Sunday, August 24, 2008

Never on sunday: sıcak bir cumartesinin ardından

Cuma sıcaktı, cumartesi kavruluyordu, pazar da yanıyor...never on sunday ama mümkünse Alaska'ya gidelim.

* Sabah sabah hareket edebildiğim erken saatlerde gazete eklerinden birinde okudum. Beğenmeye meyilli olabileceğim, garip yüzlü ama hoş gibi bir oyuncu kadın "hiç yemek yapmadığını, bu durumla ilgilenmediğini" söylemiş. Kesinlikle destekliyorum. Bence insanlar yemek yapmak zorunda değiller, yapmayı bilmek zorunda hele hiç değiller, olmuyorsa olmuyordur, açarsın telefonu getirtirsin ne istiyorsan. Özellikle de kadınlardan beklenen bu hal çok komik geliyor bana. Daha geçenlerde duydum "kadınlar default olarak zaten bilmek durumunda, erkek bilirse bonus oluyor" diye. Elbette bana uymayan bir düşünce. Ben biliyorum yapıyorum da sevdiğim için; kimse ne bilmek ne de yapmak zorunda. Bu hal onu eksik insan yapmaz. Neyse çok gereksiz buluyorum böyle iddaları, böyle düşünceleri, böyle ifadeleri. Kim ne yaparsa yapar, kime ne?

* Hiçbir şekilde benden değil talepkar, teklifkar bir cümle dahi çıkmamışken bizim ofsayt yine ofsaytta kaldı. Kendi söyledi, kendi "ama orası kapalı değil mi " dedi, "boşver geliyoruz biz" dedi; gelemedi. Sonra da neden ofsayt diye sorunca, bu yüzden işte. Yoksa ben istemez miyim Efsane, Padişah, Kral gibi bir lakap takmak (gerçi efsane'nin sahibi var ama dert değil) ? Bir de kızlar ofsaytı öğrenemez derler. Al işte sana eşşek gibi bir ofsayt. Ama hadi hava çok sıcaktı ona verelim bu durumu.

* F.A. ile beraber tesadüfen bir spor programı seyrederken F.A. konuşan çocuğu çok beğendi, pek bir akıllı buldu. Çocuk da bizim S.S. (isim ve soyadının değil benim ona taktığım ismin kısaltmaları bunlar. her şeyi bildiğini, yorumlayabildiğini sananlar boşuna yorulmasın diye söylüyorum) olunca ben de "aaaa tanıyorum arkadaşım benim o" dedim. F.A. da bunun üstüne "tanıştırsana beni, böyle genç GS'lılarla tanışmak istiyorum" dedi.
Tatil bitti, deniz bitip de azgın gece hayatı başlayınca karşılaştım tabii kendisiyle. Çok da iyi çocuktur, hemen söyledim, saygılı efendi de olduğu için "tabii ne zaman isterse çok sevinirim" dedi. Cidden iyi ve medeni bir çocuk. Tabii karşılaşmadan önce F.A. ile yaşadığım bu fantastik diyaloğu yemek esnasında B. ve M.'ye anlatınca hepimizin ağzından gülmekten yemekler fışkırdı. Sekvotka burada olsaydı ona da anlatırdım muhtemelen o da gülmekten sandalyesinden düşerdi.

* Yaz mevsiminden nefret ediyorum. Çok söylemişimdir bir daha söyleyeceğim. Bitsin!!!!

p.s. daha önce demiştim "öyle yazılan cümlelerden, özellikle hedefi olmayan kelimelerden gereksiz şahsi alınganlıklara gerek yok, alınılması gerektiği zaman ben söylerim" diye. söylüyorum işte bu sefer alınmak isteyen alınabilir, bence mahsuru yok.

No comments: