Sunday, December 23, 2007

Never on sunday VIII

Başlık never on sunday ama saata bakınca günün neredeyse yarısı geçmiş gitmiş bile. Cumartesi gecesi eğlencesinden eve günün ağardığı, neredeyse bakkalın açıldığı saatte gelince böyle oluyor ( fantastik kıyafet hazırlıklarının, fantastik telefon konuşmaların ardından ancak çıkıldığında normal olarak kabul edilmesi bir dönüş saati).

whatever ...

Günlerdir, çocuk yaşta hamile kalıp bebek sahibi olma hadisesini yazacağım da unutuyorum bir şekilde. Ebeveynlerinin hırsına çocuk yaşta kurban olan Britney Spears'ın 16 yaşındaki kız kardeşi hamileliğini açıklamış muhafazakarlık ve dekadansın yaşandığı ülkede. Ve tabii daha da ilginci çocuğu doğuracak olması. Hadi bizde, 3. dünya kabul edilen bir ülkenin taşrasında başka şartların, eğitimden uzak başka hayat biçimlerinin sürdürüldüğü bölgelerde ne yazık ki olağan bir vak'a olmasını anladık ama televizyon önünde, sahne üzerinde geçen, her daim bahar havası yaşanan melekler şehrinin en pahalı semtlerinde milyon dolarlık evlerde yaşayan insanların böylesine aptalca bir hareketi nasıl yapabildiğini anlamakta zorlanıyoruz. Gerçi Amerika'nın çok muhafazakar bir ülke olduğunu, kürtajın birçok eyalette yasaklandığını, televizyon dizilerinde bu konuya hiç değinilmediğini veya değinilse de sonucun-sebebi her ne olursa olsun ki buna istemeyerak kaza olarak yapmak veya tecavüz de dahil- çocuğu yapma çözümüne gittiğini biliyoruz. Gerçekten de hiçbir açıklama bana hangi konumda olursun, ne kadar paraya sahip olursa olsun, 16 yaşındaki bir kız çocuğunun çocuk sahibi olmasını haklı kılamaz, mantıklı bir hale dönüştüremez. Çocuk olan çocuk sahibi olursa, gün olup da içindeki ses "neden çocukluğunu yaşamadın, neden oyun oynamak yerine bebek bezi değiştirmeyi tercih ettin, neden böylesine sağlıksız seçim yaptın" dediğinde neler olacağından kim sorumlu olacak? Beceriksizlikle, umarsızca, hatta tüm hayatını değiştirme sebebi olduğu için onu suçlayarak, belki de nefret ederek büyütüp ortaya çıkardığında bugün onları koruyup gözetmesi, eğitmesi, doğru yola yönlendirmesi gereken vasileri ne diyecekler? İşte yitip giden bir hayat daha.İşte gereksiz bir aktivite daha. Yakında Beşiktaş'ta açılacak olan yeni alışveriş merkezinde de yer alacak olan ingiliz modacı Paul Smith futbol topu tasarlamış, daha doğrusu giydirmiş, Anna Wintour 'un Vogue da bunu "must have" objeler listesine almış. Nedir bu ya? Ve neden? Bunu kim alır? Alsa bile bu top oynanmak için değil herhalde, büfenin üstüne, dantel üzerindeki çin biblolarının yanına koyarlar diye düşünüyorum. Ya da belki muhteşem insan David Beckham'a kendisinden daha da muhteşem karısı evlerinin bahçesinde oynaması için hediye edebilir, giydiği kıyafetlerle uyumlu olması babında...Offf.

Gerçekten never on sunday...

No comments: