Tuesday, January 14, 2014

(erken) cuma eğlencesi

Elbette bugün cuma değil hatta cumaya haftasonuna tatile daha çok var. Ama beautiful people dünyası gelen yeni yıl ile beraber Oscar yoluna girmeye başladı ve ödül törenleri vs filan. Hal böyle olup da Los Angeles pazar gecesi Golden Globe töreni coşunca yazılar (erken) cuma eğlencesine dönüşür, yapacak bir şey yok.

Ho ho ho! Kırmızı giyen ve giydiğini taşıyabilen insanlara bayılıyorum. Elbette elbisenin içerisindeki adını bilmediğim oyuncunun ten renginin avantajı aşikar olsa da yine de bence taşıması çok zor bu garip Ralph Lauren elbiseyi çok iyi taşımış. Hele hele geçen sene Oscarlarda bu elbisenin aynısının beyazını giymiş sürekli çok "down to earth" havalarında olup gerginlikten patlayacak gibi gözüken limit zekalı Gwyneth Paltrow ile karşılaştırıldığında resmen kapağı yapıştırmış, o kadar şahane olmuş. 


Şimdi bu kız Julia Roberts'ın yeğeni, ağabeyinin kızı, oyuncu filan da genç bir insan. Yani üzerindekinin çok harika bir Lanvin elbise olması kendisinde güzel olacağı veya yaşına uygun olacağı anlamına gelmiyor. Olmamış da zaten. Yazık daha cidden genç ve neden bunu giyer ki bir insan? Ama işte insan kendi kişisel tarihine bakınca da farkediyor; gençken hep siyah, büyüdükçe united colors of benetton. Manasız ama öyle. Herhalde gençliğin toyluğu ile alakalı bir durum siyah giydikçe çok kool olduğunu düşünüyor olsa gerek. 

 Ve herhalde gecenin en güzel kıyafeti. Yani hamile olup da payetli ve yeşil bu Gucci elbiseye girmek epey iyi hissettirse gerek. Elbise gerçekten müthiş. Payetleri, rengi filan. Hamileliğe geri dönersek de maşallah ödül töreninde epey hamile var. Demek ki 2012'nin olduğu kadar 2013 de bereketli bir yılmış, herkes doğuruyormuş çünkü. Hollywood people'ı, Danimarka'da mutlu mesut huzur içerisinde yaşayanı filan doğursun da bana Türkiye'nin şu acıklı haline çocuk yapmak zaten eylemin doğası olan bencilliğini iyice arttırmış geliyor (evet bencil bir karar çocuk yapma kararı ama güzel de bir şey tabii. koşuşan çocuklar, insana basitliği hatırlatan ilişkiler filan yani yapanlar mutlu olsun da geleceği de düşünmek fena olmayabilir.)


 İşte yaşlıların renkli giydiklerine en güzel örnek. Helen Mirren ve tanımadığım bir tasarımcı elbisesi. Kendisi zaten yaşına göre gayet formda olduğu için her türlü olmuş. Benlik bir yeşil değil bu, fazla su yeşili gibi ama olsun renk iyidir güzeldir.
 Netflix dizilerinden House of Cards'in hırslı gazeteciyi canlandıran oyuncu. Dizide saçları kızıldı ve sarıdan daha güzel daha çarpıcıydı. J. Mendel elbisesi de güzel de sıradan güzel yani öyle farklı bir tarafı yok. Ayrıca bu kadar beyaz tenli insanların böyle soluk renkler giymeleri hata, farkedilmelerini engelliyor. 
 Korkunç! Yani evet Minnie Driver hiçbir zaman çok güzel çok seksi çok cazibeli bir kadın olmadı ve kıvırcık saçlı bir kadın olarak burada kısa saçlı olması çok takdire şayan bir durum da yani işte. Elbise günlük bir elbise gibi. Güzel bir elbise de gündelik. Ve boyunda bilekte kulaklarda takı filan gibi şeylerin de olmaması, normal bir akşam da bizim eve davete gelmiş gibi. O da olur belki öyle olsun istemiştir de sönük işte.
 Aslında kendine has bir havası olsa da gecenin fiyaskolarından. Girls dizisinin bobo kızı. O kadar kötü bir elbise o kadar kötü bir renk bir kesim ve duruş. Her şeyden öte duruştur insanı ayıran diğerlerinden. Kezban saçları geçiyorum o kadar uzun ki bakamıyorum bile. Dizi de hiç benlik değil ama hayran kitlesi büyük. İşte kızlar arasında geçiyor ve abuk subuk Sex & The City'nin gerçek hali gibi de, bilmem benlik değil. Ama hipsterlar çok seviyor.

Spike Jonze ve Kenzo takımı. Çok takım elbise insanı olmasa da üzerinde gayet güzel durmuş taşıyabilmiş. Azdır erkeğin takım elbise içinde iyi gözükmesi. Gerçi her erkek takım elbisenin kendisine çok yakıştığını sansa da gerçek öyle değildir. Hele hele türk erkeklerinde hiç öyle değil. Güzel filmlerin yönetmeni aslında da özel hayatının mazisinde Sofia Coppola gibi antipatik bir insanla evlilik var. Talihsiz bir durum tabii. Evlilik filan önemli belki de ama asıl önemli olan insanın kiminle evlendiği değil mi? Neticede yanında taşıyorsun o insanı ve bir şekilde o da seni temsil ediyor. Ya utandırırsa? Ya yaptıkları söyledikleri ile insanı yerin dibine sokarsa? Ya da konuşmasıyla, üslubuyla, sığlığı ile evde kalması için dua ettirirse? Of çok korkunç bir durum. O yüzden evlenmek değil de, kiminle evlendiği ya da kimden çocuk yaptığı çok önemli şu hayatta. 

 Herkesin bayıldığı -özellikle de Türkiye'de- La vie d'Adele (blue is the warmest color)'in filmdeki ve gerçek hayattaki Adele 'i. Yanında Lea'sı yok ama reklam yüzü olduğu Miu Miu içerisinde Los Angeles'e gelmiş. Elbise güzel elbise, sırtı açık galiba. Sade ama güzel. Kız da güzel zaten. Biliyorum G.G. Lea'cı da ben galiba Adele'i tercih ederim. Filme gelirsek de herkesten duyduktan sonra seyredip hayal kırıklığı yaşayanlardanım. İyi film orası kesin ama o kadar. Ve cidden lezbiyenliği göstermek için değil de heteroseksüel erkeklerin "kız kıza fantezisini" sulamak için çekilmiş yüksek çözünülürlüklü pornografik sahneler olmasa bu kadar ses getirmezdi.
 Diane Keaton ve şaşırtmayan tomboy tarzı. Ralph Lauren.  Kariyeri boyunca hep kendine has tomboy gibi giyinmesinin sebebinin tarz peşinde koşmaktan ziyade yeme bozukluğundan muzdarip olması ve bunu saklama arzusu olduğunu yazdığı otobiyografisinden öğrenmiş oluyoruz. Yeme bozukluğu ciddi bir hastalık da yine de tarzı kendine has olmuş iyi olmuş. 
 Hamileleğin çok yakıştığı Drew Barrymore ve Monique Lhuillier elbisesi. Çok şey yazmaya gerek yok mutlu keyifli bir insan işte. Hem de renkliler içerisinde. E daha ne?

Döverim. Net. Tamam, elbise gayet güzel, kendisi de zayıflamış filan da o sahte cool tavırlı bakışlar yok mu? Resmen insanda bir "girişme" hissi uyandırıyor. Aslında bir yerde gülünç de çünkü sanki bir karizması varmış gibi bir tavır ortaya koyuyor ki gerçek ile hiçbir ilgisi yok. E işte cehalet kendini bilmezlik böyle bir şey (sadece bilgi cehaleti değil söz konusu olan), cahil olduğu için de inanıyor kendi kurguladığına. Of hele o mor saçlar yok mu? Öyle böyle değil, büyük kötü! Yok yok ne giyse, ne kadar parası olduğunu gösterecek şekilde varlığını gösterse de, ne kadar mücevher taksa da hiçbir şekilde olmayacak insanlardan. İçinde yok. Tip olarak da garip bir şekilde aynen içindeki kötü bakışların dışa vurumunda da bana SB'deki su yatağını anımsatıyor. Pek kimsenin bildiği bir takma isim değildir ama biz Magdalena ile onu öyle çağırıyorduk. Öyle ki çoğu Victoria's Secret mankeninin dahi giymekten kaçınacağı o beyaz taytı giyip okula geldiğindeki halini ise zaten geçiyorum. Valla o zaman da öyleydi şimdi de öyle bir insan çünkü ne yazık ki kendisiyle ortalıklarda, sokaklarda, kimi zaman da talihsiz bir vaziyette aynı hanelerde bulunmak durumunda kalıyorum ve aynı talihsizlike kendisini çok eskilerden tanısam da yaptıklarından özellikle de söylediği yalanlarından dolayı tanımamayı tercih edip hiçbir şekilde rahatsızlık hissetmeden yüzüne aynen boşluğa bakar gibi bakmaya devam ediyorum. Hiç zor bir şey değil, şiddetle tavsiye ederim. Sanıldığı (veya korkulduğu gibi) özel hayattan insan silmek zor bir şey olmadığı gibi düşünüldüğünde aksine çok sağlıklı bir hareket. Bana ait bir dünyada neden yalan söyleyeni, bencillik, kötülük yapanı tutayım ki?  Varsın herkesce sevilmeyeyim ama mümkünse olabildiğince "ben" kalayım, kimse ile "zorunluluktan, çaresizlikten, ihtiyaçtan" ilişki sürdürmeyeyim. Amaaan elbiselerden, payetlerden, ılık gözüken Los Angeles gecelerinden böylesine ağır konulara gelmek de nasıl gereksiz oldu...Oysa her yer payet, her yer glamour idi. Vallahi blame it on varoş Osbourne Girl...
 Diyeceğim glamour'a geri dönelim de karşıma çıkan bir başka çılgın (!) insan Girls'in senaristi yönetmeni executive yapımcısı Lena Dunham. Yalan değil paraya para şöhrete şöhret demiyor ki zaten sinema televizyon yapımcısı aile evladı camiaya yakın hatta içinde doğmuş insanlardan. Elbise Zac Posen da bilmiyorum belki o spastik duruşla ilgili bir şey ama hiç olmamış.
 Hayır! Gerçekten hayır! Yani diğer komedyen arkadaşı ile bütün geceyi çok güzel sunmuşlar filan da bu kıyafete hayır derim.Yetişkinler böyle çiçekli, böcekli, kuşlu, pelikanlı, flamingolu tuvaletler giymemeli.
 Allah'ım  cidden sana geliyorum... Elbise Tom Ford ve feci çirkin. Sorry Tomcuğum artık yaşlanıyorsun gelenekselleşiyorsun. Ve her şey ama her şey bir yana o saçlar nedir? Amerika'da mullet denilen bir model var, hah işte aynen o olmuş. Bizde 80lerdeki minibüsçülerin aslan yelesi saç modeli gibi bir şey ama orada hala devam ediyor. White trash dünyasında. Eh bu kızda da öyle olmuş. Zaten gideri yok, aslan yeleli haliyle şah iken şahbaz olmuş. Poor little Hayden!
Çok çok güzel yaşlanan kadınlardan biri Julianna Margulies. Elbisesi de çok güzel. Önünün açıklığı, kolları, etekleri filan. Belki o dallar olmamış gibi ama olmuş da. Çok güzel. Kadın ise 40larının sonlarını resmen şahane yaşıyor The Good Wife ile.
Cate Blanchett hem kendisi güzel hem de tarzı güzel olan kadınlardan ama burada fazla sakin fazla edepli bir elbise ile gecenin sönük isimlerinden olmuş. Herhalde normal şartlarda "parlayan" birisinin bir yerde, bir ortamda, bir yaşamda, bir sınıfta, bir okulda, bir yemek davetinde başına gelecek en kötü şeylerden biri sönük kalmak, hatırlanmamaktır diye düşünüyorum. Ya da ben istemezdim öyle olmayı. Hele hele zaten parlayan biri ise (m). shining star, bright star.  Güzeller güzel, Cate Blanchett de forever parlayan insanlardan olduğu için özellikle de gelecek ödül törenlerinde sahneye çıkması yüksek ihtimal olduğu için hemen çıkmalı bu halden ve yeniden parlamalı. Sıkıcı dantelli elbisesi de  Armani Privé.
Gerçekten eğlenceli ve komik dizilerden Modern Family insanlarından. Elbise de gayet güzel renkli parlak Carolina Herrera. Kendisi de olmuş. Tamamdır. Fazlası yok, eksiği de yok ama olmuş. Hatırlanmaz ama olmuş.
Naaayn! Şimdi öncelikle elbise Dolce & Gabbana, yani gayet güzel gece elbiseleri yapan markalardan. Peki bu ne ? Normal şartlarda çok daha güzel, çok daha açık giyinen Julia Roberts'ın bu "straplez elbise içine beyaz gömlekli" kıyafeti afallatıcı tabii. Aslında hatırlattığı başka bir Julia Roberts görüntüsü var, o da almadığı koltukaltı kıllarının hafızalara kazındığı yıllar önceki bir ödül gecesi oldu (evet, gerçekte öyle bir görüntü ne var). Acaba yine mi almayı unuttu da böyle düz ve gayet derli toplu siyah bir elbise içine beyaz gömlek giydi diye düşündürdü. Olabilir. Yoğun iş hayatı, evde bir koca, üç çocuk filan olabilir yani, atlayabilir almayı (aldırmayı) böyle de bir formül bulmuş olabilir. Neticede sıradan ötesi bir elbise. 


Gecenin en güzel siyah elbiselerinden Zac Posen yine gecenin en parlayan güzel insanlarından Sofia Vergara'nın üzerinde. Bu arada gecenin tasarımcı yıldızı Zac Posen imiş buradan da onu anlıyoruz. Ve tabii turkuazın gücünü. Cidden bambaşka bir etki yaratıyor.

Birçok insanın aynen Gwyneth Paltrow'u beğendiği gibi çok beğendiği benim ise hiç mi hiç beğenmediğim insanlardan Heidi Klum. Marchesa giymiş de ne olmuş? Elbise çirkin kendisi de sıradan. Iyk!

Bitsin artık, sıkıldım galiba. Gerçekten güzel bir kadın üzerindeki elbisesi de çok güzel ama günün sonunda tören çoktan bitti, ödüllü ödülsüz katılan herkes evine döndü, tüm elbiseler çoktan çıktı gitti ya dolaba kaldırıldı ya da emanet alınan tasarımcılara geri döndü yani hayat yine kendi döngüsüne geri döndü. Herkes için. Öyle veya böyle. Çok kaale almaya gerek yok, akıp gidiyor işte.  that's life.


2 comments:

no-go said...

Mükemmel bir yazı olmuş, ellerine sağlık! Profesyonel blogger olmayacak kadar havalısın, biliyorum, ama bu işlere girsen, iyi paralar kazanırdın:p

anotherstar said...

hahaha canimsin! elimden tutanim yok ki ... yalan degil vallahi, tut elimden kazanayim da kazanalim da ve "en buyuk buse terim" biz olalim hahahaha...