Friday, February 17, 2012

Cuma eğlencesi

Değil uzun zamandır, neredeyse yılı aşkın süredir yazmadıklarımdan biri cuma eğlencesi. Gerçi kasımda yazmışım ama ilk iki, üç yıla baktığımda o kadar az ki... Madem kar yağacak sokağa çıkma korkusu, madem Fuket'ten "neredesin" soruları geldi, o halde neden olmasın, beautiful people'a gitsin benden...
Güzelle başlamayı herkes ister de mümkün olmadı Vogue sayfalarında. Linda Evangelista ve neredeyse farkedilmeyecek kadar silik hali. O ki 90ların başında her saç renginin ve kesiminin yakıştığı efsane top modellerden iken kötü bir saç boyu, rengi ve daha da vahimi kötü fönü ile NY'ta charity gecelerinden birine katılmış. Fön zor iş, farkındayım. Özellikle de bizde. Anlatamazsın, "hayır kafamda motor kaskı geçirilmiş gibi kabarık bir şey istemiyorum" diyemezsin, desen de anlamaz, inat eder kendi bildiğini okur ve o en yüksek derecede çalışan saç kurutma makinesine saçın köküne fırça üzerinden yapıştırır ve sonuç olduğundan 5 yaş yaşlı gösteren ve asıl orduevinde 5 çayına inmiş general karısı saçı kabarıklığındadır. Gerçi yurtdışında öyle bizdeki gibi "gidip şu yukardaki kuaföre 10 lira 20 liraya fön çektireyim" hadisesi olmadığından her şey zaten daha bir doğal oluyor. Ayrıca Linda Evangelista'nın saçına herhalde daha doğru düzgün bir şeyler yapmak isteyen çıkacaktır etrafında ama belki de yüzünün botokstan patlayacak, ifadesiz hali böyle bir şekil gerektirmiştir. Saçı geçiyorum ve üzerindeki o smoking takıma bakıyorum da daha fazla yazabileceğimi düşünmeyip geçiyorum. O kadar sıradan ki...

Neden ki? Gossip Girl kızlarından. Zaten genç. Ama neden o bukle bukle saç, neden o kürklü baldır Louis Vuitton elbisesi? Hayır, cidden neden? Güzel desen güzel değil, tasarım desen, bilmiyorum sıkıcı sadece.

Louis Vuitton demişken tasarımcısı Marc Jacobs elindeki kadın el çantasıyla pek bir angélique vaziyette poz vermiş. Bazen ben de deniyorum böyle ellerimi önde çanta ile tutarak hafif müstehzi ifade ile gülümsemeyi ama nedense anjelik Marc Jacobs gibi başarılı olamıyorum. Aynen asla plajda kumların üzerine devasa boyutlardaki renk renk Birkinlerle yayılamayacağım gibi (gerçekten de el yapımı birkinlere yazık kumların üzerinde güneşin altında) Gerçi kendisinin eski Woody Allen sarsaklığındaki hali düşünüldüğünde şu hali epey sansasyonel de yine de İskoçlar dışında etek giyen erkekler, kadın çantası taşıyan erkekler, Birkinli erkekler beni aşabiliyor.

Genç olup da genç gözükmeyenlerden Lindsay Lohan. Aslında aşağıdaki görüntüsü, 100ccc olan silikonlu göğüsleri, dağılmış ve çökmüş ruh halinin dışa yansıması, göreceli vaziyette parasız kalması sebebiyle Playboy'a soyunması vs üzücü çünkü bu kız kendisi bir şey olamamış annesinin hırslı hareketleri sonucu olarak buralarda olan biri. Doğal, çilli kızıllardan. Oysa şimdi vivid yıldızları gibi; trashy'den hallice. Üzerindeki beyaz elbise güzel aslında ama o gri püsküllü kürkümsü kollu şey alakasız ve gereksiz.

Demek ki Sienna Miller 'in gücü aynen Samson gibi saçlarındaymış. Hepimiz biliyoruz ki kendisi güzel bir insan. Ama o kadar. Öyle aykırı bir çekiciliği vs hiçbir şeyi yok; sadece yüzü gözü ağzı saçları filan çok güzel, çok düzgün, çok bebeksi. Kısa saçlı da güzel olanlardan ama genelde hep beline kadar sarı saçlarıyla salınan bir insan. Burada toplatmış ve olmamış. Olmamasını geçiyorum kim olduğu yazmasa tanınmayacak kadar sıradan olmuş. Samson gibi, saçlar gidince gücü de gitmiş ortaya sadece güzel derli toplu bir siyah elbise içerisindeki sarışın bebeksi güzellikte sıradan bir kadın kalmış.


Yani Olivier Zahm'ın her daim daracık deri ceketli, pilot gözlüklü Michael Hutchence imajından ben sıkıldım kendisi sıkılmadı. Ama demek ki var bildiği ki istikrarlı şekilde sürdürüyor.
Nihayet güzellerdeyiz. Anja Rubik. Daha kısa saçlı bence daha güzeldi ama yine de başka bir şeyi var, sıradan sarışın değil, öyle çok bebeksi değil. Üzerinde de işte 1920'ler, Caz Çağı veya yine Hollywood üzerinden The Great Gatsby keşfi sonucu çıkmış püsküller, grafik desenler. Kız güzel elbise güzel, elbise kıza zaten güzel, tamamdır.
Ve Elisa Sednaoui...Her şekilde beğeniyorum. Özellikle de başkasında muhtemelen hiç olmayacak kıyafetleri kendi üzerinde, hiç zorlanmadan ve "tarz olacağım" zorlaması olmadan çok doğalmışcasına taşımasına bayılıyorum. Budur; ve biter ve a bientot canım...Bakalım ne zaman bir daha cuma eğlencesi yazacağım üşenmeden ve sıkılmadan?

1 comment:

ece said...

Aahahaaa.. Fön paragrafı günüme neşe kattı desem :))

Phuket diye imzalıyordum ama evet, Fuket olmalı!!