Wednesday, March 5, 2008

Okuyabilmek

Hayatta belki de "talihsiz" olduğum sayılı konulardan biridir: o renklerdeki yalnızlığım. En çok sevdiğim, en çok güvendiğim insanların hemen hepsi o takımlı. Büyük talihsizlik! Beraber seyredemeyiz, beraber tribüne gidemeyiz, beraber boynumuza dolayamayız.

Dün gece F.A. ile geceyarısı yaşanan konuşmalarda, benim pek ihtimal vermediğim korkudan sadece göz ucuyla bakabildiğim anlarda "maçı okuyabilmek önemlidir" cümlesini hatırlıyorum. Doğru. Nasıl okuyup sonrasında ne dediyse oldu, gerçekleşti.

Okuyabilmek.

Hepimiz okuyup yazabiliyoruz, öyle veya böyle belli bir yere kadar öğretime de devam etmişiz ama gerçekten okuyabiliyor muyuz? Önümüzde yazanı, ekranda seyrettiğimizi, karşımızda konuşanı okuyabiliyor muyuz? Sadece verileni görmeyi tercih etmeyip daha farklı bir şekilde yazılmış olacağını düşünüp farklı okuyabiliyor muyuz? Bence hayır. Önümüzdeki, elimizdeki ile yetinip bir şekilde arkada gizli kalanı görmüyoruz. Görmek çaba ister. Layıkıyla görmek, okuyabilmek biraz çaba, biraz başka bir düşünüş gerektirir. Hatta kimi zaman insanı sürüden çıkartır yalnız bırakır ama yanlış olduğu için değil, farklı olduğu için.

Farklı olmak, farklı görebilmek, farklı okuyabilmek çoğu zaman eğlencelidir ama kimi zaman sıradanı aratır. Sıradan ve sadece renkleri güzel olmayı aratır insana. Farklı olarak yapılan her şey farklıdır, yolu kolay çizilmiş, sonuçları kolay taşınabilecek değildir. İşte bazı anlarda sıradan ve renkleri güzel olmak insana çok güzel, çok kolay, çok tasasız gelir çünkü okumaya, satır aralarını çözmeye, karşıdakinin ruhsal gel-gitlerini anlamaya hiç mi hiç gerek yoktur, küçük hayatın içinde küçük şeylerle mutlu olunur, yaşanır gider.
Ne var ki okuyabilen, görebilen, ağzını açıp kendi fikrini ifade eden için bu sıradan yapı, ruh hali daimi şekilde sürmez. Süremez. Yine her şey aslına geri döner.

Kıssadan hisse, okuyabilmek önemlidir. Maçı, kitabı, karşıdakini, ötekini, yaşananları ve yaşanamayanları, günü, hayatı, aşkı, dostluğu kısaca her şeyi...

No comments: