Wednesday, September 28, 2011

Hem yogi, hem makrobiyotik hem de aptal

Hiçbir zaman sevdiğim, beğendiğim kadınlardan olmadı. Kocasının da en az kendisi kadar antipatik ve ruhsuz olduğunu düşünmekle beraber ortalıklarda dolaşmıyor oluşunu bu yüzden seviyorum. Amerika da geçtiğimiz yıllarda ölen Hollywood prodüktörü baba ile aktrisin kızı Gwyneth Paltrow'a ilginç şekilde bayılmıyor. Bayılmadığı gibi de epey dalga geçiyor. Orada burada ettiği garip laflarla, katıldığı televizyon programına yağlı bacaklarla çıkmasıyla, kılık kıyafetiyle. Bir dizi yapmışlar sarfettiği gerzek laflarla ilgili; cidden evlere şenlik zeka ve şuursuzlukta kendisi..." I'd rather smoke crack than eat cheese from a tin" veya "taking care of yourself is being there for your kids, like how on a plane, they tell you to put on your oxygen mask first", yahut "I would rather die than let my kid eat Cup-a-Soup" ya da "I am who I am. I can't pretend to be somebody who makes $25,000 a year" gibi. Peynir yemği ağır uyuşturucu almakla bir tutacak kadar beslenme takıntılı, yaptığı yoga ve kabbalah eğitimleri ile çok mütevazi bir hayatı olduğunu dillendirip sonrasında neredeyse zengin olmayanlarla dalga geçercesine ettiği laflar güvensizlik ve tabii aptallığının da göstergesi. Biraz rahat olunmalı ya hayatta, hayat kısa, kasmamalı bu kadar. O kadar sıkıcı ki. Ayrıca söylüyorum o loser kocası ile de kesin mutsuz- doğurduğu çocuklara rağmen ...

No comments: