Sunday, November 9, 2014

Gece # 03:44

Neredeyse yıl bitecekken, neredeyse bu yıl henüz hiç "gece" başlıklı yazı yazılmamışken, neredeyse yaşanmış onlarcasına imzasını atan belki de en güzel, en keyifli gecelerden biri oldu cumartesi gecesi.

Vatana, yurda dönüşüyle inanılmaz mutlu eden (ama yine gittiğinde gidişiyle onun adına bir o kadar mutlu edecek olan) Fuket, Fuket ve Furi ve #8 ve Levazım ve güzel ev ve nihayetinde evde cumartesi akşamı buluşması, yemeği, buğulama sevmeyen biri olarak Furi 'nin müthiş lezzetli buğulaması, nihayet balık çatal bıçağı olan bir evin sofrasında balık yemenin keyfi, Fuketciğim'in beni düşünerek ince ince özel tariflerle hazırladıkları, Tekirdağ Altın'nın ne kadar şahane bir rakı olduğunun gecikmiş keşfi, ben hariç herkesin yaşamış olduğu muhtelif Tayland maceraları, Haberci dedikoduları, aile dedikoduları, komşuluk maceralarının anlatımı, delirten, güldüren "yaren"lik mevkii, içilen içkiler, viskiler derken "neeaa? saat 4 mü olmuş?" ile sisli İstanbul gecesinden eve dönüş ...

P.S. Evde pişen balığı kesinlikle erkekler yapmalı. Bir şekilde balık pişirmede çok başarılılar. 

P.S. (2) Ya çok sıkıcı veya çok ciddi yahut çok olumsuz karanlık bir gece olsaydı? İnsanların tek olarak, birey olarak iyi olması birlikte, başkalarıyla beraber iyi, keyifli, uyumlu olacakları anlamına gelmiyor. Birini sevmek de yine aynı şekilde onunla beraber geçirilen zamanı sevmek olmuyor her zaman. Çoğunlukla insanlar "mış gibi" yaparak zaman geçirdiği veya zamanını "idare ettiği", "idare eder" insanlarla geçirdiği için bu 2li, 4lü, 6lı buluşmaların üzerine kaçınılmaz bir sıkıntı duygusu kaplanıyor. İnsanoğlunun "inanmak istediğine inanma arzusu" ile bu durum görülmez ve gösterilmez oluyor olsa da kaçınılmaz uyumsuzluk neticesiyle gelen sıkıcılık, keyifsizlik, vakit kaybı ilişkilerdeki, arkadaşlık paylaşımlarındaki büyük sorunların en önemlileri. Ama öyle olmadı cumartesi gecesi. Büyük şans. Büyük keyif. Büyük kazanım. 

P.S. (3) " Hırvatistan 80lerin Kumburgaz'ı gibi" cümlesi herhalde daha uzunca bir süre bizi terk etmeyecek. İşin daha da boktanı aslı hiçbir şekilde benden çıkmamış olan bu cümle, asıl kahramanları biz tatil programlarını etkiliyor. Dilimi tutmayı öğrenmem gerektiği gibi, bilmediğim bir konu hakkında başkalarından öğrendiğim gözlemleri, yorumları da öylesine dillendirmemeyi öğrenmeliyim. Ya da belki kimin yorumunun kaale alınacak, kiminkinin ise ilgilenilmeyecek olduğunu ayırt etmeliyim. Haliyle daha kolaylaşabilir işim. 

P.S. (4)  "Katran, tüy" de bir nevi "Lahey" tadında bir ifade benim için. İnandığım, daha uzun yolu olan ama gerçekleşeceğine inandığım bir ifade. Belli bir mevkiide, belli bir midesizlikte, belli bir çirkinlikte, belli bir yandaşlıkta olanlar için. Yalan değil, o katran tüy zamanı bir şekilde bir gün gelecek...    

P.S. (5) Evet, saat kaç deyip de saatin 03.44 olduğunu görmek dördümüz için de bir anda afallatıcı olduğu kadar fantastikti. Hiç kimse o kadar oturulacağını, konuşulacağını, yenileceğini düşünmüyordu. Ama oldu işte! Ve hiçbirimiz pişman değiliz. 

1 comment:

Anonymous said...

çoook şahaneydi gecemiiiz!!!
phuket