Saturday, August 25, 2007

Sabah III

Nedense pek bir keyifli bir sabah bu (gece feci kabuslar görmüş olsam da)... Her şey bir derli toplu, ferah, lacivert-beyaz, dingin geliyor. Hele lacivert-beyazlar uçuşuyor resmen, pencereden sarkıyor, güneşi engelliyor ve sanki uçuşan sparkle saçıyorlar etrafa. Ya da ben iyice Pollyanna kılıklı bir şey oldum, manasız şeylere mutlu oluyorum.

whatever....

P.S. Sabah "down on my knees I'm begging you, don't leave me" diye sözleri olan ve sıklıkla dinlediğim radyo kanalında çalınan şarkıyı duydum ve yüreğim sıkıştı. Nasıl sözlerdir bunlar ya? Söyleyen de bir kadın ayrıca. Hayatta anlamam bu durumları. Bana "fazla fazla" geliyor bunlar. Çok sevmeyi, çok üzülmeyi, yerlerde sürünmeyi anlayabilirim, bunlara itirazım yok, olmadığı gibi aynen de yaşarım ama böyle söylemler hiç anlamadığım, kabul de edemediğim şeylerdir. Neden? Neden böyle şeyler yapmak ister insan? Onu kaybetmemek için mi? Ama kişi kendi haysiyetini kaybedince onu da kaybetmiş olmaz mı? Karşısındakini yerlerde kendisine yalvarır pozisyonda gören biri ona artık saygı duyar mı? Belki yine ben, ben olduğum için anti ve keskin konuşuyorum, yapabileceğim bir şey yok ama ben yapamam öyle şeyler. Gerçekten yapamam, yapsam ben ben olmam zaten (sanıyorum kendine saygı ve ona saygı benim için olmazsa olmazlardan bu hayatta. aksi hallerde hiç çekici gelmiyor bana)

P.S. (2) Sabah eklerinde gördüğüm o Cesare Paciotti ne kadar acayip ve sevimsiz bir tip öyle. Saçlarının kesimi, rengine verilen çaba, feci gömleği, ultra yanık teni, baş parmağı ile verdiği poz... Aman derim kaçarım resmen. İşte italyanlarda da vardır böyle acayip erkek tiplemeleri. Yanılgı hepsinin ultra yakışıklığı olduğudur, çünkü değildir. Hele bir de o güneş gözlüklerini alınlarına takınca amannn yarabbim diye düşünüyor insan. Mantığını anlayabilmiş değilim, sorduğumda da cevap alamadığımdan kültürel bir şey deyip geçiyorum. Bir de o kadar erkek gömleği diye ölen biten ben, şu adamın giydiği gömleğe bir kuruş vermem, o kadar feci (markası, fiyatı ne olursa olsun çirkin çirkindir işte)

Neyse, lacivert-beyaz, huzur, müzik...

No comments: