Monday, January 21, 2013

- 1 : Tokta

Hayat garip işte. Her zaman. Bir yerlerde bir şekilde ölümler olurken doğumlar da kutlamalar da oluyor.

Tokta gitti. Gerçi bu yıl hızlı başladı. Önce Burhan Doğançay (ki bayılmam), Mehmet Ali Birand (ki çok renkli bir kişilik olsa da hak yemişliği, bazı işlerin üstüne yatmışlığı vardır) ve benim için önemli olanlardan Toktamış Ateş. Bizim için Tokta . Çok severim. Nasıl da "geleceğim senin eve" deyip asansörsüz apartmanda benim merdivenleri çıkmıştı? Nasıl da uzun uzun güzelce kahvaltı etmiştik? Nasıl da "takma her şey geçer gider" demişti? Ya da nasıl Hamdi'de kebapları yemiş, rakıları içmiştik? Nasıl da F.A. ile keyif yaparlardı? Nasıl da F.A.'nın ameliyatında doktorları, başhekimi arayarak bütün hastaneyi ayağa kaldırmıştı? Nasıl da boynuna atlardım gördüğümde? Nasıl da kızardım yediğine içtiğine dikkat etmemesine? Nasıl da üzülmüştüm ilk hastaneye yatışında? Nasıl da kızmıştım bu kadar umarsız olmasına? Nasıl da uzun sürdü hastane süreci ? Nasıl da üzüldüm haberi aldığımda? Nasıl da inanmak istemedim? Nasıl da gidiverdi? Herkes gibi, herkesin bir gün gideceği gibi. Demek ki çok itibar etmemek lazımmış dünyevi şeylere. Veya müktedir olmaya. Gelip geçici her şey, herkes giriyor işte toprağa.

that's life.

Önce cenaze sonra faşadura. Gerçekten de that's life. Ama gerçekten de üzerimden tank geçmiş gibi. Sebep tahmin edilen değil önemli olan tankın geçmesi değil mi? Geçti. Bitti, gitti.

No comments: