Friday, September 7, 2012

Bileğimdeki JFK


Evet JFK, John Fitzgerald Kennedy'in kısaltılmışı.
Evet JFK, 1991 tarihli Oliver Stone 'nun başkan Kennedy suikasti hakkındaki güzel filminin ismi.
Evet JFK, NY havaalanının kısaltılmışı, bizim G.G. ile giriş çıkışlarda çok eğlendiğimiz ama Kennedy anısına mutevellit fotoğraf çekmeyi gerzekçe unuttuğumuz yer.
Evet JFK=Kennedy (to whom it may concern)
Ve bugün itibariyle JFK, bileğimde iplerden elle örülerek yapılmış ve hiç mi hiç beklemediğim bir hediye. Gerçekten de ürünün ismi JFK 'miş (ki bu bomba tesadüf beni benden aldı haliyle). Tesadüfen kendi doğumgünü hediyesi vesilesi ile Mr. Hyde'da görüp çok beğenmiş, çok istemiştim ama üşengeçliğimden, "of şimdi sipariş vermekle mi uğraşacağım" diye düşünmekten elbette arzumu rafa kaldırmış, summer it-item süsü vermiştim. Gel gör ki bu yıl çok garip bir yıl. Güzel ifadeli garip bir yıl. Beklenmedik şeylerin olduğu beklenenlerin ise hayal kırıklığı yarattığı; en yakınların en uzak en uzakların ise en yakın olduğu bir yıl. Bundan sonra da böyle gider. Taşlar yerine çoktan oturdu, acılar çoktan çekildi, yeni dünyalara yelken çoktan açıldı. Ayrılsak da beraberiz, berabersek de ayrıyız ama yeni yaşamların, yeni paylaşımların beklenmediği kadar kalıcı şekilde kurulduğu bir yıl 2012. Makro sosyolojiden mikro sosyo-psikolojik yorumlara inersek çok ama çok şımartıldığım ama bir o kadar da bilerek sarsıldığım bir yıl oldu bana. Tercihim elbette şımartıldığım ve mutlu anlarda çünkü artık sevgi dolu olsa da başkalarının çöp kutusu olma hali sıkıcı ve yorucu bir hale dönüşüyor; gerek yok. whatever. Uzun ve melankolik ve tabii hayat dersi veren yazılardan ifadelerden sıkılan biri olarak bayağı bir şekilde bu durumu gayet sallayıp sadece yine hiç beklemediğim bir şekilde sunulan, düşünülen, gülümseten, mutlu eden hediyemden pek etkilendim. Mutlu oldum. Aynen NY seyahati gibi. Bu yıl aldığım en güzel ama ondan öte en özenli hediyelerden. nokta. Bu saatten ve bu yaştan sonra herhangi bir arkadaşlık/dostluk/sevgililik/aile ilişkisinde özen yoksa mümkünse görüşmeyelim çünkü sevgi tek başına hiçbir şey ifade etmiyor. Her yerde ve her şeyde var, her hedef de o meşhur "sevgi"den geçiyor zaten. Olmayan ise özen.

kiel james patrick, kutusu, haritası, sunumu, 3 günde gelişi, "bana kutularla gel ya" deyip cepten çıkan lacivert kutu, isminin jfk oluşu, kennedy'nin hatırlanışı, bileğimdeki duruşu, elisa ile beraber taktığımız güney amerika bilekliği ile komik duruşu (evet, embesil ergen gibiyim, dilek tuttum, kendiliğinden düşmesini bekliyorum, o yüzden çıkartmıyorum), altınlarla uyumu vs tamamdır. her şey şahane!

p.s. tayland'tan gelen fuket ve geçirilen saatler sonrası # 8 için anlattıklarıma kahkahalarla neredeyse yerlere yatarak gülüşü, durmadan "yemin ediyorum bomba bir insansın" deyişi ve giderken de "bence altın bir kolye gelecek" diye patlatışı.

p.s. (2) endless summer state of mind. cidden.

p.s. (3) bu yelkenci bilekliklerinin moda olacağını sanmıyorum. olsa da bizi etkilemez çoğunlukta geçip gider sonra yine bize, chris craft veya riva ile gezinme hayalleri kuranlara kalır.

No comments: