Friday, October 25, 2013

Cuma eğlencesi # 8

Tarifsiz şekilde garip geçen ekim ayı, bayram sonrası gelen garip ruh hali, medeniyet sonrası "yine" içine düşülen gecekondu yaşam biçimi falan filan derken demek ki cuma eğlencesinin zamanı gelmiş, şöyle biraz beautiful people'a sallamak hiç fena olmazmış, garipliğe gelecek en iyi ilaçmış, vs...

Kim bilmiyorum ama yer NY ve G.G.'nin pek sevdiği heyecanla beklediği tasarımcı Isabel Marant'nın H&M'in yaptığı koleksiyonun tanıtım gecesi. Şimdi aşağıdaki kılığa geleceğim de önce geçen sene Martin Margiela H&M satışına yine G.G. ile gidip moda blogger'ı, stilisti olduğunu düşünen feci ötesi varoş tiplerin ellerinde şampanya ile dolaşıp Martin Margiela'yı ilk kez keşfedişlerini görüp kaçtığımzı hatırladım ve bir anda yine unutmak istedim o anı. Eh bu yıl da benzeri olur, of of of ! Şimdi aşağıdaki hanımkızımız pek zayıf pek hanım pek efendi görünüşlü olsa da giyen kişi Janis Joplin, Axl Rose veya bir şekilde rock şarkısı değilse hiçbir şekilde deri pantalon giyilmesinden hoşlanmıyorum. Hele hele böyle kenarları kovboyların giydiği gibi işlemeli ise. Bir de altına giyilen topuklu ayakkabı o kadar ama o kadar kötü duruyor ki...Kotun altına topuklu ayakkabı giymek kadar kötü. Yok hayır, kot pantalonun altına topuklu ayakkabı giymek şık veya moda takipçisi olmak adına yapılmış en kötü hareketlerden biri herhalde. Feci!

Bu daha kötü.Yine aynı geceden. Pantalon çok kötü, ceket belki güzeldir de olmamış, saçlar kezban, çanta sıradan. Hani sokakta kızlar var çantayı bileklerinde taşıyarak üstüste giydikleri sıradan ötesi ama sıradan olmadığını sandıkları kılıklarla kendilerini moda ikonu zannederek yürüyorlar. Hah işte onların bir temsilcisi gibi. Bayağı silik.
Soldaki Michelle Williams kısa saçıyla gayet güzel, elbisesi ne yazık ki değil, Sofia Coppola her zamanki gibi sönük, Elvis Presley'in adını unuttuğum torunun ise saç rengi şahane (kezban buklelerini geçiyoruz tabii). Yazarken farkettim ki oldukça sönük bir resimmiş bu, keşke koymasaymışım ama şimdi silmeye de üşeniyorum.
OMG diyorum başka şey demiyorum. Bilemiyorum yorum yapamayacak kadar zorlayıcı geldi bana. O zayıflık o deri parçaları, o gergin surat of cidden zor buna yorum yapmak. Aman Yarabbim diye nidamı atıp gideyim. Aşar beni bu kadarı.


Yine NY geceleri yine eğlenen beautiful people da bazı kıyafetler bazen ba(ğ)zı insanda hiç olmuyor. Şimdi bu en sağdaki geniş yüzlü geniş göğüs kafesli hanımefendinin giydiği o büstüyerimsi elbisenin bir de göbeğini açmış hali...Of bunu da bilemedim o kadar iddialı o kadar "hem skinny hem fit" olunması gereken bir vücut istiyor ki yorumumu yuttum.

Yalnız anladım ki bu tarz elbise piyasadan kalkmıyor. O kadar az insana yakışıyor ve o kadar çok kadın giyiyor ki ortaya çıkan görüntüler çoğunlukla manasız oluyor. Giyen aşağıdaki gibi manken de olsa eteğin üzerinden uzayan elbise dantel mantel o kadar kötü bir elbise ki elle tutulur hiçbir yanı yok. Yazık kız da güzel, boşa gitmiş bir gece kıyafeti.

Hah back to Isabel Marant ve kızları... Soldaki yani çocukluğumuzun Taş Devri çizgi filmindeki Bambam saçlı January Jones oldukça güzel bir kadın. Soğuk görünüşlü, beyaz tenli platin sarışınlardan ve bir şekilde epey güzel buluyorum kendisini. Yanındaki ise tahammülümü zorlayan feci sıkıcı film Amélie'nin Amélie'si, Audrey Tatou. Filmin kendisi kadar sıkıcı bir şahsiyet. Bir de sürekli mıh mıh ince sesli fransız halleri bir şekilde kendisini sevimsiz yapıyor. Kısa saçlarına rağmen. En sağdaki de herhalde resimdeki en güzel ama adını unuttuğum hintli aktris. Saçları güzel elbisesi Isabel Marant H&M tamamdır, şahane. Kırmızı ruju da olmuş daha ne?
Kendisine hayranım. Iris Apfel. 92 yaşındaki tasarımcı hem efsane hem de şahane bir tarz sahibi. Kimseye kendini veya giydiklerini beğendirmek için değil gerçekten tarz sahibi olarak giyinen insanları seviyorum. İnsanın öncelikle kendisini beğenerek kendisi istediği beğendiği icin bir şey yapması, başkasına kendisini beğendirmek ondan kabul görmek için yapmasından çok daha özgüvenli bir hareket. Ama işte insanoğlunun en büyük yanılgısı, kendisini kenara koyarak birisi için bir şeyler yapmayı (özellikle de çocuk söz konusuysa) büyük bir özveri ve fedakarlık olarak görüyor, kendisini yüceltiyor. Oysa kendini kaale almadığında saçını başkası için süpürge ettiğinde bozukluklarını tamir etmediğinde asıl bencilliği ileride karşındakine yaşatacaksın demektir. Tarz marz olaylarına geri gelirsek de, kendisi için giyinen kendisini kendisine beğendirmeye çalışan insan seviyorum. Diğerleri gelir zaten. Iris Apfel, cidden şahane bir insan.
Charlize Theron ve muhteşem saçları. Elbisesi de herhalde güzeldir de saçları tek kelimeyle müthiş. Bir şekilde tekrar uzatmaya başladığım saçlarımı bu kadar güzel kısa saç örnekleri gördükçe tekrar kestirmek istiyorum. Hemen! Şimdi! Ama bir yandan da köprücük kemiğime gelsin istiyorum. FAK!
Monako'nun yakında sinir harbirden patlayacağını düşündüğüm mutsuz prensesi ve Catherine Deneuve. Güzel yaşlanmayan insanlardan Catherine Deneuve. Bilmem belki de çok önemi yoktur ne de olsa günün sonunda koskoca Catherine Deneuve'sün ve bu yaşlandıkça da değişecek bir şey değil. Yalnız yanındaki mutsuz prenses hala kaygı verici şekilde gülümseyerek mutsuzluğunu yayıyor ortaya. Gerçekten de patlayacağı anı bekliyorum, özellikle de yanında yine kendisiyle beraber The Odd Couple oluşturan önemli şahsiyet olduğunda.
Hah işte bir başka Odd Couple...İkisinin birlikte görünümü cidden çok bezginlik verici ve sıkıcı. Her seferinde başka bir tema seçiyorlar gibi geliyor. Geçen sefer Edi ie Büdü bu sefer de Marc Jacobs elindeki komik çanta ve siyah kasketi ile Brooklyn'de katı dini kurallara uygun olarak yaşayan hasidik musevi esnafı kılığında gelmişken yanındaki Sofia Coppola sıkıcı çiçekli elbisesine rağmen ilk defa "hoş" bir kadın gibi duruyor. İlk defa. İlginç. Sofia'nın hoşluğu kadar Marc Jacobs'ın elindeki çanta. Bir zamanlar sanki Sergen'de de böyle bir çanta vardı, futbolcularda var galiba bu, özellikle de Louis Vuitton olanı. LV veya başka marka farketmez son derece manasız.

Kate Upton ve beğenilmeyen elbisesi. Bence elbiseden öte saçları da kötü çantası da. Ama her şeyden öte iç çamaşırı seçimi en kötüsü. İç çamaşırı var mı giymiş mi emin değilim ama keşke giyseymiş. Büyük göğüslülerde sütyensizlik pek güzel bir görüntü oluşturmuyor aksine şekilsiz duruyor. Öyle olmuş keşke elbise yerine doğru sütyen giyseymiş.


Terry Richardson da sıkıcılıkta Audrey Tatou'yu aratmayan vaziyette. Aynı gömlek, aynı gözlük, aynı poz, aynı işaret. Yaptıklarının pornografik içeriklere sahip olması ise ne yazık ki daha ilginç kılmıyor kendisini. Puf yani! Yanındaki ise deri elbisenin insanı şişman ve göbekli göstereceğinin güzel bir kanıtı. Yani deri elbise giymek isteniyorsa skinny olmak gerekiyormuş. Yani demek ki skinny olmadığım ama bir şekilde de giymek istediğim için J.A.'nin deri elbisesini ceket şeklinde kestirerek çok mantıklı bir harekette bulunmuşum. Bu resim bana bunun kanıtıdır.
Beğeniyorum bu kadını. The Good Wife dizisindeki kadın. Eskiden ER'da George Clooney'nin sevgilisini oynuyor daha internetin olmadığı Fransa'daki televizyon dergilerine yorum yazan tüm kadınların şiddetli nefretine maruz kalıyordu. Yaş kendisine güzel gelmiş, kırışıklıkları yüzünde şık olmuş, hele hele üzerindeki takım şahane olmuş. Herhalde sayfadaki en güzel ve en şık kadın.
Normalde beğenmediğim ama kırmızının etkisinde afallayıp çok beğendiğim kılık kıyafet olmuş. Kate bir şey. Galiba pantalon deri ama cidden güzel ve kırmızı, üzerindekiler kırmızı, ruju kırmızı, çanta siyah. Tamamdır, oldukça çarpıcı. Öyle böyle değil. Kesinlikle kırmızının içine düşme ihtiyacı yarattı bende.
İpek saçlı sansasyonel elbiseli mankenler. İsimlerini bilmiyorum ama güzeller ama o kadar. Hatırlanır mı emin değilim ama işte güzel, anlık shot votka etkisi gibi. Olur ama işte etkisi de o kadar.
Genelde erkeklerin beğendiği kadınların ise sıradan bulduğu brezilyalı mankenler. Cidden çok sıradanlar. İncecikler, uzunlar filan oralara hiç itirazımız yok da işte o kadar. Elbette Victoria's Secret olur ama başka bir şey olmaz. Ha belki Cesare Paciotti ama o kadar. Burada da giydikleri filan bayağı kötü. Ne bir tarz var ne bir farklılık sadece uzun ve ince olmanın getirdiği rahatlıkla her şeyi giymek var. Ama çok kötü.

İşte tarz sahibi olmak ile yukardakiler arasındaki fark. Çok yazmaya gerek yok. Hem güzel bir tarz hem de sıradan bir güzel olmayan kadının özgüvenli duruşu. Tamamdır.


Peki Paris'teki Colette nasıl bu kadar istisnai bir mağaza iken, sahibinin bu kadar mürebbiye kılıklı oluşunu açıklayabilen varsa, lütfen, bekliyorum. O ceket o çanta o saçlar ohhh şiştim.
Yaşlandıkça dantele düşen kadınlar ve Aerin Lauder ve Iman. Yani hem olmuş hem de olmamış. Bir şekilde dantelden hoşlanan biri değilim, bu kadar yoğun kullanılmasını zaten sevmiyorum. Yorucu olmuş ikisi de yanyana. Ama her ikisinin de üzerindeki pahalıdır, D&G'nıdır muhtemelen oralarada sorun yok da bakması yorucu işte.
Keith Richards ve güzeller güzeli karısı Patty'nın kızlarından biri. Deri ceket sebebiyle koydum resmi yoksa elbise asimetrik olmasa güzel de o asimetri benlik değil. Deri ceket de rengi garip keşke babasınınkilerden birini alsaydı daha güzel olurdu. Şimdi herkeste var herkes rockçı herkes easy rider. Olur ya bu kadar iğneleyici de olmamak lazım hayatta der bitirir giderim. ..  -resmen kendime güldüm-

No comments: