Sunday, April 7, 2013

Never on sunday # 5

bahar gibi cumartesi günü, terleten cumartesi günü, çorap giydirmeyen cumartesi günü, saatli randevulu isveçli buluşması, kıskandıran marin bluzu, bir o kadar ukte yaratan beyaz sarı saçları, td, içilenler, konuşulanlar, söylenenler, gülünenler, gülünüp de geçilenler, anlatılanlar, anlaşılanlar, anlaşılıp da telaffuz edilmeyenler, değiştirilen yerler, beklenenler, gelenler, eklenenler, çirkin ama karizmatik erkek b., yeniden okullu olup üstüne üstlük bir de olup bitenleri ciddiyetle takip eden # 8, beklenmedik şekilde gelişen ve beraber gidilen juno, "ne yesek, neyi daha çok yesek, az mı oldu biraz daha mı yesek" cümleleri ile masaya çökmek, kısa ama lacivert ceketi içerisinde çok iyi gördüğüm kadim dostum sekvotka, uğranılması beklenen doğumgünü peşinden korkunç galatasaray mekanlarına yönelen istikamet, korkunç müzikler, korkunç ortam ile süslü çatıların üzerinden gece iyice güzelleşen istanbul, şişen ayaklar, "seni yürüttüğüm için benden nefret ediyorsun şu an değil mi"nin ne kadar doğru oluşu, yolda rastlanılanlar, salyangoz, lüfer, gece 03:00; garip puslu pazar, bütün bahar mutluluğunu bir anda kesen puslu pazar havası, çiğ hindistancevizi sütünde eritilen çikolata ve krep üzerinden orgazmik dakikalar, sesler,  güzel film eksikliği, konuşulacak konu eksiksizliği ve tabii ruhtaki never on sunday eksiksizliği ile geçen giden saatler...

p.s. isveçli ile, şu bizim için efsane olan "buzsuz" hadisesinin bizim dışımızdaki kimseye bir şey ifade etmemesini hala anlayabilmiş değilim. gerçekten ya biz gerizekalıyız her şeyi abartıp yanlış anlıyoruz, ya da insanlar fazla köşeli, ciddi bakıyorlar hayata? hoş, bu "buzsuz" konusu dışındaki ciddiyet ve gülmeme olayına ayrı takığım ya, neyse geçiyorum.    



     

No comments: