Sunday, October 3, 2010

5 dakika içerisinde

5 dakika içerisinde son olabilirdi. Olmadı. Birçoklarımız için birçok şey değişebilirdi. Bu sefer de olmadı. İyi ki de olmadı ama korkmayı engelleyemediğim depremi mutfak tezgahındaki viski şişeleri birbirine çarptığında hissettim. Yapacak şey yok korkuyorum. İnsandan değil de değiştiremeyeceğim kötü insan niteliklerinden ve hükmedebileceğim doğa olaylarından korkarım.
5 dakikada her şey değişebilirdi.
Peki ya değişseydi her şey? Ya birçok şeyi beraber yaşamayı istediğimizden yaşamadan, söyleyeceğimiz çok şey olana söylemeden, paylaşacağımız onlarca şey olanla paylaşmadan, zaten hissettiğimiz ve daha hissedeceğimiz çok şey olandan hissetmeden, kokusunu merak ettiğimizi koklamadan, yiyeceğimiz onlarca şeyi yemeden, tadını merak ettiğimiz (i) tatmadan bitseydi hayat ve kahpe kader deprem yüzünden her şeyi kaçırsaydık? En azından o zaman bir mazaretimiz olacaktı, depreme sövecektik. Peki ya, mazaretimiz olmadan, kendi salaklıklarımız sebebiyle kaçırdıklarımız? Onlar için kime söveceğiz? Hep hayata mı, zamanlamaya mı, kendimize mi? Cevabı elbette biliyoruz, o yüzden ben sigara içenlerin sigarasını buyurun buradan yakayım, içmeyenlerin de kınasını.

No comments: