Tuesday, April 17, 2007

Quo Vadis

Aslında şu günlerde çevremde quo vadis diye soracağım birkaç kişi mevcut olsa da, sormuyorum. Zamana bıraktım bazı işleri. Her an olabilecekleri, sürprizleri görmek, yaşamak hoşuma gidiyor, inanılmaz eğleniyorum, keyif alıyorum...

*Bu arada makrobiyotik hayatıma geri döndüm. Kadim dostum Sekvotka okuyunca muhtemelen ekran karşısında gülmekten kırılıp hemen telefonla "ne biyotik ne biyotik" dese de, ben biraz böyle yaşayayım, arınayım toksinlerden (hoş bende pek inandırıcı bulmuyorum ama deneyeyim, reflü filan zorluyor beni).

* F.A. komik aramalarına devam ediyor. Dün gece Sefiller 'i seyretmiş, çıkışında aradı "çok güzeldi" diye. Tabii ben sahne sanatlarına duyarsız insan olarak "hmm mmm" diye burun kıvırdım. Bu seyahatinde farkettim ki, F.A. kesinlikle London insanı. Şehirdeki o modernite ile 19. yüzyıl Charles Dickens romanlarından kesitler taşıyan dokuyu solumanın kendisini iyi geldiği kanaatindayim. Melankoli de böyle bir şey sanki. Ne var ki komiklikler devam ediyor çünkü zar zor, 5 dakika kısıtlamalı şekilde internete bağlandığı yerden, bana yazdığı maili hemen kesip "ben bir cimbom'a bakim ne yapmışlar" diye not düşmüş. Ne diyeyim ki, whatever happens happens
****

F.A. akşam Arsenal-Manchester City maçına bilet bulmuş...Hem bilet bulduğu, hem de stattaki biletçi ile de GS muhabbeti yaptığı için pek mutlu. "siz de bundan 20 yıl önce Manchester City'i elemiş, Berkant'ın şarkısını statta söylemiştiniz ama orada kaldınız işte" diye de kinayeli kinayeli eklemeden edemedi. Ne diyeyim yalan da değil ki...

1 comment:

sekvotka said...

eh enteresan bir durum tabii. makrobiyotik hayatının olabildiğince mikro kalması her daim. iki gun sonra senden patates kizartmasi bira laflari duymaya baslar miyim? pek tabii ki :))