Thursday, December 27, 2012

İcazet

Korkunç sıkıcı! Twitter, Facebook veya benzeri sosyal medya kullanıcılarında sürekli bir görüş bir bildirme hali, onu duyurma ihtiyacı var. Özellikle de Twitter'da. Aman Yarabbim! Sıkıcı olan bu görüş bildirme halinden ziyade, bildirdiği bu görüşün "ne kadar doğru, ne kadar isabetli, ne kadar dahiyane, ne kadar istisnai bir zeka ürünü olduğu"nun altının çizilmesi durumu. Herkes ne kadar önemli, ne kadar bilgili şahsiyetlermiş de biz kaçırmısız bugüne kadar. Ancak ne güzel iyi ki Twitter vs var da eksik kalmıyoruz 100 küsür kelime vuruşlu cümleler üzerinden romantik tınılı mottolar yazan üstün zekalı insanlardan öğrendiğimiz hayat derslerinden...

İcazet vermek önemli bir hadise insanoğlu için. İstiyor. İstemekle kalmayıp kendinde hak da görüyor. Hem de kendisine düşüncesi sorulmamışken, hemen her konuda, her mevzuda herhangi rahatsızlık duymadan, bilip bilmeden, araştırmadan veyahut bahsi geçen konu ile ilgili aynada kendisine kendisini kandırmayo bırakıp dürüstçe bakmadan, herhangi bir çekingenlik hissetmeden gayet olaya hakim vaziyette karşısındakine icazetini bildiriyor. Artık karşısındaki kimse, konu ne ise. Bu "karşı konulmaz cazibe içerisindeki icazet bildirimi" twitter aracılığı ile milyonlara da olabilir, dost meclisinde birebir bir görüşmede de olabilir. Bu davranışın temellerini düşününce, öncelikle bireyin kendisini dev aynasıdan görmesi ile başlayıp devamında bununla ilintili olarak toplumsal yaşamda olduğu kadar kendi ait olduğu (veya ait olmaya çalıştığı) sosyal çevresinde sahip olmak istediği kabul edilme, saygı görme, grup lideri, kanaat önderi olarak hissetme duygusu ve tabii arzusu.

İcazet vermek de, icazet almak da açıkcası ilgilendirmiyor beni. İlgilendirmediği gibi bunu yapanları inanılmaz sıkıcı buluyorum, söyledikleriyle, "yüksek icazetleri" ile vaktimi yiyorlarmış gibi geliyor. Ben de aynı şekilde kimseye öyle kenara çekip, twitterdan mwitter üzerinden-sorulmadan- icazet filan vermeyeyim. Herkes (kendi) seçim(ini) yapmayı, tercih yapmayı öğrensin mümkünse. Birileri üzerinden değil de kendisi üzerinden birey olsun, netice itibariyle de yaptığı seçimlerinin tasdikine ihtiyaç duymasın...

... "beğendim vs beğenmedim", "sevdim vs sevmedim", "olmuş vs olmamış", "onaylıyorum vs onaylamıyorum", "destekliyorum vs desteklemiyorum", "güzel(miş) vs çirkin(miş)", "tatlı vs ekşi", "mutlu (sun) vs mutsuz (sun),  "zayıf(sın) vs şişman(sın)", "korkak (sın) vs korkusuz (sun)", "iradeli (sin) vs iradesiz (sin)", "ezik (sin) vs başarılı (sın)", "(seninle) gurur duyuyorum vs (senden) utanıyorum", "çok sevdim! vs hiç sevmedim!", "çok sıcak vs çok soğuk" ...  

Sonuç (en azından bizim dükkanda): çok da fifi! 



 

No comments: