Monday, January 19, 2015

( Kişisel ) 19 Ocak ikilemi

Öldürüldüğü günü de hatırlıyorum, haberi nasıl aldığımı da, öldürülmesinden daha iki gün önce F.A.'nın kendisiyle beraber oturup rakı içtiğini de, cenazenin ne kadar kalabalık olduğunu, kalabalıkların saatlerce nasıl yürüdüğünü, ardından kalabalıkça gidilen Agop'un meyhanesinden nasıl kalkıldığını, insanların gerçekten ne kadar etkilendiklerini, üzüldüklerini, yüreklerin ne kadar acıdığın...

8 yıl geçmiş üzerinden. Koskoca 8 yıl geçip gitmiş. Geçip gitmiş de geçip gitmesiyle kalmış işte, biz de gerizekalılar olarak arkadan baktığımız ile kalmışız. Arada bize gazları vermişler, "yükseliyoruz, gerçek demokrasinin geleceği günler yakın, bizimle devam etmelisiniz, istikrar her şey" lafları yenilmiş, Afyon Savaşları'ndaki Çin'i andırırcasına zekalarda, haysiyetlerde, şahsiyetlerde afyon günleri başlamış, zamanın sözde en azılı muhalifleri şimdinin en azılı savunucusu, bayrağı en önde taşıyanı olmuş, cepleri dolanların cepleri daha da dolmuş, dizilerde duyulan "holdinge gidiyorum" cümlesinin öykünüp kredi kartına 30 taksitle alınan iphone temalı zenginlik gösterisi devam etmiş olsa da "hayaller paris gerçekler eminönü" kendisini iliklere kadar hissettirmiş. Demokrasi rüyası büyük patlamış, daha "ne oluyor, yok canım" diye düşünülürken sahip olunanlar eskisinden de kötü ve zavallı bir duruma dönüşmüş, şişkin entelektüel egolarla yapılan "aman canım, biraz geniş düşünmek lazım. bırakın artık bu Ahmet Rasim'in Falaka'sını andıran ulema masallarından korkmayı" tarzı demokrasi açı söylemlerinin boğazlara tek tek dizildiği günler gelmiş bugünü oluşturmuş...

Kişisel 19 Ocak ikilemine dönecek olursak da "ben yoruldum utanmaktan adamlar yorulmadı öldürmekten". Yıllar geçip gitti, ölen öldüğü ile kaldı, öldürenler yükseldi de yükseldi, yüreğim tıkandıkça tıkandı. Bu kadar basit. Başkası adına utanmaktan yoruldum. İşte budur son iki yıldır yaşadığım 19 ocak ikilemim. 

P.S. Bununla beraber yalan değil, her 19 Ocak'ta herkesin kendini kaybedercesine özgürlük savaşçısı olduğunu görmeye dayanmakta zorlanıyorum. Ancak bu yine de kötü bir şey değil, varsın varlıkları en azından 1 günde bir anlam kazansın. Ama  ailenin yanında su yatağı gövdesi ve elinde sigarası ile bir nevi balkon şov yapan 68li anne-baba kontenjanindan kendisine pay çıkartanlara gerçekten tahammülüm yok.



 

No comments: