Tuesday, May 13, 2008

Sabah sabah "sadece"

Pek öyle şiirden anlayan veya seven bir insan olmadığım için J.A. & F.A. evlatlarının bu haline pek üzülürlerler. Eksik bulurlar "şiir sevmememi" hatta entellektüel olarak hiç yakıştıramazlar bu durumu ama yapacak bir şey yok sevmiyorum işte.
Yine de arada bir bu eksikliğim bazen bir hissiyat yaratmıyor değil.
Aşağıdaki gibi. İçimden geldi yazayım, "şansımı" bir kez daha dile getireyim, beni bilenlerin bildiği gibi güleyim dedim.

*
Dördümüze

Geldi dört güvercin
suda yıkanmak için
Su mahpushane yalağındaydı
Ve güneş
güvercinlerin
gözünde, kanadında , kırmızı ayağındaydı.

Girdi dört güvercin
yıkanmak için
suyun içine.
ve kederli toprakta dört insan
baktı dört güvercine.

Güvercinler hep beraber
güneşi taşıyıp kırmızı ayaklarında
uçabilirler.
Durdurmaz onları demir ve duvar.
Güvercinlerin yumuşak kanatları var.
Ve kanatlar
Şimdi burada, şimdi damın üzerinde.
İnsanların kanatları yok
İnsanların kanatları yüreklerinde.

Dört güvercin
güneşe varmak için
yıkandı, uçtu sudan.

Nazım Hikmet, İstanbul Tevkifhanesi, 1938

*

Elbette kelimelerin anlamı, metaforları tek ifadeli değil; başka başkadır. Ne de olsa Nazım'ın şiiri bu. Ben ise kendi istediğim gibi algıladım, hoşuma gitti, gülümsedim ve içimden geldi. Ne de olsa şiir böyle bir şey; herkes kendisine göre algılayabilir, kendi içindekine göre hissedebilir.

Bu arada ben ve "içimden geldi" halim hiç değişmeyecek galiba.

No comments: