Friday, August 21, 2009

Cuma eğlencesi, 18

Gayet keyifliyim çünkü gerçek beautiful people eğlenmeye karar vermiş ve kendini gecelere, davetlere atmış, ortaya bir sürü resim çıkmış...

Gentlemen prefer blondes. Demek ki böyle bir şey var çünkü bu kadar kadının kendi doğal saç renklerinden vazgeçip boya ile sarışın olmak istemeleri boşa değil. Ya da genel estetik algısının tek düzeliği ile ilgili de olabilir. Nedir o? Sarışın mavi gözlü beyaz tenli güzel, masum ve temizdir ayrıca korkutucu yani terorist filan değildir. Oysa esmer koyu renk saçlı koyu renk gözlü koyu renk tenli yani kısacası "koyu" olanlar zaten koyular, muhtemelen güvenilmez ve korkutucudurlar, güzel zaten olamazlar. Adı üstünde eğlence ve fani bir keyif hali ola cuma eğlencesine sosyoloji kattım ama ne yapayım tutamadım kendimi. whatever... Sağdaki Mélanie Laurent ve soldaki Bavyera'lı köylü güzeli ifadesiz sarışın kadın modeli Diane Kruger. Mélanie Laurent güzeller güzeli, Paris filminde büyüleyen bir insan ama nedense sarışın olmuş ve çok kötü olmuş. Yazık. Kendi kumral halinde çok güzel ifadeli bir kızdı ama sarışın olarak o kadar "sarışın" olmuş ki üzülmekten başka bir şey yapamadım. Diane Kruger ise zaten o kadar sıradan o kadar ifadesiz ki kırmızı ruju dahi bir albeni kazandıramamış, Mélanie'nin yanında duruvermiş öylecene. Hoş diğeri de hafif babaanne tarzında durmuş ama normal şartlarda kendisini çok beğendiğim için geçiyorum.

Yeni ikon ilan edilenlerden ingilizlerden Alexa Chung. Amerika'da programı filan ama tam olarak ne yapıyor bilmiyorum. Yalnız, ikon ilan edilmek galiba böyle bir şey. Kalıplara sığmayan, tanımlanamayan bir durum var ikonlukta. Ne yapsan olur, ne yapmasan olur, bir şekilde ünlüsün ikonsun, para da kazanıyorsun gayet güzel bir hayat bu azizim. Alexa Chung'a dönersek öyle çok özellikli değil ama çekik gözlü biraz farklı yani değişil bir hoşluğu var çok sıradan değil ama biraz fazla ince. Ha bir de giyim tarzı her daim tutmuyor. Bu da herhalde yine ikonlukla ilgili bir durum çünkü tasarımcılar, kendilerine stlist diyenler giydirmek istiyorlar bu insanları, haliyle sonuç da her zaman başarılı olmuyor. Unutmadan, kendisi türk gazeteci yayıncı reklamcılarının yeni oyuncağı twitter 'ı olan insanlardan. Hazır twitter demişken, elbette yabancılarda değil de bizim türk twitter kullanıcılarında twitter hesabını gizleme hadisesi var. Ne o küçük beyi/hanımı göremezmişiz? O zaman madem kapatacaksın neden twitter kullanıyorsun? Kapatmak twitter'in mantığına aykırı zaten. Ama yok kapatıyoruz ki kimse görmesin. Bence de kapat sen o twitter'ı da insanlar senin orada burada büyük laflarla süsleyerek anlattığın dünyanın aslında ne kadar küçük olduğunu fark edip hayal kırıklığı yaşamasınlar. Marc Jacobs, Liam Gallagher, Obama'nınki filan açık ama seninki kapalı olsun, mazallah bir şey ortaya çıkar filan; bence de.
Marc Jacobs demişken here you have. Gerçekten de kendisi çirkin ördek yavrusu gibi son iki yılda girdiği rehab'den sonra bir açıldı pir açıldı, eski Woody Allen kılıklı insan gitti yerine gayet hoş bir adam geldi. Ama kadın kıyafetleri içerisinde. Ne zaman bir yerlere gitse kendi tasarımı olan erkek eteklerinden giyip öyle gidiyor. Eteğe Yorum yapmıyorum da eldeki çantaya itirazım var. Bildiğin gece el çantası yani clutch. Pek güzel durmuş. Keşke doresi daha fazla olsaydı.
Bu kadar ince olmak ve şöyle giyinip çıkmak istiyorum. Ayakkabılar hariç. O ne kabustur öyle. Ama saten şort içindeki o gri tişört ve beyaz ceket tamadır. Tamamdır da benim bu kadar ince ve bir de uzun olmam epey zor sanki...

Aylardır süregelen Vogue ve türk Anna Wintour krizi heyecanı aşıldı, isim seçildi, yeni yol çizildi, sular durulmadı belki ama suları bulandıranların hevesleri kursaklarında kaldığı için başları iyice döndü, inanamadılar. Ama ben gerçek Anna Wintour ile bitireceğim- ne de olsa forever anna wintour olan bir insanım, her ne kadar saçlarım artık bob olmasa da, zamanında söylenen söylenmiş, dillenen dillenmiştir. The September Issue filminin -yani Amerikan Vogue'nun iki yıl önceki eylül ayının hazırlığını anlatan belgesel film ki kapakta Sienna Miller vardır- galası yapılmış ve kapak kızı Sienna ile kapağın asıl sahibi yani onun kapak kızı olmasına karar veren, onu giydiren, süsleyen nasıl bakacağına poz vereceğine karar veren Anna Wintour yan yana. Aslında araları limoni idi çünkü belgeselde Anna Wintour Sienna Miller için fazlasıyla dişlek yani toothy diyor bunu Sienna öğreniyor küplere biniyor ama ne yaparsın ki Anna Wintour ile küs kalmak iş değil. Hele hele moda hayatının tam merkezinde yer alıyorsa. Neticede ekmek teknesi bir yerde. Yani Sienna da öyle harikulade bir aktris olmadığına, Oscar heykelciği peşinde koşmadığına göre ikonluğu ihmal etmemesi lazım. Bunun için de kraliçe ile arayı hiç mi hiç bozmamak lazım. Toothy moothy fark etmez, Vogue 'a kapak olmuşsun, ben olsam hiç ağzımı bile açmazdım. Biter gider cuma, the nite is young, forever! Unutmadan Anna Wintour'un üzerindeki Prada; yani The devil wears Prada. İşte reklam, işte PR, işte marka olmak.

No comments: