Monday, April 7, 2014

Le retour


senenin ilk seyahati, aylar öncesinden planlanan seyahati, biraz rue du grand veneur biraz rue de birague ama bolca marais, bolca çocuk, bolca famille de coeur, bolca soeur de coeur, bolca yemek, bolca içki, bolca sokak, bolca sohbet, bolca konuşma, bolca yarı anlaşılan yarı anlaşılamayan çocuk kelimeleri, bolca eğlence, bolca gerzek hareketlerle iletişim derken, la retrouvaille, le chateaubriand, grazie, alain ducasse, fnac'ta kendini kaybediş, avlunun bahçesinde piknik derken perşembe-pazar paris-istanbul/istanbul-paris hattı da böylece bitti gitti. 

* " tu es étincelante" -(evet, burada güzel sözler, iyi niyetli mutluluk paylaşımları içtenlikle yapılıyor, yapmaktan imtina edilmiyor. gerçekten!)

* şampanya. hep şampanya. 

p.s. carlo & vittorio. resmen kendimden geçiyorum. 

p.s. (2) eğlenceliden ziyade mutlu eden "doğru tercihler" idi. yanılmamak daha doğrusu nihayetinde yanılmadığımı görmek epey şahaneydi. son yıllarda "o kadar çok insana, o kadar çok olaya, o kadar çok ilişkiye dair bir o kadar sıklıkla aldandığımı anladım" ki aldanmadığım şeyleri görmek iyi geldi, gerçek geldi.  "tamamdır".

p.s. (3) ilk gün dakka, bir gol bir; petrus...ya bu kadar komik olabilir bir insan? evlere şenlik resmen. ama eğlenceliydi, ama bir 2011 hiç değildi ama günün sonunda jules'ün de dediği gibi "on est potes, quoi". gerçekten de öyle. ama güzel bir insan hala. fakat o gizemli hareketler filan...o kadar komik ki! cidden hiç ama hiç anlam yüklememek, onlarla hareket filan hiç etmemek lazım. bizim cephede ise oooo tren çoktan hareket etmiş de yeni yolu çizmiş bile.   

p.s. (4) yalan değil bozuk plak gibi her seyahat dönüşünce aynı şeyi yineliyorum; türkler hareket etmesin, bir yerden bir yere gitmesin. hele hele ellerine bir "business class" gücü hiç verilmesin. aman yarabbim, o sahte elegance içeride o logolu çantaların, taşlı güneş gözlüklerinin, kocaman tek taşların altında kendi gerçek varoş karakterini nasıl da yükselterek hissettiriyor, görmek, gözlemlemek lazım. oh mon dieu ! de seyretmesi acıklı bir görüntü tabii.

p.s. (5) gözlükler demişken görmediğine "gördüm", seyretmediğine "seyrettim", duymadığına "duydum" diye güzide bir dame de sion mezunu balçiçek pamir kendisini "so last year" prada güneş gözlükleri ile ne yazık ki farkettirdi. normal şartlarda insanın dikkatini çekmeyen, sıradan bir tipe sahip olup da kapalı ve güneş almayan bir yerde-mesela havaalanı gibi-devasa siyah güneş gözlükleri ile dolaşan herkesin başkalarının dikkatini çekeceği gibi o da çekmiş oldu. cidden bu kapalı yerde güneş gözlüğü takıp farkedilmemeyi ummak ya da umarmış gibi çok sıkıcı değil mi? belli ki amaç farkedilmek o halde bu oyunlar neden ki? gerçekten de "farkında değilmişim gibi çek panpa!" ruh halleri bunlar. son olarak, maalesef, son français, déja oublié. umarım bir yerlerde konuşmaya çalışmaz. 

  

No comments: