamı bir sabahmış gibi...
Elbette hiçbir şey aynı değil. Olması mümkün değil ve olmasın da zaten. Ama asıl güzel olan insanın karşısına çıkan benzer temalı olaylara farklı yaklaşabilmesi. Yani olaylar birbirine benzese de, tecrübeler, davranış biçimleri birbirini andırsa da, ilerlemeyi sağlayan insanoğlunun eskiden verdiği tepkiden farklı bir tepkiyi ortaya koyabilmesi, kendisini ileriye taşıması ya da Ziraat Bankası'nın 30 yıllık gişe memuru edasıyla aynı mühürü kayıtsızca basmaması.
İşte bu sabah öyle bir sabah.
Güzel kahvenin içileceği, güzel müziklerin dinleneceği, güzel kıyafetlerin giyileceği, güzel insanlar güzel sohbetlerin yapılacağı, güzel yemeklerin yenip güzel içkilerin içileceği bir gün, bugün. Ha, "güzel" nedir mi sorusuna cevap da ne Instagram'daki, ne Vogue'daki, ne logolu bir şeyler. Bizim için güzel neyse onun güzel olduğu gerçeği.
P.S. Artık dev minnoşum ama yapacak bir şey yok; yaşlılığım gençlik güzelliğimi kat be kat geçiyor; hem ruhuma hem kendime hayranlıkla bakmaktan kendimi alamıyorum. that's life.
Tuesday, November 21, 2017
Sabah mutluluğu
Gerçek mi? Gerçekten de "sabah mutluluğundan" söz edebilir miyiz? Veya bu dükkan bu kadar hafifleyebildi mi acaba? Bokun içinde nefes alabildi mi?
Gel-gitli diyelim ama zaten sorun bizde değil ki? Biz zaten küçük hayatlarımızda gayet mutlu gayet keyifli gayet tiril tiril ruh halindeyiz. Ama işte, o dış etkenler, her şeyimizi (yaz saati diretmesiyle güneşimizi bile elimizden alan) yöneten dış etkenler yok mu? Yoksa bizler iyiyiz, cool'uz kendi eksenimizde.
Ancak bugün bir keyif oldu. Sabah sabah hem de. Tatil de eklenince. Ulan eski Türkiye günleri gibi, sanki...
Ha bi de rüyamda Red Hot Chili Peppers gördüm, James Baldwin gördüm. Daha ne değil mi?
Gel-gitli diyelim ama zaten sorun bizde değil ki? Biz zaten küçük hayatlarımızda gayet mutlu gayet keyifli gayet tiril tiril ruh halindeyiz. Ama işte, o dış etkenler, her şeyimizi (yaz saati diretmesiyle güneşimizi bile elimizden alan) yöneten dış etkenler yok mu? Yoksa bizler iyiyiz, cool'uz kendi eksenimizde.
Ancak bugün bir keyif oldu. Sabah sabah hem de. Tatil de eklenince. Ulan eski Türkiye günleri gibi, sanki...
Ha bi de rüyamda Red Hot Chili Peppers gördüm, James Baldwin gördüm. Daha ne değil mi?
Wednesday, September 20, 2017
Son sabahlar
İtiraf ediyorum ki bunlar son sabahlar; son yaz sabahları... O garip, kimi zaman kuşlarla bezenen sessizliği ile hafif yükselen güneşi ile mutluluğunu yaşadığımız son sabahlardayız ve cidden artık sonbahara koşar adım haldeyiz. Ne sevimsiz değil mi?
Ancak yine de eldekiyle mutlu olmayı deniyoruz değil mi? Eski şahane günlerimizde olmadığımıza göre eldekinin güzelliğini yaşıyoruz.
Ha bir de uzun süredir ilk defa bir sabah vakti bizim mahallede hafriyat sesi inşaat sesi yoktu. Neredeyse 2 yıldır bitmeyen bir denizi doldurma, etrafı yıkma faaliyeti olup 7/24 çalışan Galataport ilk defa sessizdi. Bizim için mutluluktu çünkü sessizliğin süresiz özlemindeyiz. Galataport mu? İnşallah bitince de batarlar, sahipleri yapanları yatırımcıları hayrını görmezler ... Merhaba kötülük ...
Tuesday, November 17, 2015
Sabah keyfi
Hey yarabbim...Daha dün darlanıp delirmişken, rüyalarımın sıkıcılaşmasına kadar işi vurmuşken şahane bir rüya ile uyanmak böyle oluyormuş. İnsanın keyfini yerine getiriyormuş, güldürüyormuş. Her şeye rağmen. Utanıyoruz ya artık gülmekten, güzel vakit geçirmekten e o zaman da garip oluyor her şey...
whatever...
İlginç ama eğlenceli ama komik bir rüya ile uyandım. Ve tabii hiç mi hiç sıkıcı değildi. Eski dünyadan iz yoktu. Oh be!
whatever...
İlginç ama eğlenceli ama komik bir rüya ile uyandım. Ve tabii hiç mi hiç sıkıcı değildi. Eski dünyadan iz yoktu. Oh be!
Monday, November 16, 2015
Sabah # 2
Paris patladı, insanlar öldü ve bütün dünya ağladı. Paris'ten iki gün önce Beyrut patladı, insanlar öldü ve bütün dünya farkında dahi olmadı. Ankara geçti gitti; Paris'in ardından hemen taziye mesajlarını Fransa'ya gönderen sözde büyük çapsız adamlar kendi ülkelerinin ardından kıllarını kıpırdatmadı.
Artık bazı şeyler cidden can sıkıcı. Bu abuk subuk dünya düzeni, çirkinliği filan her türlü sıkıcı. İnsanoğlu ise öyle böyle değil, toptan can sıkıcı ve sevimsiz. Hiçbir katkısı filan da yok dünyaya. Bence hepimiz patlayabilir ve ölebiliriz. İnsanoğlunun, insanlığın bir şekilde tükendiğini düşünüyorum. Ha, ama evet bireyler olarak bir şey yaşayacağız, iyilikler yapıp kendi küçük dünyamızda umut taşıyıp mutlu olmaya uğraşayacağız. Ama küresel değil, tamamen bireysel çabalarla.
Daha boktanı artık gerçek yaşamı geçtim, rüyalar bile çok sıkıcı. Nerede gördüğüm o eski şahane rüyalarım? Beautiful people dolu, yer yer erotik yer yer macera dolu komik eğlenceli rüyalarım bile sıkıcılaştı. Özellikle de içinde yer alan insan tiplemeleri, profilleri ile.
Anladım bu insanoğlu denen şey cidden sıkıcı da, bu etrafımı çevreleyen geniş halkayı oluşturanların sıkıcı olması pek olmadı benim açımdan. Gerçi ben bu sıkıcılık ve sıradanlıktan çoktan ayrıldığımı, kendilerine vedamı ettiğimi düşünüyordum. Sahiden ayrılmamış mıydık biz? Çoktan o sahte ve sarhoşlukla geçen günlere adieu dememiş miydik? Demek ki vedayı rüyalarda da yapmak, rüyalarda da ayrılmak lazımmış. Gerçek hayatta sona eren her ilişki rüyalarda da bitmeliymiş.
Kesinlikle! Bari rüyalarımda nefes alayım...Alalım...
Artık bazı şeyler cidden can sıkıcı. Bu abuk subuk dünya düzeni, çirkinliği filan her türlü sıkıcı. İnsanoğlu ise öyle böyle değil, toptan can sıkıcı ve sevimsiz. Hiçbir katkısı filan da yok dünyaya. Bence hepimiz patlayabilir ve ölebiliriz. İnsanoğlunun, insanlığın bir şekilde tükendiğini düşünüyorum. Ha, ama evet bireyler olarak bir şey yaşayacağız, iyilikler yapıp kendi küçük dünyamızda umut taşıyıp mutlu olmaya uğraşayacağız. Ama küresel değil, tamamen bireysel çabalarla.
Daha boktanı artık gerçek yaşamı geçtim, rüyalar bile çok sıkıcı. Nerede gördüğüm o eski şahane rüyalarım? Beautiful people dolu, yer yer erotik yer yer macera dolu komik eğlenceli rüyalarım bile sıkıcılaştı. Özellikle de içinde yer alan insan tiplemeleri, profilleri ile.
Anladım bu insanoğlu denen şey cidden sıkıcı da, bu etrafımı çevreleyen geniş halkayı oluşturanların sıkıcı olması pek olmadı benim açımdan. Gerçi ben bu sıkıcılık ve sıradanlıktan çoktan ayrıldığımı, kendilerine vedamı ettiğimi düşünüyordum. Sahiden ayrılmamış mıydık biz? Çoktan o sahte ve sarhoşlukla geçen günlere adieu dememiş miydik? Demek ki vedayı rüyalarda da yapmak, rüyalarda da ayrılmak lazımmış. Gerçek hayatta sona eren her ilişki rüyalarda da bitmeliymiş.
Kesinlikle! Bari rüyalarımda nefes alayım...Alalım...
Monday, November 2, 2015
Sabah
"Nefes al nefes ver, nefes al nefes ver" ...
Yapacak şimdilik pek bir şey yok, aldık elimize oturuyoruz. Ağlayacak veya söylenecek bir durum da yok açıkcası. Her şey neyse ne, işte. Ha, ama sandıklarda hırsızlık, usulsuzluk var mı? Kesinlikle! Sonuna kadar hem de. En komiği de yıllarca (halen de) bu ülkede solcular, sosyalistler hep vatan haini , ülkesini milletini satmak isteyen şerefsiz damgası yedi, sırf "eşitlik, adalet" kavramlarını savundu diye hapse düştü, işkence gördü. Karşı taraftaki sağcılar, milliyetçiler, muhafazakarlar, islamcılar da herkesin ve her kurumun gözü önünde göstererek yaptıkları her şeyi vatan millet inanç (islam) uğruna yaptıklarını söyleyip binlerce insanı patlattılar, domuz bağı ile işkence ederek kadınları öldürdüler, aydınları sanatçıları otel odalarında diri diri yaktılar. Öldürmedikleri zamanda da yalan, hırsızlık, yolsuzluk, dalavare ile arazileri kapattılar, ihaleleri aldılar, oy pusulalarını çaldılar, para vererek oy satın aldılar.
Durum bu, hayat da bu. that's life. Üzülecek bir şey yok çünkü üzülünecek o dönem çoktan geçti gitti. Bugünün başlığı bokun içinde nefes almayı öğrenmek çünkü bir süre daha bokun içinde kendisini büyük bok sanan küçük ve çapsız boklarla beraber yaşamak zorundayız.
Bugün gülenin ağlayacağı günler de gelecek, herkes gibi. Hiçbir şey aynı sürmüyor aynı kalmıyor. Sadece bu bekleme dönemi çok sıkıcı ve boktan.
Ne yaparsan yap yine her gün güneş doğuyor, sabah oluyor ve akşam batıyor. Yani hayat devam ediyor. Herkes için. İstesen de istemesen de. O yüzden dünya yine dünya döndü, sabah oldu hayat da bizler için nefes alıp nefes vermeyi öğrenerek, çirkinliği görmeye alışarak hayat devam ediyor. Kötülerin dünyasında pis sırıtışlarının gölgesinde. that's life. Cidden.
Encore un matin.
P.S. Ama evet bir wish list 'im var. Hepsi, kime ne yaptılarsa (iyi-kötü diyeceğim de yaptıkları iyiliklerin bir elin 5 parmağını geçeceğini düşünmüyorum) gani gani başlarına gelmesini diliyorum.
Eee bebeğim, naparsın artık hepimiz kötüyüz, kötülüğü ustasından öğrendik.
Saturday, October 17, 2015
Dream on # 6
Ulan kaç zaman sonra yazacağım edeceğim içimden gelmiş, uyandığım insanlara bak? Resmen çirkin yemek karışımları gibi. Hemen düzeltilsin, "çirkin yemek" olmaz, lezzetsiz yemek olur, tatsız yemek olur ama çirkin yemek sadece boktan bir türkçenin ifadesidir.
whatever .
Hepsi vardı işte, doldur doldur kepçeye ne gelirse artık. Cidden hepsi oradaydı. Meseleler de konuşulanlar da ciddi mevzular, aynı gerçek hayat gibi, gerçek gerçek konuşuluyor filan. En sonunda bi de yolumu kaybettim mi eve dönerken ve yine "kahretsin, yine mi ulan?" dedim. Nasıl olsa güvenmediğim için Gratel gibi dönüş yolunda kaybolmayayım diye cebime taş parçacıklarını almalıydım diye bile düşündüm. Yemin ediyorum rüya değil, sanki gerçek hayat. Freud'a göre zaten her rüya gerçek hayat da onu geçiyorum.
Lezzetsiz, tatsız tuzsuz kötü bir fast food combo'su gibiydi. Hiç öyle resimdeki canıım In-n-Out gibi değil. Ah, canım # 8, nasıl da getirmişti çantasında...
Olsun, bitti gitti. Her şey boktan, rüyalarım bari fantastik olsun dedik, çıkana bak, gerzekler combosu.
whatever .
Hepsi vardı işte, doldur doldur kepçeye ne gelirse artık. Cidden hepsi oradaydı. Meseleler de konuşulanlar da ciddi mevzular, aynı gerçek hayat gibi, gerçek gerçek konuşuluyor filan. En sonunda bi de yolumu kaybettim mi eve dönerken ve yine "kahretsin, yine mi ulan?" dedim. Nasıl olsa güvenmediğim için Gratel gibi dönüş yolunda kaybolmayayım diye cebime taş parçacıklarını almalıydım diye bile düşündüm. Yemin ediyorum rüya değil, sanki gerçek hayat. Freud'a göre zaten her rüya gerçek hayat da onu geçiyorum.
Lezzetsiz, tatsız tuzsuz kötü bir fast food combo'su gibiydi. Hiç öyle resimdeki canıım In-n-Out gibi değil. Ah, canım # 8, nasıl da getirmişti çantasında...
Olsun, bitti gitti. Her şey boktan, rüyalarım bari fantastik olsun dedik, çıkana bak, gerzekler combosu.
Monday, June 8, 2015
" Nerdesin aşkım? Balkondayım aşkım! "
Resim çok çirkin resme girenler daha da çirkin ancak seçim sonrası olması itibariyle manası güzel o yüzden sayfayı kirletmiyorlar diye kendimi kandırıp bu güzel güne başlangıç olsun, sabah keyfi olsun istedim. Uzun sürdü gerçekten geleceğin gelmesi ama oluyormuş işte hayatın kendi döngüsünde, çizgisinde.
Felsefi veya özlü sözlere gerek yok. Bugün güzel bir gün bizim için. Şimdi gemiyi ilk terk edecek farelere bakalım biraz. Sırf eğlencesinden.
Felsefi veya özlü sözlere gerek yok. Bugün güzel bir gün bizim için. Şimdi gemiyi ilk terk edecek farelere bakalım biraz. Sırf eğlencesinden.
Friday, April 3, 2015
Dream on # 3
Aslında bayağı güzeldi onunla uyanmak. Sanki eski günler gibiydi. Eski derken ama epey eski. Öyle böyle değil, on yılları bulur. Bugünkü hali ile alakası yok zaten. Bugünkü hali dediğim de nereden baksan en az 5 yılı vardır böyle. Elbette "sabah kalktım baktım böyle olmuşum ben" gibi bir durum söz konusu olmadığından, her gün artarak geldi, geldi ve ulaştı bugünkü haline.
Bugünkü hali benlik değil. Yapamıyorum. Ama eski hali güzeldi. Belki hiçbir zaman rüyamdaki hali gibi değildi hiç öyle olmadı ama güzeldi. Ben güzel buluyordum, o hiç kendisi için öyle düşündü mü bilmem ama ben güzel buluyordum. Her şeyden öte benim için özeldi, kıymetliydi. Bugünkü hali ile karşılaştığımda ise içim daralıyor, sanki tepeme siyah bir yağmur bulutu geliyor ve o hiç de romantik olmayan çamur gibi yağan yağmurlardan yağdırıyor gibi hissediyorum.
that's life! Hayatta her şey var. İyilik de kötülük de güzellik de çirkinlik de başlangıç da son da. Olur yani, sorun yok. Ama cidden güzeldi onunla uyanmak.
Bugünkü hali benlik değil. Yapamıyorum. Ama eski hali güzeldi. Belki hiçbir zaman rüyamdaki hali gibi değildi hiç öyle olmadı ama güzeldi. Ben güzel buluyordum, o hiç kendisi için öyle düşündü mü bilmem ama ben güzel buluyordum. Her şeyden öte benim için özeldi, kıymetliydi. Bugünkü hali ile karşılaştığımda ise içim daralıyor, sanki tepeme siyah bir yağmur bulutu geliyor ve o hiç de romantik olmayan çamur gibi yağan yağmurlardan yağdırıyor gibi hissediyorum.
that's life! Hayatta her şey var. İyilik de kötülük de güzellik de çirkinlik de başlangıç da son da. Olur yani, sorun yok. Ama cidden güzeldi onunla uyanmak.
Wednesday, March 18, 2015
Wednesday, March 4, 2015
Sabah
Uzun zamandır en güzel sabah. Güneşin girdiği, bir nebze olsun baharın hissedildiği, her şeyin normale döndüğü güzelleştiği bir sabah. Değil evden, hayallerde yaşatılan kendi küçük dünyamızdan çıkınca içine girilen çirkinlik ve çirkin insanlar hala hayatta hala baki duruyor da çok önemsemiyorum. Herkes ölüp gidiyor işte, o da ölecek, diğerleri de. Ama hiçbir zaman güzel ve erken sabahların olmasını engelleyemeyecekler.
Ha, bir de sabah ne kadar güzel bir şeyken aynı adı taşıyan ama değil güzel rezilliğin resmi olan bir gazete de var ki...Yazık deyip geçiyorum.
Ha, bir de sabah ne kadar güzel bir şeyken aynı adı taşıyan ama değil güzel rezilliğin resmi olan bir gazete de var ki...Yazık deyip geçiyorum.
Tuesday, February 24, 2015
Dream on # 2
alt başlık: Kennedy'nin Dönüşü
Arka arkaya dream on olunca insan şaşırıyor, Freudyen bir heyecana kapılıyor. Allah'tan bu seferki öyle sıkıcı, gergin, sevimsiz ve çirkin insanoğulları ile ilgili olmayıp aksine hem heyecanlı hem de komikti. Haliyle güzel de uyandım bu şahane dream on sayesinde. Tam da ihtiyaç duyulan buymuş demek ki. Biraz hafiflik, basitlik, güzellik, çok şey değil yani. Şu bir gerçek ki buranın insanından da, milletinden de, ruhundan da, havasından da, gerginliğinden de, çakallığından da tiksindim resmen. Daha da boktanı keşke yalnız ben olsam böyle hisseden. İçinden yeni bir ülke çıkar, o kadar kalabalık.
Ehhh...Yine nereden nereye. Kennedy'den çirkinliğe gittik. Ne gerek vardı, yaz bitir işte.
Friday, January 30, 2015
Breathe-Respire
whatever.
Güneş var. Hava güzel. Soğuk değil. Korkunç programlı ve uzun ve yoğun bir to do list var ama salla bebeğim, it's soulshine...Belki cuma eğlencesi dahi yazarım o kadar sunshine mutluluğu.
Sunday, January 11, 2015
Never on sunday # 2
Her yer kar, her yer buz tutmuş derken sinemalarda doğru düzgün film olmaması, havanın sıkıcı şekilde siyah olması derken pazar günü bir anda yükselen güneş derken, sabah kahvaltısında pek özlediğim, aylardır göremediğim, gördüğümde de deli gibi çok şey anlattığım Big K. Sister ve pek sevdiğim E. ile olup, şahane eggs benedict yiyip, hatta güneşten terleyip hatta hava değişikliğinin şekerimi düşürmesi ile günü kapatacakken bir anda gecenin içine doğan güneş gibi güzel insan Totti ... Ah bebeğim ya, nasıl da güzel nasıl da cool ! Özlemişim futbolu da Totti'yi de, itliği de, serserliği de, biraz rahat olmayı da ...
Thursday, December 25, 2014
Sabah Keyfi # 5
Garip, garip, çok garip bir ay, bu aralık ayı. Hem güldüren, hem düşündüren hem heyecanlandıran hem de az biraz tatlı tedirgin eden garip bir ay bu aralık.
"Touche du bois" bebeğim!
P.S. Ey schadenfreude !!! Ne kadar büyükmüşsün ki korkudan ağzımı açamıyor, tek kelime edemiyorum. Ama yalan da değil hani, açtığım anda yaşadığım bokları düşündükçe herhalde en iyisi bu. Sana da respect! Büyük güçsün resmen!
"Touche du bois" bebeğim!
P.S. Ey schadenfreude !!! Ne kadar büyükmüşsün ki korkudan ağzımı açamıyor, tek kelime edemiyorum. Ama yalan da değil hani, açtığım anda yaşadığım bokları düşündükçe herhalde en iyisi bu. Sana da respect! Büyük güçsün resmen!
Friday, November 14, 2014
Sabah keyfi + cuma keyfi
Çok doğru değil mi? Birinin ipod'una, hazırladığı müzik listelerine bakmak onun karakteri hakkında çok şey söylemiyor mu bize? Geçenlerde seyrettim Begin Again'i. İçinde müziğin, müzik tutkusunun bu kadar yoğun olduğu ve bu duygunun yansıtılabildiği ender filmlerden. Acıklı veya sıkıcı romantik komediye kaçan bir film ise hiç değil. Hem de hiç benlik olmayan şekilde İsveçli'nin tavsiye ettiği sitelerden birinde seyrettim, kendime de inanamadım böyle bir şey yaptığıma.
Eğlenceli, New York temalı, müzik dolu, yaz dolu, yaptığına inanç tutku dolu...Tamamdır o halde, yeter de artar bile. Gayet güzel olmuş işte. 2013 tarihliymiş. Hala sonbaharı, soğuğunu, yağmurunu, tam hissettirmeyen (iyi ki hissettirmeyen) bir cuma gününe denk düşenbu kasım gününün erken saatlerde hissettirdiği keyfin en iyi anlatıldığı kare budur belki de...
Müzik olsun, kitap olsun, yemek olsun, kahve olsun, içki olsun, tiril tiril ruh hali olsun yani keyif olsun kafi...
P.S. "Yanlış anlamlar yüklenen yazıların anlamlarını değiştirme enstitüsü" gibi bir yer oldu blog. Şaşırılacak bir şey değil; daha önce de defalarca oldu burada yazılanları kendisi veya kendi çevresindekiler hakkında olduğunu sanmalar, sanrılar filan. Durum zaten öyle olmadığı gibi gayet sıkıcı bir durum bu insanoğlunun bütün dünyayı kendi etrafında dönen sıradan bir gezegen gibi görmesi. Elbette bütün bu sıkıcı egosentrik öğelerden ayrı olarak Sekvotka'nın telefondaki hafif telaşlı hali çok şahane, bir o kadar kadim dostluğunu yansıtır vaziyetteydi...Okuduğunda doğal olarak telaşlanıp aramış ama bebeğim, yanlış anlamış. Olsun! No worries! Bu coğrafyanın getirdiği her türlü manasızlığa rağmen her şey gayet yolunda, bizim cephede de rahatsızlık edici bir değişiklik yok. Ha, gündeliğin ruhlarında, paylaşımlarında ilişkilerinde var ama oralarda her daim kaynayan, kıpırdayan şeyler var, Dorian Gray'in yadsınamaz etkisi her daim mevcut. Ama that's life. Üzülecek, hayıflanacak bir durum yok. whatever. Benim kaale aldığım ise önceki gün telefondaki Sekvotka. Sekvotka'lığını gösteren bir Sekvotka. Gerisi ile ilgilenmiyorum; üzerine alınacak alınsın. Zaten yıllardır böyle gelmiş böyle gidiyor.
Eğlenceli, New York temalı, müzik dolu, yaz dolu, yaptığına inanç tutku dolu...Tamamdır o halde, yeter de artar bile. Gayet güzel olmuş işte. 2013 tarihliymiş. Hala sonbaharı, soğuğunu, yağmurunu, tam hissettirmeyen (iyi ki hissettirmeyen) bir cuma gününe denk düşenbu kasım gününün erken saatlerde hissettirdiği keyfin en iyi anlatıldığı kare budur belki de...
Müzik olsun, kitap olsun, yemek olsun, kahve olsun, içki olsun, tiril tiril ruh hali olsun yani keyif olsun kafi...
P.S. "Yanlış anlamlar yüklenen yazıların anlamlarını değiştirme enstitüsü" gibi bir yer oldu blog. Şaşırılacak bir şey değil; daha önce de defalarca oldu burada yazılanları kendisi veya kendi çevresindekiler hakkında olduğunu sanmalar, sanrılar filan. Durum zaten öyle olmadığı gibi gayet sıkıcı bir durum bu insanoğlunun bütün dünyayı kendi etrafında dönen sıradan bir gezegen gibi görmesi. Elbette bütün bu sıkıcı egosentrik öğelerden ayrı olarak Sekvotka'nın telefondaki hafif telaşlı hali çok şahane, bir o kadar kadim dostluğunu yansıtır vaziyetteydi...Okuduğunda doğal olarak telaşlanıp aramış ama bebeğim, yanlış anlamış. Olsun! No worries! Bu coğrafyanın getirdiği her türlü manasızlığa rağmen her şey gayet yolunda, bizim cephede de rahatsızlık edici bir değişiklik yok. Ha, gündeliğin ruhlarında, paylaşımlarında ilişkilerinde var ama oralarda her daim kaynayan, kıpırdayan şeyler var, Dorian Gray'in yadsınamaz etkisi her daim mevcut. Ama that's life. Üzülecek, hayıflanacak bir durum yok. whatever. Benim kaale aldığım ise önceki gün telefondaki Sekvotka. Sekvotka'lığını gösteren bir Sekvotka. Gerisi ile ilgilenmiyorum; üzerine alınacak alınsın. Zaten yıllardır böyle gelmiş böyle gidiyor.
Wednesday, November 5, 2014
Monday, October 20, 2014
Hem pazartesi, hem başlangıç
Öyle olsun...Başlangıçlar olsun, keyifli mutlu olsun, uzak olsun, olduğu gibi olsun, sabah erken olsun, güneşli olsun, tiril tiril olsun ...
Chicago 'ya bayılıyorum. Hele bu şarkısına, Beginnings , sonlara doğru özellikle de 4. dakikadan itibaren insana kendisini kaybettirecek kadar coşturup dans ettirmesine ise resmen kendimi kaybediyorum. "Only the beginning. Only just the start " .
Tamam, arada kaytarmaya izin var ...
Chicago 'ya bayılıyorum. Hele bu şarkısına, Beginnings , sonlara doğru özellikle de 4. dakikadan itibaren insana kendisini kaybettirecek kadar coşturup dans ettirmesine ise resmen kendimi kaybediyorum. "Only the beginning. Only just the start " .
Tamam, arada kaytarmaya izin var ...
Subscribe to:
Comments (Atom)


















