Wednesday, July 24, 2013

Mira

gece 22, rey 'den "geliyormuş, hadi çık evden" telefonu, hazırlanırken soon-to-be new dad i.'den "gelmeyin, kimseyi istemiyor, haber vereceğim" bilgisi ile evde kalış, 1 saat sonra ise "doğdu! hadi koş!" ile gelen mutluluk, güllüoğlu bohçası, insanın aklını alan o bohça denilen şey, kalabalık, deli gibi yorgun ama bir o kadar rahat idila, çok çok ufak mira, bir anda yeşilköy hali, bir o kadar rahat # 8 hali, herkes, uzun zamandır hissettiğim büyük mutluluk,büyük sahiplenme, büyük teyze hali, "tamamdır; her şey aynı ve hiçbir şey aynı değil, sadece daha ilerde". bir şekilde olması gereken olmuş, zaman denilen şeyin içerisinde yaşanmış ve bugüne gelinmiş yani " her şey yerini bulmuş, süreçler, yaşanması gerekenler, göz kamaşmaları yaşanmış  ve hiçbir şey aynı olmadığı gibi bir şekilde ise yerli yerinde oturmuş".    

Karnı burnunda olmasına rağmen D. aka Louboutin'in gerek kınasına, gerek gündüz nikahına katılan, en az bizim kadar eğlenen, işe gitmeye devam eden, gayet sakin bir şekilde doğumu bekleyen, doktoru "ben tatile çıkıyorum sen merak etme dönünce doğururuz" diyen ve nihayetinde dün yine işe gidip dönerken "galiba geliyor" deyip, direksiyonu hastaneye çevirip otoparkına arabayı sakince parkedip, doğuma giren ve ağrılar sancılar falan fişmekan derken işte 1 saat içerisinde doğuran İdila. Ve Mira. Kahramanım aynı zamanda kendisi. Konuşmuştuk; kişi nasıl oluyorsa çocuk da, hayat da öyle oluyor demiştik. Eh işte, pıt diye çıktı işte. Hem normal, hem de epidural olmadan, olamadan. Bu da varmış. Olabiliyormuş. Artık olmadığını düşünüyordum ama doğal olan da mevcutmuş hatta ilk günler dadısız bile geçebilecekmiş. Gerçekten gülümseyerek yazıyorum. Değil gülümsemek, aptal bir mutluluk sırıtışıyla hem de.

tiffany's. acilen.


No comments: