Saturday, January 9, 2010

Cuma eğlencesi

Evet evet, biliyoruz ki bugün cuma değil ama cuma eğlencesini yazmayalı o kadaar zaman geçti ki hem de bu arada 2010 da geldi ve yılın ilk eğlencesini yapmak istedim, bir şekilde tutamadım kendimi (midem hala bulanıyor bu arada).
Heyecanla beklediğim- ve inatla korsan dvdsini seyretmediğim- filmin NY galası. Sherlock Holmes by Guy Ritchie. Guy Ritchie'yi zaten seviyorum, Sherlock Holmes'ı da aynen ve ayrıca benim için Watson diye de bir kavram vardır hayatımda (another gemini, another blonde one) o yüzden heyecanım yüksek. Bu resimde Robert Downey Jr. hiç erkeksi olmayan fazlasıyla temiz yüzlü Jude Law'a basar bence. Belki daha yaşlı ama daha çekici ve daha erkeksi. Aradaki sürekli adını unutuğum bir gün kızıl bir gün sarışın olan kadın oyuncuyu zaten geçiyorum, fark etmiyorum bile. Cidden bu kız da bir gün kızıl bir gün sarışın ama hiçbir şekilde fark edilmiyor. Hani bazı kızlar vardır hiç fark edilmeyen. Aslında hiç çirkin olmasalar da sadece "renkleri güzel" ama herhangi bir ışık yaymayan kızlardır onlar. İşte onlardan biri, hem de hollywood sınırları içerisinde varolanlardan. Ya da içimizdekilerden. Evet, içimizde de çok var, yanımızda, yatağımzda, hanemizde, komşuda, ofiste, serviste, odada, yan sandalyede... Sıradan olmak ya da olmamak.
İşte sıradan olmayan bir oyuncu. Bence güzel değil, fazla esmer ama sıradan veya ortalama değil en azından. Farklı. Kıyafetini normal şartlarda beğensem kendim de benzer şekilde giyinsem de nedense olmamış. Beyaz elbise ve altına kalın siyah çorap bir kere hiç olmamış. Beyaz elbiseye her daim tav olsam da bu tam yazlık olanından yani etekleri işli, tiril tiril bir yaz elbisesi iken siyah çorap ucu açık stiletto ve yanar döner smokin ceket, bilmiyorum tek tek güzel olsa da bir arada Eva Mendes'e gitmemiş. Ayrıca ucu açık siyah stilettolar demişken bakıp da ayağımı sıkan Jimmy Choo'larıma yanıyorum. Bir ayakkabı bu kadar mı güzel olur ama bu kadar mı can acıtır? Verdiğim parayı zaten geçiyorum.
Çirkin elbise, güzel tarz, beyaz ten, kırmızı ruj, yapay sarı saç, yapay sarı küt saç. Daha fazlasına gerek olmadan kısa kelimeler kafi sanki.
Güzel elbise, güzel ayakkabılar, güzel saç, güzel yamuk gülüş, güzel kız, beyaz ten, kırmızı ruj bence bu kelimeler de kafidir bu insan için. Kimse güzel ve kool bir insan. Ayrıca güzel duruyor.
Gossip Girl kızlarından sarışın olanı. Elbisesi güzel ama harikulade değil. Uzun ince bacaklılar buyursun giysin hatta biz de "vayyy kıza bak taş gibi" diyelim ama türk milletinin götü yere yakın yani öyle çok uzun çok ince çok çok bir millet değiliz. Hoş yeni nesil epey uzun hem rahatlar, yani öyle "beyim ne der" gibi kaygıları pek yok , bayağı giyinip çıkıyorlar ("beyi bir şey diyenler" zaten forever evde beylerinin yörüngesinde yaşıyorlar). Ayakkabılar kötü ama imaj maker'i herhalde doğru olanı seçmiştir.Dekadan ve zengin şımarık çocuklarının Manhattan hikayelerinden NY entelijensyasına uzanış gibi bir resim. Calvin Klein-ki hiç sevmem tasarımlarını- Patti Smith-ki kendisinden de şiirlerinden de yandan örgülü saçları ve bıyıklarından hazzetmem. ama bir tek Robert Mapplethorpe dönemi ayrı, güzeldir o dönemi-, engagé eşcinsel Michael Stipe- ki Patti Smith'in kankasıdır yogi mogi vegan engagé bir insan kendisi ve yanlarında yüz gerdirme ameliyatından sonra çarpılmış gibi duran ifadesiz ama bir o kadar eskinin çok iyi oyuncusı Jessica Lange.
Milf ve gey kankası NY'da. Kim olduklarını bilmiyorum ama kadının ayakkabıları bir leopar sever olan benim için bile fantastik ötesi, çantasi ise kabus kim bilir belki Sex & The City'nin Marakeş çekimlerinden etkilenmiş etnik çizgili çantalara hayranlıktır. Erkeğe bir şey demeyeceğim sadece kim olursa olsun ama erkeklerin kadın çantası taşımalarına karşıyım.
Kadın çantası taşıyan erkekler derken bu resmi geçemedim. Biliyorum geçtiğimiz haftadır bu resmin patlaması ve belki de yüce moda insanı bilge Melis Alphan çoktan yorumlamıştır ama lütfen erkekler kadın çantası taşımasınlar. Sevgilisinin kolundaki çirkin mi çirkin Louis Vuitton'ı geçiyorum Marc Jacobs'un kolundaki o devasa Hermes Birkin'e takılıyorum (hermes seven bir insanım yalan değil. fakat kelly değil, birkin. ayrıca fincanlarını filan da beğeniyorum.) ve bu çantanın fiyatını merak etmeden kendimi alamıyorum. Rengi çirkin ama işte bizim ugly people kadınlar alabilirler hemen. Fakat neden kadın çantası? Bazen mahallede yürürken Kutluğ Ataman'ı görüyorum omzuna astığı devasa kadın çantası ile dolaşırken ve işin garibi kendisine değil çantasına bakıyorum ve çoğunlukla beğeniyorum. Çantayı. Ama yine de gey de olsalar erkeklerin kadın çantası takması estetik değil. Merak ediyorum sürekli bizim mahallede rastladığım yüce moda insanı bilge Melis Alphan bunu hiç fark etti mi (sanıyorum şu aralar föne takmış kendisi. ama kötü saçlarının "düz fönü" ve kesimi. eskiden orada burada gördüğümde fönsüz silik bir kızdı ama bu twitter ve yalaka- leche-cul'lerin- twittleri ile kendisini dünya güzeli sanabilme ihtimali yüksek) bilmiyorum ama fark etse bile bir şey söyleyebileceğini sanmıyorum. Çünkü "sıkar". Eğer sıkıyorsa kendisi Kutluğ Ataman'a taşıdığı kadın çantaları ile ilgili olarak köşesinden ona buna attığı gibi atsın ben de mail ile kendisine yazıp hayranlığımı ifade etmezsem....Hadi Melis, bebeğim, göreyim seni. Ama bence yapamazsın. Yapma sarışın bronz tenli zengin varoş kadınlara Hermes'lerinden ötürü sallamak kolay da bence içine girmeye çalıştığın entelijansyayı karşına alamazsın. Hem onlar biliyorsun Proust 'u sadece Alain de Botton'dan okumuyorlar.
Öperim.

No comments: