Saturday, January 21, 2012

- 1 : etta james


1938-2012

Soul'un, blues'un taçsız kraliçesi olmadı.Blues'un birçok kadın şarkıcı örneğindeki gibi mağdur ama şefkate muhtaç duranlardan değildi. Veya rahip babasının açtığı hıristiyan yolda yürüyenlerden de olmadı. Sevimli, ılımlı veya uyumlu ise hiç değildi. Aksine hırçın ve öfkeliydi. Sözlerine, davranışlarına hakim olmuyor, özellikle 1950lerin ayrımcı amerikan toplumda kabul görme arzusu taşıyan, uslu durması beklenen negro şarkıcılar gibi hareket etmiyordu. Zaten öyle güzel de değildi. Yani hırçın ve öfkeli halini süsleyecek güzellikte bir kalkanı da yoktu. Elbette mazereti vardı, elbette babasız ve sevgisiz geçen çocukluğu birçok davranışının mazeretiydi. Ne var ki belki de şarkı söylerkenki tutkusunun ise sebebiydi.

Adını sanını ve tabii herhalde '95-'96 yılında muhtemelen A'dam 'dan aldığım bir blues cdsinde duymuştum. Baby, what you want me to do. O gündür şarkının bende yarattığı, Etta James 'in bende hissettirdiği duygunun daimi hali. Chess Records'ı öğrenme sebebimdi. Geçtiğimiz yıllarda Cadillac Records filminde hatırlandı, artık büyük bir endüstriye dönüşmüş amerikan R&B, Soul, Blues dünyası tarafından kucaklandı ama yine de yeni nesil bol ödüllü bol paralı Beyoncé 'nin diva hareketleri sebebiyle sürtüşmeler oldu vs.

Dün gece ölmüş. Zaten çok hastaydı, bekleniyordu. Üzüntü dışında denecek az şey var. Ölüm işte. Keşke daha az hırçın olsaydı veya zamanla o hırçınlığını azaltabilseydi. Hafif olmak iyidir, kendine de başkalarına da. En büyük hayat derslerinden belki de.

No comments: