Monday, November 19, 2012

Yüz

Yüz, surat ...

Birçok ifadenin yansıdığı veya yansımadığı ama hep taşınan. Yine de mutlaka bir şekilde bir zamanda ne olursa olsun içerde asıl hissedilenin poker face'i alt edip kendini göstereceği. yaşlılık, gençlik, gençken yaşlılık, yaşlıyken gençlik, mutsuzluk, mutluluk, barışıklık, hırçınlık, depresyon, heyecanlılık, coşkunluk, kederlilik, kıskançlık, çekememezlik, kabullenişlik, beceriksizlik, korkaklık, korkusuzluk, cüretkarlık, farkındalık, umursamazlık, özenlilik, ilgililik, kayıtsızlık, kaygılılık, kaygılıymış gibi gösterip hissedilen kaygısızlık, ilgisizlik, sahtelik, severken sevmemek, öperken öpmemek, söylerken söylememek, kabullenirken kabullenmemek, inanırken inanmamak, isterken istememek, samimilik, gerçeklik...her şey, bütün bu ifadeler bir şekilde bir gün mutlaka tüm çıplaklığı ile yüzde, yüzün aldığı şekillerde, gözün içindekinde gözüküyor.

Elbette insan hep bir coşkuyu, bir heyecanı, kendi inandığı güzelliği görmek istiyor. Kendisinde de, sevdiklerinde de. Çoğunluk "fiyasko", azınlık ise "büyük ölçüde benzer" hissiyatlarda. Mesele fiyasko olanlar değil; fiyasko olanların çoğunlukta ve daha nüfuz etmiş şekilde olması. İşte gündeliğin sıkıntıları, fiyaskoları, kofları, kötülük çiçekleri...

Son zamanlarda farkettiğim, karşılaştığım dışardan mükemmel de içerden fiyasko suratlara tesadüfen biri daha eklendi. Yıllardır görmemiştim. Eskiden sadece gözlerinin derinliğinde farkedilen sıkıntısı, mutsuzluğu bugün tümüne yansımış. Gülümsemeyi ihmal etmemiş de o gülümseme bile yılların sıkıcılığını, iç sıkıntısını, maskeli baloyu silememiş. Kim bilir belki değişirdi yıllar önce yapacağı ufak bir çaba, atacağı bir adım. whatever. Herkes seçimlerinden yaptıklarından sorumludur, bugün dün yarın da bugündür.


 


No comments: