Sunday, April 26, 2009

Never on sunday: "kırmızı ruj"


Çok ama çok ince bir hadisedir dudaklardaki kırmızı ruj. Herkese, her ten rengine, her cilde, her kadına, her tarza, her yüz biçimine, her yüz ifadesine, her gülümsemeye, her dudak şekline olmaz, yakışmaz. Ve ilginç olan eğer bir kadında kırmızı ruj olmuyorsa olmuyordur, ısrarı hiç mi hiç olmamalıdır çünkü kırmızı rujun yarattığı etki ya ucuz ya da da asildir.
Eski "efsane" günlerime geri döndüğüm için kırmızı rujuma da geri döndüm. Londra seyahati boyunca hiç çıkarmadım, Soho'da, Sketch'de, The Golden Lion'da, yolda, otobüste j'étais rouge rouge.

p.s. nereden kırmızıya geldiğim ise cuma gecesi taa strasbourg'lardan doğum günü için gelen a.y.'nin sürpriz partisinde gördüğüm, gözüme takılan ve sanıyorum artık 40larına gelmiş bir müzisyen/oyuncu bir kadının kırmızı rujunu gördükten sonra cidden herkesin sürmemesi gerektiğine bir kez daha kanaat getirdim. kadın da kendisine yakışmayan kırmızı rujuna rağmen iyi bir kadın galiba, yetenekli mi veya nasıl bir müzik yapıyor, oyunculuğu nasıl bilmiyorum (ki ismini bile birini söyleyene kadar bilmiyordum:müfide inselel'miş. fakat hala kim bilmiyorum) ama kırmızı ruju bence bıraksın. chloe sevigny'de "olmuş" bir kırmızı ruj
carine roitfeld'in kızının yanında poz veren pek ünlü pek zengin socialite'nın olmamış kırmızı ruju
hiçbir şekilde olmamış bir kırmızı ruj (ve kılık kıyafet). kimi zaman beyaz olmak da yetmiyor kırmızı ruju taşımaya.
*
Essentiellement utilisé par les courtisanes, il est alors mal perçu par les sociétés aristocratiques et religieuses. Il faudra attendre plusieurs siècles pour le voir gagner ses titres de noblesse. Le rouge a levres participe donc à cette histoire de l'esthétique féminine, pigment destiné à embellir ou prononcer le contour des bouches. La couleur mythique de cet accessoire porte, à elle seule et au fil des époques, un symbolisme multiple et diversifié. Vermillon, carmin, grenade, son camaïeu de tons hypnotise et sublime les lèvres. La bouche devient une arme de séduction pour la femme.
*

No comments: