Tuesday, May 20, 2008

Türk insanının çocukla imtihanı

Çocuk ilginç bir şey. Ben öyle çocuklara bayılan veya düşkün bir insan olmadığım için pek ilgilenmiyorum çocuklarla. Ancak böyle bir söylem böyle bir düşünce toplum içinde kişiyi ufak çaplı "public enemy" yapıyor. "nasıl çocuk sevmez ki bir insan?" "aaaa ne kadar ayıp, ne kadar yazık" gibi. Elbette yazıklık bir durum yok ortada. İlgilenmediğim başkalarının çocukları, başkalarının hayatları. Hiçbir şey ifade etmiyorlar bana. Ne sevimli buluyorum, ne akıllı buluyorum, ne de sadece çocuk olduğu için sevimli olmasi gerektiğini düşünüyorum. Kısacası ilgi alanıma pek girmiyorlar, girmesini de doğru bulmuyorum zaten.
Bu ilgi, sevgi durumu elbette ki benim ve çok sevdiğim çok yakınım olanların çocuğunda doğası gereği farklı olacaktır. Ki oluyor. Benim seveceğim ilk çocuk doğacak sonbaharda. Şimdi Windy City'de çok sevdiğim B.U. ile beraber yaşıyor, nefes alıyor. Geçtiğimiz ay varlığını ilk öğrendiğimde bende bir heyecan, sanki kendiminkini taşıyorum. Beni iyi tanıyan insanlardan olan B.U. çok şaşırmadı hatta mantıklı yorumlarını " herhalde ki seviyorsun çocukları. ayrıca elalemin çocuğunu sevmenin ne gereği var ki" diye yaptı. Şimdi takip ediyorum, ultrason resimlerine bakıyorum büyümüş mü diye. B.U.'yü çok sevdiğim çok farklı gördüğüm için olsa gerek tüm bunlar. Kısacası bende bir heyecan! Doğumdan sonra atlayıp Windy City'e gideceğim, o kadar sevindim.

Gelelim başlığa...Dün Mudanya'dan kalkan feribotta gerçekten türk milletinin bu imtihanı geçemediğinin göstergesiydi. Hadi bebeklere bir şey demiyoruz, dişi çıkıyordur gazı vardır huysuzdur olabilir ama 3 yaş sonrası çocuklar laftan anlayabilir diye düşünüyorum. Ancak çocuklardan öte aileler vahim. Kendi bilmez aileler, çocuğu ağlatan aileler, çocuğu şımartan sevimsiz aileler, konuşmayı bile beceremeyen cahil aileler her şey vardı ve kelimenin tek anlamıyla kabustu. O kadar ki "çocuklarınıza sahip çıkın" diye anons bile yapıldı.

İster public enemy ilan edileyim, ister kalpsiz gözükeyim ama benim için yabancı olan veya tanıyıp da yine yabancı olan insanların çocuklarından hoşlanmıyorum, onları sevimli, şeker, cici bulmuyorum. Ama benimki ve benim takımınkiler ayrı...

P.S. O kadar laf ettim ama şunu da gördüm ki, anne babası biraz daha medeni, biraz daha ortalamadan farklı olan ailelerin çocukları da gayet medeniydi. Sessiz, sakin, sevimli öyle illa sevimliliğini gösterip de şımaracak diye aptal akrobatik ve antipatik hareketlerde bulunmayanlar çocuklardı. İşte o çocuklarla uçağa da binilir, fil sırtında Hindistan'da da gezilir, elele pazar gidilip onun hasır çantasına taşısın diye elma da konulur.

P.S. (2) Gerçekten o kadar uçağa bindim, çeşitli ülkelerin havayolları ile uçtum ama bizimkilerin olduğu uçaklardaki kadar ağlayan, atlayıp zıplayan, yerlerde tepinen, koltuğu itekleyen çocuk görmedim (bebeklerin basınç ile ağlamasından bahsetmiyorum). Nedense beğenilmeyen ecnebilerin çocukları hiç böyle spastik çocuk hareketlerinde bulunmuyorlar da bizimkiler bulunuyor sadece.

No comments: