Friday, June 20, 2008

Cuma eğlencesi # 22

Geçen hafta üşenip yazmama sebebiyle cuma eğlencesinden eksik bırakmıştım sadık hayran kitlemi. O halde bu hafta kaldığı yerden devam etsin.
Bu hafta cuma eğlencesi 3 şehirde; Moskova, New York City, Londra.

Abramovic'in desteğiyle Moskova'da çağdaş sanat müzesi/galerisi açılmış ve paranın da gücüyle tüm jet set soğuk şehir Moskova'ya gitmiş. Suratsız duran bu kişi Charlotte Casiraghi yani Monaco prensesi kendisi. Aslında gayet güzel bir kız. Annesi Caroline'den ve donuk yüzlü anneannesi Grace Kelly'den kat kat güzel bence. Ayrıca böyle aptal paparazzilerce çekilen resimlerde suratsız bakan kadınları daha güzel daha ifadeli buluyorum.
Bu da aynı geceden ve kendilerinin kardeşi oluyor ancak hafif madde bağımlısı hatta junkie tipli bile denilebilir kendisi için. Kız ne kadar güzelse çocuk da o güzellik fazla gelmiş olmamış resim bozuk çıkmış.
Yıkıldığım an! Yarın pek bir severek seyredip dinleyeceğim Roisin Murphy'nin şu ingiliz working class kadınının lotodan para kazanıp kendisini kıyafetlerin içine atmış haline inanamıyorum. Hatta o kadar ki Queen 'in I want to break free klibindeki ev kadını kılığına girmiş Freddie Mercury gibi olmuş. O saç o elbise ki Viktor&Rolf oluyor markası (viktor&rolf'un böyle fantazi elbiseleri var ki insanların nasıl giydiğini hiç anlamıyorum) nedir diye haykırmak istiyorum. Yarın haykıracağım sahneye doğru vaziyette!

Yine Londra ve yine bir Viktor& Rolf kabusu. Oy oy demek istiyorum kendisine (ki kendisi avrupadaki prenseslerden biriymiş). Boyundaki o kurdela, eteğin kıvrımı, o ayakkabılar filan geçiyorum o kadar facia.


Güzel görüntülere geçmeden araya sıkıştırmak istedim hiç beğenmediğim ve güzel bulmadığım Heidi Klum'u. Doğal bir zarafete sahip olmayan bir insan daha, bir alman daha (bir diğeri diane kruger'dir). Saçları, saçlarının rengi (aslen sarışın değil, kumral kendisi. bir başka sıradan bulduğum insan gywneth paltrow gibi doğal sarışın tahmin edilenlerden), modeli, dudağındaki kırmızı rujun ten rengi ile olan uyumsuzluğu, yüzüne yapışık gülümsemesi ile gereksiz bir insan daha. Hele o duruş. Otistik gibi. Ayrıca elbise de kötü. Hemen geçiyorum.
Ve New York. Haute Couture markası Hervé Leger bir başka tasarımcı Max Azria'nın çizimleriyle tekrardan hayata dönmüş (ama haute couture olarak değil, prêt-à-porter olarak) ve partisini de NYC'de yapmış. Soldaki Lou Doillon. Annesi gibi gayet ince insanlardan. Diğerini tanımıyorum ama her ikisi de yeni kuşak Hervé Leger giyiyorlar. Bana göre elbiselerin boyu bayağı kısa, yakışmaz ama uzun ve güzel bacaklara sahip olanlar giysin bence.

Deyip gece hayatına dönüşünü yapmış Hana Soukupova'ya geliyorum. Bence de böyle elbiseleri kendisi giysin, taşısın. Elbise gerçekten olması gerektiği gibi duruyor üzerinde. Çok da güzel pek de güzel olmuş deyip bitiririm bugünü. Hem mail aracılığı ile müzik dersi vol. 1, hem moda, hem akşama hem haftasonuna hazırlık, hem koşuşturma, yoruldum valla. Bitti gitti bugün, belki de bu haftasonu. Şimdiden kestiremedim.

1 comment:

Anonymous said...

brit pop!!!:))))