Saturday, September 6, 2008

Okullar açılırken...

Geçen gece sordular "ne kadar yıllık ücret?" diye ben de tam bilmediğim için 12-13 bin lira dedim ki yanlışmış 18 bin küsür alınıyormuş. Bunun üzerine "o kadara parayı özel üniversiteye vereceğime yurtdışına gönderirim çocuğumu" dememle "senin okul ücretlerinden haberin yok galiba" söylemi geldi. Haliyle konu hakkında hiç fikrim yok. Fikir sahibi olmamla beraber ufak çaplı bir şoka girdim.
Robert Kolej 30 bin lira alıyormuş, bizim franco okullar da 20 bin küsür. Anaokul denilen şey de 5 binler civarında geziyormuş (bunlar sanıyorum yabancı okulların anaokulları). Fakat en çok servis ücretlerine koptum. Yine Robert'inki 4 bin liraymış. Yazı ile dört bin, rakam ile 4.000 lira. Okkalı bir çüş demek istiyorum. Nereye gidiyor ki o servis? Mars'a mı?

Bizim zamanımızda yabancı okullar yine pahalıydı ama böyle 30 bin liralar filan değildi, ödenebilir ücretlerdi. Arada bir aksardı, Soeur Paule gelip usulca, öğrenciyi rencide etmeden taksitin ödenmediğini hatırlatırdı ve her şey devam ederdi güzelce. Hiç kimse öyle dünyalar kadar zengin değildi ama her şeyi yapabiliyor hiçbir şeyden geri kalmıyorduk.

Hele servis... Her ayın ilk günlerinde kah zarfın içinde kah katlanmış banknotlar halinde sabah binince Bülent Abi'ye uzatırdık. En havalı servis bizimkisiydi çünkü bizde Bülent Abi vardı. Ortalama türk erkeğinin ulaşabileceği en yakışıklı erkekler arasındaydı. Bülent Abi, babası Kenan Amca Yeşilköy, Bakırköy, Ataköy hattını paylaşıyorlardı. Kenan Amca'nın arabası daha disiplinli iken bizde Bülent Abi vardı, rahattık, istediğimizi dinliyorduk, camlardan sarkıyorduk, arkadaki 5li koltukta azıyorduk. Ki ben bir gün çok azgınlık yapmışım ki artık adamın canına tak etmişti 1ere,2eme derken 6eme'de bir akşam eve dönerken arabayı durdurdu, dikiz aynasından bakarak "seni yarından itibaren almıyorum" dedi. Ben de "peki" dedim. Evde J.A. & F.A.'ya söyledim "artık servisle gitmiyorum" diye akşam Bülent Abi aradı "biraz fazla yaramazlık yaptı elbette geri dönebilir" dese de J.A. "Bülentciğim kendisi kararını vermiş yaptıklarının sonucuna katlanacakmış teşekkür ederiz her şey için" diye cevap verdi ("ciğim" ekinin sebebi de aslında yakındık, çok severdik birbirimizi, hatta çiroz'dan çarşı'ya taşındığımızda bülent abiler yardıma gelmişlerdi, o kadar yani).
Sonra benim dolmuş maceram başladı ki harikaydı. Her sabah çarşıdan Taksim'e kool Alman'lı, İtalyan'lı çocuklarla gitmeye başlamıştım. Bülent Abi ile de 2 yıl konuşmadık, zaten görmedik de birbirimizi ama 8eme'de mezun olmaya doğru ilerlerken bazen dönüşlerde servise bindim, eskisi gibi olduk.

Kıssadan hisse eski okul günleri böyleydi, kim bilir daha eskileri nasıldı ama biz çok eğlendik. Şimdiki gibi değildi zaten. Hala duyduğum 30 bin liradanın şokundayım. Kaç yıl bu okul? 4 mü yeni sisteme göre? Bir de sosyal aktiviteler vardır mutlaka, sıkıysa gönderme çocuğunu. Eksik mi kalsın, gözleri yaşlı halde mi baksın sana? 30 bin lira olur sana yemeği, aktivitesi, kültür gezisi ile 40 bin lira. Bunu bir de yıllarla çarpmak lazım. Bu bütçenin sadece bir kısmı. Kimi diyebilir ki gitsin devlet okuluna. Peki o da olur ama nasıl dil öğrenecek, nasıl günü geldiğinde kapılara açılacak, nasıl olacak birçok şey? Modernleştikçe her şey sarpa sarıyor, daralıyor sanki.

2 comments:

Anonymous said...

Bulent abi arada program yapardı sabah sizi erken alıcam hepberaber kahvaltı edicez diye !! nekadar eglenirdikkk sırff kız okulu-servisi ve sürüsü olarak..

anotherstar said...

aaaa gercekten unutmusum sabah kahvaltilarini...sahra hemen atlardi "bulentttt abiiii" diye :) gercekten muthis eglendik oyle boyle degil, ama yine egleniyoruzzzz b.. oyle degil mi???