Wednesday, November 19, 2008

Geceyarısı müziği





Son günlerde türk televizyon kanallarında çok rastlıyorum. Rastladıkça da önce heyecanlanıyorum bu kadar sevdiğim bir müziği duyduğum için sonra da bu kadar ortalıklarda olmasından müthiş rahatsızlık duyuyorum. Aynen çocukluğumun en güzel müzikal anısı Rimsky Korsakov'un Şehrazat'ına olduğu gibi. Yok dizi müziği olarak kullanmak, yok telif ödenmiyor diye ota boka çalmalar vs.

Reklam ve dizilerde benzer bir furya halinde yaşanan Claire de Lune veya Ayışığı Sonatı bir başkadır. Beethoven 14 no'lu c minör "quasi una fantasia" Sonatı'nı 1800lerin başında tamlıyor ve elbette rivayet olarak anlatılan bir aşk hikayesi mevcut. Çocukluk yılları dışında ilk defa SP'nin ilk sınıfındaki audiovisuel dersinde zorla ezberletilen Pierre ve Mireille'in maceralarında duymuştum. Mireille "c'est une sonate de Beethoven" diyordu (bu kadar gereksiz detayı neden hatırlıyorsam?) Pierre ile evdeki odasında otururken.

Gece, sessiz, gizli bir gecenin sonatı belki de. Claire de lune.

p.s. ludwig van beethoven'nin ne kadar büyük bir deha olduğuna dair kısa bir not: meşhur 9. senfoni'yi bestelediğinde işitme duyusunu tamamen kaybetmişti ve bütün besteleme süreci boyunca ortaya nasıl bir eser çıkardığını duyamıyordu. senfoninin prömiyerine orkestrayı yönetmek için sahneye tedirginlikle neredeyse korkarak çıktı ve en sonunda salon alkıştan yıkıldığında alkışları duyamadı ve sırtı seyirciye dönük olduğu için de insanların yüzlerinden tepkileri anlayamadı. hüzünlü ve keskin sessizlik içerisinde batonunu yere indirdi. o sırada orkestradan biri seyircileri görebilsin, insanların müziğine duyduğu sevgiyi hissedebilsin diye onu seyircilere doğru döndürmek durumunda kaldı. hüzünlü ama dahice. hüzünlü ama gerçek. hüzünlü ama ironik. that's life (magdalena'nın sözlükte yazdığı gibi galiba bu laf bir anotherstar motto'su)

No comments: