Sunday, November 16, 2008

Bir gece önceden kalan (pazar) hafızası


Dün gece M. ile gecenin bir yarısı konuşuyorduk "la mémoire affective" diye.

*Mémoire épisodique
(autobiographique, affective) : c'est l'histoire personnelle du sujet, elle est essentielle à l'orientation spatio-temporelle et à ce titre les amnésies qui la touchent sont particulièrement invalidantes en causant une désorientation spatio-temporelle.*

M. & B. ile geçen pek bir eğlenceli, pek bir keyifli, pek bir zeytinli yemekten, kara efe'den sonra ise mémoire personnelle canlandı, düşündürdü hatırlattı güldürdü unuttuklarını ortaya çıkardı. Gerçekten de giden gitmiş kalan kalmış ama neye kalmış kimde kalmış nasıl kalmış işte o da başka bir soru. Bazı alışkanlıklarını kolay kolay değiştiremeyen biri olarak topu topu üç kere gittiğim yerdir Zeytinli ("insanın gittiği meyhane öyle her gün değişmez" diye öğrettiler bana. a. ailesi olarak yıllarca refik'e gittikten sonra refik'in artık gelmemesi, yemeğin ve servisin bozulmasıyla çok zor bir şekilde bırakıp cavit'e yöneldik. pek mutlu, memnun olduk.). Gitsem de olur gitmesem ama muhtelif sebeplerle Zeytinli'ye gittik, haliyle 2 kadehten sonra mémoire personnelle'imin de açılmasıyla birden gözüme merdivenler ilişti; güldüm, söyledim, güldük ve geçtik gittik. Kalmadı, kalmadık, kalmayız da artık. M.'nin dediği gibi "biz giderken o dönüyordu".

Gecenin devamı yine her zamanki gibidir. Tanıdık, mekanlar tanıdık insanlar, Frankie ...

p.s. saçlarımda kelebekler... öyle gerzek "bebişiiimm" diyen kızlar gibi romantik kelebekler değil bunlar. londra'dan aldığım eğlenceli kurdelemsi, saç bandımsı bir şey. çok komik, çok siyah, çok küçük, çok soho, çok london, çok bobo, çok vogue.

p.s. (2) fantastik laflarıyla beni benden alan m. yine o kadar komik bir laf patlattı ki ağzım açık kaldı. hiç ilgisiz hiç beklenmedik hiç konusu değilken geçenlerde roxy'de bizi bizden alan müthiş yakışıklı u.e.'dan konuşurken "mutlu oluyorum seni gs'lılar .... " dedi, ben gülmekten neredeyse düşüyordum. ya şanslıyım ki işte böyle fantastik laflar eden arkadaşlarım, kadim dostlarım var.

p.s.(3) takım demişken allah'ın futbol topunu atmayı unuttuğu yerlerden olan gereksiz ülke isviçre'de olan f.a. az önce arayıp basel-zurich maçına gitmek için tramvayda olduğunu söyledi. futbol sevmek böyle bir şey galiba. dünyanın her yerinde maça gitmek, o coşkuyu heyecanı seyretmek istemek. of sıkıcıdır ama basel-zurich maçı.

whatever...never on sunday...

No comments: