Friday, September 13, 2013

İnadına-hala yaz



Dönerken uçakta neden insanların 1 eylül itibariyle "yaz bitti" başlıklı yazılar yazdığını, dost meclislerinde sürekli olarak "eylül geldi ve artık geçti bitti koca yaz" şekline konuşmaları yaptığını anlamadığımızı konuşuyorduk.

Tamam belki kuzey ülkeleri için yaz mevsimi 2 hatta 1 kısa aydan ibaret olsa da bizim için pek öyle değil. Eylül hala kıpır kıpır hissedilen, çorap giyilmeyen, yağmur yağmadığı sürece üşütmeyen bir ay. Kışı sevmediğimden değil ama çıplak olmak, hafif olmak, sürekli dışarda olmak, evlere geç girmek, herhangi bir şekilde çorap giymemek, örtünmemek şahane bir şey. Zaten üç gün sonra bitecek ve her şey yeniden siyah olacak, İstanbul iyice çirkinleşecek,  yollar yağmurdan tıkanıp evleri su basacak. O halde neden bu bunalımlı ve olumsuz ifade? Hala ayağımda kumlarla derginin sayfalarını çeviriyorum ve giriş yazısı ile karşılaşıyorum "yaz bitti". Oley ! Ne güzel hem sıkıcı hem de sıradan. Bütün coşkuyu öldürmek lazım ciddiyete davet etmek lazım insanları; gerçekten müthiş!

Aslında ne yazıda ne de başlıktayım. Sadece insanların sürekli karşısındakinin coşkusunu, heyecanını, mutluluğu, keyfini piç etmesinden hazzetmiyorum. Üzücü olan şu ki, bundan zevk alan da var. Schadenfreude nedir de hatırlamak lazım bazen.

Bugüne dönersek...Hava güzeldi, tiril tirildi. Zaten bir sürü mide bulandırıcı olay oluyor bari hava bizden yana olsun, gülmemize yardım etsin...

- ne güzel tatile gidiyorsun?
yani. eylülde deniz soğuk ama yapacak bir şey yok.

- güzel şeyler oluyor ne iyi değil mi?
bakalım göreceğiz daha bir iyiliğini güzelliğini görmedik.

P.S. Biliyorum, yarın yağmur geliyor. Anladım. Sorun yok. Ama mümkünse tüketme beni!



No comments: