Sunday, May 16, 2010

Tanıştıralım: "hayat"

Hayat işte. That's life. Olmuyorsa olmuyor, oluyorsa oluyor. O kadar beklediğin olmuyor, bir o kadar beklemediğin ise oluveriyor. Hayatın kendi zamanlaması var. Belki herkes bir şekilde hayata veya onun zamanlamasına hükmettiğine kanaat getirse de bu aslında mümkün değil. İnsan kendini rahatlıkla kandırabiliyor. Onunla yaşadığına, yaşadıklarının gerçek olduğuna, geleceğe baktığında gördüklerine, vs. Oysa bunlar sadece sanrı olarak kalıveriyor hayatın kendisi ön plana geçmeye karar verince.
Bugün de aynen öyle oldu. Sandık ki her yer o iki renkte olacak, yer gök inleyecek, zaten o kadar da emindik ama olmadı işte. Her şey yapılsa da, herkes üzerine düşeni yapsa da olmadı. Olabilirdi, oluyordu, kaç kere direkten döndü ve olmadı. Oysa her şey uygun ve hazırdı. Ama olmadı. Aynen hayat gibi. Olmuyorsa oluyor. Çok da zorlamamak, olmuş gibi yaşamamak lazım çünkü belli olmamış ve olmamaya da devam ediyor. Üzgün müyüm? Elbette ama yarın olmasa da öbür gün geçer. Artık kabullenmeye başladım hayatı, pek üzerinde durmuyorum "zaten olmayanların" ve "olmamışların" ve de olmayacakların". Ama Bursaspor'dan da, taraftarın da, teknik adamından da hiç mi hiç hoşlanmıyorum, hoşlanmadım, hoşlanmayacağım da.

That's Life.- Frances Albert Sinatra

No comments: