Friday, August 10, 2012

Olmuş bitmiş bile

Konu yine dönüp dolaşıp gözüken hiçbir şeyin öyle olmadığına geliyor. İlişkilerin, sevgililiklerin, arkadaşlıkların, komşulukların, tutkuyla bağlanmaların, inatla istemelerin, kutsal annelerin kutsal ailelerinin, inançla tapınmaların yani her şeyin gösterilme biçimi kendi gerçeğinden o kadar farklı ki. Elbette ufak sapmalar olacaktır ama 360 derece bir sapma olmasın mümkünse. Anlamakta zorlanıyorum, oynamakta ise daha çok. Gerçekten. Yetişemiyorum da. Yetişemeyince de haliyle sıkılıyorum bu aptalca oyundan. Yaşlandıkça, başıma sürekli dert açan dilim yüzünden içine girdiğim gereksiz gözüktüğü sebeplere dayalı olmayan paylamalardan sıkıldıkça birçok konuda herhangi bir laf etmemeyi öğrendim. "her şey çok güzel, her şey nasıl duyulmak isteniyorsa öyle". İnsanlar öğreniyormuş. Bir şekilde, bir durumda canları acıdıkça, kendileri hak etmedikleri durumlarda kaldıkça ona göre davranmayı yani susmayı, durmayı, tepkisizliği, onun istediği tepkiyi vermeyi. Bin yüzlü mış gibi yaşam örneklerinden sadece bir tanesi. Soldaki Liberty Ross, ingilizlerin çok güzel, zamanında The Face dergisi'nin sürekli kapak olan favori mankenlerinden. Meğer Los Angeles'ta beraber yaşadığı yönetmen kocası kendisin de oynadığı filmin çekimlerinde onu sağdaki yeni yetme amerikalı oyuncu ile aldatmış (ortadaki güzel insanın konu ile hiçbir ilgisi yok). Filmin prömiyeri vs aylar önce olduğundan, daha olay patlamamışken yani her şey olması gerektiği gibi gözüküyorken meğer neler olmuş, neler yaşanmış da sonra geçtiğimiz hafta skandal patlak vermiş. Gerçekten de bazen en yakınında olan bitenler, yaşananlar hakkında you have no idea.

No comments: