Sunday, February 15, 2009

Never on sunday: "sıkıcı internet bağları"

Şöyle dışardan, tarafsız bir gözle bakmaya çalışıyorum tabii olmuyor. Fakat deniyorum yine de.

Benimkisi de öyledir muhtemelen ama ben kendiminkini ortalık yerlerde yayınlamadığım, sevdiğim başkalarının sevdiğin sayfalarında dahi gözükmek istemediğim için haliyle de takipçisi ben sen bizim oğlan olduğundan zerre dert etmiyorum (hoş olmasa da dert edeceğimi zannetmiyorum).
Aman Allahım bazı bloglar ne kadar sıkıcı ve ne kadar boş!
Blog denilen atraksiyonda da amaç bu herhalde ; kişinin istediğini istediği şekilde anlatması. Bloglardaki "büyük cehaleti" ve "mahremiyet ihlalini" zaten geçiyorum ancak eğer yaşadıklarından yola çıkılırsa ve o insanlar bu hayatları yaşıyorsa işte biz boku yemişiz demektir; manasız duygusal hareketler, abuk subuk sevgililik, kıskançlık anıları, içinde kalanların yaşanamamasıyla fışkıran hırs ve hırslı öğreten söylemler.

Ve galiba en felaketleri ne yazık ki kızların blogları.Of ki of. Kızlar ne kadar çılgınmış da bizim haberimiz yokmuş. Resimler koymalar, rakı masasını dağıttığını anlatmalar, her türlü ince detayına kadar anlatılan vahşi geceler filan... Bazen gülmekle acımak arasında duygu ile bakıyorum sayfalara. Tesadüfen görüyorum o blogları. Özellikle aramıyorum veya listeme eklemiyorum ama o siteden bu siteye derken bir şekilde denk geliyorum ve daha ilk sayfayı okuduğumda acıma duygusu beni sarınca aynen burayı beğenmeyip üstün zeka ürünü yorumlarını bırakanlara söylediğim gibi "sağ üst köşeden x'e basıp kapatıyorum". Kimse zorla okutmuyor neticede, kapatırsın gider. Kız bloglarının çoğu feci olması (yabancılar gayet güzel bu arada. nedense bir türkler biraz acayip vaziyetteyiz) gerçeğinin yanı sıra erkek blogları da bundan daha az feci değil.

Ay ay ay. Hemen hepsi birbirinden havalı gençlik anılarını anlatmalar, ağır abi tadında öğüt vermeler, bazı sosyal bağlara övgüler... Unutmadan resim koyma hadisesi karşı cinste de var. Bence internet alemlerinin en bomba olayı her yere resim koyma hadisesi. Herkesinki bir fiyakalı, bir yanar döner pozda şekilmiş, bir "mesaj verici", bir "story teller" tadında. Ben cidden anlamıyorum internet ortamlarındaki her yere resim yerleştirme olayını. Taraftar olmadığımdan şuraya (değil şuraya msn e bile koymam) resim koymuyorum (yoksa bizimde fevkalede resimlerimiz var, snapshot olsun, başka şey olsun). Eğer bir gün kendi resmim burada yer alırsa müthiş istisnai bir durum söz konusu demektir.
whatever... İnternet istisnai güzellikte bir şey. Keza blog da öyle (aslında çok beğenerek okuduğum onlarca blog var- çoğu da bu dil dışındaki sınırlardan ne yazik ki) . Zorla değil, kimse okutmuyor o yüzden sıkılınca, okuyup okuyup hırslanılacağına kapatılıp gidilir. Ben gidiyorum, gittim de. Zor değil. Alışır insan. sen de alışırsın bebeğim.
Never on sunday ...

No comments: