Monday, September 17, 2007

Özledim, özledin, özledi ve özledik...

Başlığın hiç öyle romantik veya sevgi böceği bir anlamı yok ( ya da acıklı bir anlamı); o yüzden de fantastik düşünce ve yorumlar yüklemeye de gerek yok
Sadece özledim.

Hep o söylenen, eğlenilen, anlatılan komik halimi özledim. Başıma gelen komik olayları özledim. Sapık rüyalarımdan uyandıktan sonra güne gülerek başlamayı özledim. Bunları heyecanla anlatmayı, anlattıktan sonra "ya gerçekten şoktayım" lafını duymayı, sapık mesajlarımı yanlış insanlara göndermeyi, gün içerisinde fantastik diyaloglar yapmayı daha birçok şeyi özlediğim gibi özledim. Belki de en çok yakınım olan insanlarla teklifsiz olmayı özledim. Onlardan ders verircesine bir ses tonu ile zevzekçe laflar duymamayı özledim. Başıma gelen acayip olayları o tarif edilemez teklifsizlikte komik komik anlatırken "artist misin lan sen?" dendiğinde "yok daha senin kadar değilim yavrum" deyip kahkahalara boğulmayı özledim. Hatta o kadar ki şuraya sıradan abuk subuk olayarı değil benim abuk subuk olaylarımı yazmayı özledim.

Son 1 haftadır budur içim dışım.Galiba bu duruma bir de pms eklenince iyice transparan oldum sanki. Geçen gün M.'ye evde (ismini bilmediğim ama hani vardır ya tüp içerisinde satılır, içinde köpük vardır onlar üflenir her taraf köpük olur. nedir onun adı ya?) köpük yaptım, haliyle pek bir güldük de daha da sürekli ve kalıcı olmasını istiyorum. Biter herhalde bu mevsimler arası ruh gel-gitleri, tides, up&downs durumları.

Bitti. Çıktım.

imza: princess of tides

P.S. 1,5 ay sonra döndüğüm spor salonunda yaptığım düşünce jimnastiğinde anladım ki özlediklerim arasında en çok kendimi özlemişim. bu sırf kendini sevme, beğenme ile ilgili değil. sadece kendime ne kadar iyiysem, kendimi ne kadar seviyorsam bunun dışarıya, diğerlerine yansıması da o kadar + oluyor.

No comments: