Wednesday, April 15, 2009

P.S.

* hazırlıkları yapılan ama son anda iptal edilen davet için hazırlanan yemeklerin tüketilme programı (elbette ki ben yapmadım. neden yapayım ki ayrıca), f.a., biraz ergenekon, biraz hukuk usulü, biraz polis üslubu, biraz maç, biraz "hadi be liverpool be", biraz "hadi canım bu nasıl futbol", biraz aniden verilen dışarı çıkma kararı, biraz nişantaş, biraz touchdown, biraz aşağısı, biraz o, biraz ben, biraz biz, biraz her şey, biraz gerginlik, biraz sinir hali, biraz "ehhhh sıkıldım hali"...

* * şirin şirin sever, şirin şirin gezerim

hiç aklımda yoktu ama bu intelligence limitée insanının mısır maceraları beni benden aldı, güldürmekten gerginliğimi yıktı geçti.
şirin sever'e sevgim, itibarım malum. bugünkü üstün zeka tohumları içeren yazısı ile her şey daha da bir arttı yüreğimde kendisine karşı. h&m 'den aldığı poşusunu takmış piramitlerin önünde pozunu vermiş bebeğim şirin sever artık çok sıkılmış birbirine benzeyen avrupa ülkelerinden ve kendisini "tarihin beşiği doğu medeniyetine vermiş".
vermiş de oradaki medeniyetsizlikten şikayetçiymiş. yollar kötü, insanlar kazıkçıymış, hiçbir şey telkin edici veya güven verici değilmiş. hayal kırıklığı yaşıyormuş kendisi. hele hele kolundaki arapça dövmesi kendisini yapışkan satıcıların nezdinde daha da çekici kılmış.
şirinciğim senin de işin zor bu dünyada. herkes senin peşinde ama sen neyin peşindesin bilemiyoruz ki. ancak şunu anladık ki bu evren hatta kainat sana dar.
yani bak görüyorsun avrupa'dan sıkılmışsın (aslında nerelere gittiğini bir bilsem daha çok yorum yapacağım ama en son dublin seyahatini okumuş çok etkilenmiştim. keşke sen de benim yorumlarımı okuyabilseydin ama bu konuda çalışmalarım var; casuslarımı göndermeyi düşünüyorum ofisine), doğuya gidip -muhtelemen- ışık doğudan yükselir hissi ile kendini bulmak medeniyetin beşiğini algılamak istemişsin ama sonuç oralarda da hüsran olmuş.

kudüs, mısır, piramitler seni hiç açmamış, baharat ve insan kokusu seni germiş hatta irrite etmiş. e hal böyle olunca geriye macera dolu amerika, muhtemelen senin beğendiğin russel crowe (hmm düşününce o güçlü ve korucu gladyatör kaba saba erkek beğenin eskimiştir tahminimce. yeni favorin hugh jackman'dır. doğru mu bebişim?) ve nicole kidman'nın vatanı gereksiz kıta avusturalya, antartika ve tabii afrika kalıyor. buralarda da çok mutlu olmazsın diye tahmin ediyorum. neden mi? çünkü bebişim sen dediğim gibi kainata sığmıyorsun, fazla geliyorsun bize. o yüzden ben derim ki sen olduğun yerde kal, fazla seyahat etme (biliyorum kendi paran etmiyorsun haliyle başkasının parasını harcamak ayrı zevkli), yorulma, sonradan göç ettiğin istanbul'un rezidansiyel konutlarında ve 7 metrekarelik ofisinde hayatını yaşamaya devam et. sen de mutlu ol, biz de olalım. ha bir de bizi daha fazla boğma zeka geriliği taşıyan yazılarınla. yorulduk. hadi sen bir aşağıya in sigara iç, hatta yandaki kafe bozması pastaneden kepekli bir tost söyle kendine- dün gece nespresso'nun yanında yediğin macaronların öğütülmesi, kaloriye dönüşmemesi lazım unutma!

No comments: