Tuesday, May 29, 2012

Elit Türkiye

Gerçekten de öyle. Her taraf elit insanlar, elit yaşamlar, elit üniversiteler, elit ilişkilerle dolu. Peki merak ediyorum elit dokunuşlu bir ülke söz konusuyken her şeyin gerçek yansıması nasıl bu kadar özensiz, kaba saba, "kodum mu oturturum" söyleminde olabiliyor? Veya herkes bu kadar elit ve tabii "zarif" iken ilişkilerin, yapılan en basit telefon konuşmalarının bile kabalığı, hoyratlığı, sürekli hayat dersi şeklindeki tınısı ve ne yazık ki konuşulan kim olursa olsun daimi mutsuzluğun sürekli bir schadenfreude haline dönüşmesi ne demek oluyor peki? Elit schadenfreude mi yoksa? Ya da elit sıfatına sahip olma arzusunun getirdiği hırs mı? Doğru, biz sahip olduğumuz nesnelerle kendisini iyi hisseden, bununla toplumda bir yer edinen, gösterişle yaşayan, ayda bin lira kazanan adamın elinde iphone ile dolaştığı ve yahut "elit olacağım" düşüncesi ile varaklı hanelere koşarken yolunun üzerindeki papatyayı görmeyip basan ama daha da vahimi görse dahi onun basit güzelliğinin farkına varmayıp çiğneyip giden bir toplumuz. O kadar elit, o kadar zarifiz ki, karşımızdakini dinlemeyip astım hastası haline biber gazını sıkıp komaya sokan kolluk güçlerince sahip çıkılan, bireysel iradesini kullanabilen vatandaşlar olmak yerine varlığı ve düşünce yapısı devletçe korunan, şekillenen bir dünyanın parçasıyız. Ha elitiz orası ayrı ama kendi kararlarını veremeyen, istediği gibi düşünüp yaşayamayan, her an başıma bir şey gelecek korkusu ile yaşayan ürkek ama elit bir toplumuz ve bu elit yaşamlara ulaşmak için de her yolu kendimize haklı çıkartan vaziyetteyiz, İnşirah Yokuşu'ndaki gecekondular gibiyiz de farkında değiliz. Unutmadan, elit olmadığım için kürtajı da, sezaryeni de kendi sahip olduğum irade ile destekliyorum. Aynen kendi düşüncelerim olduğu gibi.

Diyetisyenin "elit üniversitelerde okumuş hanımlarla" yaptığı şişmanlık ve sosyal utanç gibi bilimsel çalışmaların kaale alındığı, "elit bir hayat sizi bekliyor" reklamlarının günün her saniyesinde duyulduğu, ebeveyn banyolu elit sitelerde ev sahibi olma arzusunun tavan yaptığı, "çok zarifsiniz" cümlesini sarfederken kafasında binbir tilkinin döndüğü insanların ortalıklarda dolaştığı yani herkesin yeni elit olduğu yerde mümkünse ben sokak çocuğu olayım, elit ise hiç olmayayım, sahte elit yaşamların içinin kof zihniyetinin de kasaba kurnazı olduğunu hiç unutmayayım. ve hatta çekip gideyim. ıslığımı çalarak, sokakta yürürken yoldan hiç de elit olmayan şekilde çiçeği kopartıp kulağımın arkasına takmış vaziyette. ha bir de uçakta muzırlık yapayım, mesela içtiğim suyu fışkırtayım, aynen isveçli 'ye yaptığım gibi...

diyetisyen= selahattin dönmez
"çok zarifsiniz"= özlem gürses

No comments: