Thursday, February 28, 2013

Limon ağacı

Oldum olası severim. Limon ağacı, portakal ağacı vs. Film olanını, Etz Limon,  yakın zamanda tesadüfen seyretmiş, limon ağacı ekili bir bahçede nasıl mutlu olunacağını hayal etmiştim. Limon, portakal, narenciyenin tüm türlerin olduğu bir bahçe ve o bahçenin yaydığı kokularla gelen mutluluk filan ... Nihilist ve gerzek olduğum zamanlarda neredeyse aynı evlerde yaşadığımız ve ailelerimizin de yine birbirimizin ailesi haline dönüştüğü haftasonu İ.K. ile beraber doğa içerisindeki evlerine çağırıp da benim "ben doğa sevmem" lafıma şaşıran Papi, bu yazdıklarımı okuyabilse muhtemelen kahkahalarla gülerdi halime, "kızım demiştim sana ben ama gençlik işte, laf dinletemedik o zaman"  diye de lafını söylerdi.

Güzel ama acıklı film Etz Limon, Limon Ağacı. Her daim sorunlu coğrafya ortadoğu, İsrail- Filistin, güç dengeleri, iki kadın, iki ayrı dünya, içiçe geçmiş iki ayrı dünya, birinin naif dünyası diğerinin korkulu rüyası, tüfeğe karşı limon ağacı üzerinde gelişenler, mutlu son ile bitmeyen gelişmeler.

Acaba bu kadar büyütebilecek miyim? Acaba benimkisi de bu kadar güzel olacak mı? Koku verecek mi eve? Nerede tutacağım, balkon çok mu soğuk olur? Mart ayını atlatmak lazım değil mi balkona çıkarmadan önce? Ne olursa olsun yine de Johnny Cash'inkini andıran bir cennet tanımın başrolü limon ağacının galiba.

Cennet tanımı : kapıyı açtığımda karşıma çıkan limon ağacı sürprizi. 

p.s. huriye gerek yok, tamamdır böyle. gerekirse kafama çiçekten taçlar filan takar, tiril tiril kıyafetlerle huri vari hareketler sergileyebilirim, sorun değil.    

No comments: