Sunday, August 29, 2010

Never on sunday # 5


Şu resimdeki hafifliğe ulaşmak istiyorum... Halet-i ruhiye olarak evet, epey yakınım da fiziksel olarak pek değil. Hala kendimi çok yorgun, bitkin, sesi kısık, şekeri tatlı sevmediği halde bir tabak tatlı yedirtecek kadar oynamış/düşmüş, halsiz, ara ara uyku bastırması yaşayan vaziyetteyim. Bu kadar sürmesi elbette normal değil de herhalde bir döneme denk geldi her şeyin üst üste bindi diye düşünmek gerekiyor. Yarın tatil ve o kadar mutluyum ki...

"ne güzel cumartesi akşamı çıkmayacağım" düşüncemin çirkin ama karizmatik erkek b. 'nin isveçli m. tarafından düzenlenmiş sürpriz partisi, iyis, levent köşebaşı, yemekte gözlerin kapanması, nispeten açılan gözler, dans eden bacaklar, şarkılara katılan dudaklar, sekvotka ile terapi'de iğrenç pimp hareketlerinde bulunma, bana göre dünyanın varoşu bir kıza kendini dünyanın en güzeli, en muhteşemi hissettirme (sebebi elbette ben değilim), julius sezar t.'den eski sevgilim b.'ye hakkımda yaptığı muhteşem iltifat, "vanilya gibi";
sakin cuma gecesinde yorgunluktan yere yapışma, öncesinde boş ev ziyareti, biraz basık ama güzel ama biraz basık, komik ama haftasını geçmiş digitürk kumanda sorununu frankie 'ninkini alarak halletme bir de üstüne üstlük yanında şampanya alıp çıkma (herhalde bu kadar yüzsüzlükten sonra bizden köy de kasaba da olmaz, olmasın da zaten, zamanla her şey değişir su yolunu bulur aynı suda da iki kere yıkanılmaz);
yine gecenin ortasında günün ağırmasına yakın fransızlardan ayrılınıp "une derniere biere"i artık paris /bruxelles/stras'a bırakarak eve dönülen perşembe, sabahında işe gidilen cuma, dinlenme ihtiyacı, uzanma, miskinlik ve pislik yapma isteği, gerçek bir never on sunday ihtiyacı, dileği ve işte on y go...

No comments: