Sunday, November 22, 2009

Kapının önünde dizi dizi ayakkabılar

Hafta sonu eklerinde okudum ki GS'ın müthiş yetenek müthiş yakışıklı ve tabii hiç şımarık olmayan futbolcusu Arda özel dikim gömlek giyiyormuş, yakasına filan da isminin baş harflerini yazdırıyormuş. Yine geçenlerde eklerden birinde kendisinin modaya dair görüşlerini beyan ettiği (!) fevkalade bir röportaj okumuştum Gerçekten neden bahsettiğini hiç hatırlamıyorum. Tek bir şey hariç o da evine gelenlerin mutlaka ayakkabısı çıkarmış , türk adetleri böyleymiş, kim olursa olsun isterse çorabı delik olsun önemli değilmiş çünkü dışardan gelen ayakkabıların kapıda mutlaka çıkması gerekiyormuş. Hmmm. Peki.

Herhalde 2004'ün son günlerinde Fransa günlerinin sona ermesi, ne yazık ki onların evine çökmem ve artık onların dayanamayıp beni başlarından atmak istemesi ile J.A. ile bizim mahallede oturabileceğim ev bakıyorduk. Bir arkadaşının satılık evi vardı Başkurt Sokak'ta. Kadın evi çok güzel yapmıştı, gayet büyük rahat hatta salonunun denizin içinde olduğu bir evdi. J.A. tabii beğenmiş ama oturacak ben olduğum için bana danışmıştı "alalım mı almayalım mı" diye. Ben en üst kattaki daireye çıkarken kapıların önündeki ayakkabıları görüp "eğer alınacaksa mümkünse kapısının önüne ayakkabısını çıkarmış dairelerin önünden geçmeyelim" deyip itiraz etmiştim. Tahammül edemediğim şeydir kapının önüne çıkmış ayakkabılar, eve girer girmez çıkartılan ayakkabılar. Bizim evde -eğer kişinin kendisi istemiyorsa-ayakkabı pek çıkmaz öyle terlik merlik de yoktur, evde -arkadaş vs dışında- misafir ağırlanacaksa öyle terlikle çıkılmaz misafirin karşısına, ayakkabı giyilir de öyle misafir ağırlanır. O yüzden kapının önünde çıkan ve oraya dizilen ya da eve girer girmez çıkartılan ayakkabıların dizildiği dolap ve çıplak kalan ayaklara hemen verilen terliklerle ilgili hiç fikrim yok. Daha doğrusu pratik olarak kendi evimde kendi dünyamda kendi çevremde böyle bir algım yok. Olmasını da istemem. Bayramda vs birilerine gidince zaten karşılaşıyorum Arda'nın Türkiye'si ile. O yüzden Arda ve öteki Türkiye'nin para bulmuş tarzı mümkünse gündeliğimde var olmasın...

2 comments:

d. said...

Benim annem old style+asiri titiz bir kadin oldugundan bizde oldum bitti ayakkabilar cikar ve cikarttirilirdi. Tam kapidan cikacakken unutulani almak icin, paldir kuldur ayakkabilar ile iceri dalmak ise elindeki bombanin pimini cekmek ile ayni sey olurdu. Hahahaahaha o kadar titizdi ki bak simdi aklima geldi, senin olmadigin o 2000-2004, deli gibi at bindigim senelerde, bazen usengeclikten ter kokulu, tezek kokulu, herbir tarafi at tuyu kiyafetlerim ile eve geldigimde,resmen beni kapi onunde soydurup oyle eve sokardi, mumkun degil ki o kiyafetler icerinde eve dalayim..
Neyse kendi evime tasindigimda ilk ozgurlugumdu,diledigim gibi ayakkabilarla dolasmak. Ama ozellile son bir senedir farkettim ki ben de eve gelince ayakkabimi cikarir oldum, gelenlere hala "yok yok cikarma" diyorum ama bakiyorum onlarinda cogunlugu kendi istegi ile cikariveriyor. Benimkisinin sebebini biliyorum aslinda, yaslandikca anne genlerim artmaya ve disarida neye basttigimi bilmedigim icin iceri sokmamaya calismaktan ileri geliyor...Digerlerininki nedendir bilemem...

Buarada ben de begendigim bir evi, sirf daha kapiyi acarken kafayi uzatip bakan, merakli, basortulu,gencten kapi komsusu yuzunden tutmamistim ama senin tarif ettigin eve yazik olmus ...

Anonymous said...

yaaa kızım onu bunu bırak, fener her kazandığında yazı yazıp duruyorsun. şimdi tısssss. nasıl geçirdik:)))
böyle arda'nın ayakkabısı meseleleri ile geçiştirmen hiç hoş dğil valla.