Tuesday, September 17, 2013

Sen !

Hiç öyle özel anlamlı, laf sokmalı, satır arası okunduğunda sözde varolduğu düşünülen anlamlar çıkartılacak bir başlık değil "sen!" başlığı. Pink Floyd, Hey You tınılı filan zaten değil, ki sevdiğim şarkı hiç değildir.

Her seferinde her haber başlığında ayrı ayrı şişilse de yürekler kararsa da yine de bir şekilde okunan gazetelerde gördüğüm bakan özneli haberdir başlığın sebebi. Ne çok mühim ne de çok istisnai bir haber ama işte o saygısız "sen"li üslup yok mu..? Odur tüm sebep. Cidden ama bu karşısındakine saygı duymadan dümdüz "sen" diye hitap etmek kadar görgüsüzce bir şey azdır herhalde. Bu devlet yönetiminde bulunan bir bakanın yine o ülkedeki bir üniversite rektörüne "sen talepte bulun dedim" gibi bir durumda da, lokantadaki garsona da, dolmuşta parayı uzatırken de kısacası birbirini tanımayan insanların birbirlerine ortada hiçbir samimiyet yokken senli benli hitaplar çirkinlikten, görgüsüzlükten, terbiyesizlikten başka şey değil. Samimiyet ise hiç değil.

Evet, muhtemelen bunu samimiyet ve "halka yakın olmak" maskesi ile yapıyorlar ama asıl olanın güçlerini hissettirmek olduğu o kadar açık ki... Bakan da, başbakan da, müşteşar da, müdür de, polis de, asker de, zabıta da, alışveriş merkezindeki güvenlik de, lokantada siparişini veren müşteri de, dolmuşta parayı uzatan yolcu da kendisine saygı gösterilmesini, itaat edilmesini bekliyor ve bunun en kolay yolunun da "önden hafiflice ezmek, otoriteyi hissettirmek" olduğunu düşünüyor. Yanlış! Hem de en okkalısından bir yanlış çünkü saygı da itaat de öyle sağlanmaz. Belki çoğunluk üzerinde etkisi olabilir ama asıl saygı görmek istediğinden göremez. Saygı itaati de beraberinde getirmez ama itaat etmeden de birisine saygı duyulabilir. İtaat zaten ne kadar küçültücü bir davranış biçimi. Derler ya Allah düşürmesin. Cidden Allah insanı itaat etmek zorunda bırakmasın; ne bir insana ne de bir düşünceye.

Offf cidden sabah sabah gazete okumak ne kadar iç karartıcı bir şey. Özellikle de Türkiye'de.




No comments: