Thursday, February 2, 2012

Ardından hatırlananlar

Çok ilginç biriydi. Dedem de öyle olsa da anneannem herhalde onu ilginçlik, nevi şahsına münhasırlık söz konusu olduğunda kat be kat katlardı. İkisi de ilginç insanlardı. Rumelilerdi. Garip bir gurur takıntıları, iradeleri, güçleri vardı. Dik yürürlerdi, kimse onlara acısın onlara acıyarak yaklaşsın istemezlerdi. Bravo, cidden hepsi de bana geçmiş, şimdi dönüp bakınca nasıl olduklarını benim nasıl geliştiğimi onlara nasıl da benzediğimi görüp gülümsüyorum.
20 yıl önce geçirdiği beyin kanaması öncesi pek süslü pek şıktı. Çok güzel kocaman broşları vardı, elmas yüzükleri hep parmağındaydı. Çok çocukken, daha nihilist bir rockçı ya da gerzek ergen halimden önce, süslenişini, pudra kutusundan beyaz pudrasını yüzüne sürüşünü hayranlıkla seyrederdim . Çok ısrar edince verirdi yüzüklerini ben de takayım diye veya çok hafifce pudrasının süngerini yüzüme gezdirirdi. J.A. müthiş tarz sahibi olsa da anneannem gibi değildi ( aslında bugün daha çok ona benziyor ama eskiden herhalde '68 ruhunun hala içinde tazelikle yaşıyor olması sebebiyle birçok şeyi elinin tersiyle reddetmesi sonucu tarzı hiç ona benzemese de içinde onun bir yanı hep vardı, çıkmak için de belki zamanın gelmesini bekliyordu). Dün bir kutunun içinden 1967 tarihli E. Çubukcıyan isimli kuyumcudan alınmış gerdanlığının faturasını bulunca bendeki bazı hadiselerinin kaynağını iyice anlamış oldum. Ama asıl yine dün hatırladığım bir anısı hem bendeki ama hem kendi kızındaki bazı davranış biçimlerinin şekillenişinin belki de en güzel göstergesi oldu : bir gün bize geliyordu, 80lerin ortaları bir dönemde ben ilkokuldayım ve migros'ta büyük genel grev vardı. bizim yeşilköy'deki migros grev sebebiyle uzun süre kapalıydı ve önünde de grevciler çadırımsı bir şeyin altında deli soğuğa rağmen birlikte bekliyorlar, direniyorlardı. bize gelmek için çarşı'dan faytona binmek üzere migros'a gelen anneannem o migros grevcilerini görüp benim için yaptığı iki kavanoz çilek reçelini " sizin daha çok ihtiyacınız vardır buna çocuğum, sakın vazgeçmeyin" diyerek onlara veriyordu ve bize gelip de "size reçel yapmıştım ama grevcilerin kısmetiymiş, onların daha çok ihtiyacı var, siz alırsınız" demişti.

Tatlı sevmem, reçel filan da yemem ama işte bir çilek reçeli. Ha bir de çiğ börek yapardı ki, mutfak tezgahın kenarına iliştirilmiş elmas, mekik yüzüğü ile...

No comments: